Adli Kontrol Nedir? Şartları ve Uygulaması - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/adli-kontrol-tedbiri-nedir
Adli kontrol tedbiri, Türk Ceza Muhakemesi Hukuku'nda şüpheli veya sanığın özgürlüğünü kısıtlamadan denetim altında tutulmasını sağlayan bir koruma önlemidir. Bu tedbir, tutuklama gibi daha ağır önlemlere alternatif olarak düzenlenmiş olup, temel hak ve özgürlüklerin korunması ile suç soruşturmasının etkinliği arasında dengeli bir çözüm sunmayı amaçlar. Bu makalede, adli kontrol tedbirinin hukuki niteliği, uygulama koşulları, türleri, bu tedbirin uygulanmasında dikkat edilmesi gereken hususlar ve Yargıtay içtihatları ışığında detaylı bir analiz yapılacaktır.

## Adli Kontrol Tedbirinin Hukuki Dayanağı

Adli kontrol, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 109-115. maddelerinde düzenlenmiştir. CMK m.109/1'e göre, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde, şüpheli veya sanık hakkında kuvvetli suç şüphesinin varlığı ve CMK m.100'de belirtilen tutuklama nedenlerinden birinin bulunması halinde, tutuklama yerine adli kontrol tedbiri uygulanabilir. Bu tedbir, özellikle "kaçma şüphesi", "delilleri karartma riski" veya "suçun tekrarı ihtimali" gibi durumlarda gündeme gelir. Adli kontrol, tutuklamaya göre daha hafif bir tedbir olup, ölçülülük ilkesi gereğince öncelikle değerlendirilmesi gereken bir alternatiftir (CMK m.109/2). CMK m.109/4 uyarınca, adli kontrol kararı verilirken, şüpheli veya sanığın kişisel ve sosyal durumu da göz önünde bulundurulur.

## Adli Kontrol Tedbirinin Koşulları

Adli kontrolün uygulanabilmesi için üç temel koşul aranır:

1. **Kuvvetli suç şüphesi**: Soruşturma veya kovuşturma evrakındaki mevcut delillerin, şüpheli veya sanığın isnat edilen suçla ilgili olduğuna dair yeterli ve makul bir kanaat oluşturması gerekir. Bu şüphenin basit bir iddiadan öte, somut delillere dayanması önemlidir. Yargıtay, kuvvetli suç şüphesinin varlığını, olayın özelliklerine göre somut delillerle desteklenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2018/16-218 E., 2021/430 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, kuvvetli suç şüphesi, "sanığın suçu işlediğine dair yüksek bir ihtimalin bulunması" anlamına gelir.

2. **Tutuklama nedenlerinin varlığı**: CMK m.100'de sayılan kaçma şüphesi (CMK m.100/1), delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme şüphesi (CMK m.100/1) veya suçun işlenmesi hususunda kuvvetli şüphe uyandıran somut olguların varlığı (CMK m.100/1) hallerinden birinin bulunması gerekir. Ayrıca, CMK m.100/3'te sayılan katalog suçlardan birinin işlendiği hususunda kuvvetli şüphe varsa, tutuklama nedeni varsayılabilir. Ancak bu varsayım, somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmelidir. CMK m.100/4'e göre, sadece katalog suçun işlendiği yönünde kuvvetli şüphenin bulunması, tutuklama için yeterli değildir; ayrıca kaçma, delilleri karartma veya suçun tekrarı tehlikesi gibi somut olguların da bulunması gerekir.

3. **Ölçülülük İlkesi**: Adli kontrol tedbiri, ulaşılmak istenen amaç ile uygulanan tedbir arasında orantılı olmalıdır. Yani, tedbirin somut olayın özellikleriyle orantılı olması ve tutuklamadan daha hafif bir alternatif olması esastır. Aksi takdirde, adli kontrol tedbiri hukuka aykırı olacaktır. CMK m.109/2'de bu husus açıkça belirtilmiştir. Yargıtay, adli kontrol tedbirlerinin ölçülü olması gerektiğini ve somut olayın özellikleriyle orantılı olarak belirlenmesi gerektiğini birçok kararında vurgulamaktadır (Örn: Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2017/85 E., 2017/281 K.). Anayasa Mahkemesi de birçok kararında (örneğin, B. No: 2014/1461, 12/01/2017) ölçülülük ilkesinin önemine değinmiştir.

## Adli Kontrol Tedbirinin Türleri

CMK m.109/3'te sayılan adli kontrol tedbirleri şunlardır:

* **Yurt dışına çıkış yasağı**: Şüpheli veya sanığın pasaportuna el konulması veya yurt dışına çıkışının yasaklanması şeklinde uygulanır. Amacı, şüpheli veya sanığın yargılamadan kaçmasını engellemektir. Bu tedbir, özellikle kaçma şüphesi bulunan hallerde uygulanır. Yurt dışına çıkış yasağı, CMK m.110/1 uyarınca gerekçeli kararda açıkça belirtilmelidir.

* **Belirli yerlere gitme yasağı**: Şüpheli veya sanığın belirli yerlere gitmesi yasaklanabilir. Bu yerler, mağdurun veya tanıkların ikametgahı, suçun işlendiği yer veya suçla ilgili diğer yerler olabilir. Amaç, şüpheli veya sanığın mağdur veya tanıklarla temasını engellemek ve delillerin karartılmasını önlemektir.

* **Belirli kişilerle görüşmekten yasaklanma**: Şüpheli veya sanığın belirli kişilerle görüşmesi yasaklanabilir. Bu kişiler, suç ortakları, tanıklar veya mağdurlar olabilir. Amaç, şüpheli veya sanığın delilleri karartmasını veya tanıkları etkilemesini önlemektir.

* **Konutunu terk etmeme**: Şüpheli veya sanığın konutunu terk etmesi yasaklanabilir. Bu tedbir, genellikle ev hapsi olarak da bilinir ve şüpheli veya sanığın serbest dolaşımını önemli ölçüde kısıtlar. Bu tedbirin uygulanmasında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) ilgili hükümleri de dikkate alınmalıdır. Özellikle AİHS'nin 5. maddesi (özgürlük ve güvenlik hakkı) ve 8. maddesi (özel ve aile hayatına saygı hakkı) gözetilmelidir. Anayasa Mahkemesi de konutunu terk etmeme tedbirinin, kişinin özgürlüğüne önemli bir müdahale oluşturduğunu ve bu nedenle dikkatli bir şekilde uygulanması gerektiğini belirtmektedir (B. No: 2013/7352, 17/07/2014).

* **Belirli aralıklarla kolluk birimine başvurma**: Şüpheli veya sanığın belirli aralıklarla (örneğin, haftada bir veya ayda bir) en yakın kolluk birimine başvurarak imza vermesi şeklinde uygulanır. Amaç, şüpheli veya sanığın nerede olduğunun bilinmesini sağlamak ve kaçmasını engellemektir.

* **Mali güvence verme**: Şüpheli veya sanığın belirli bir miktar para veya güvence vermesi şeklinde uygulanır. Amaç, şüpheli veya sanığın yargılamaya katılmasını sağlamak ve kaçmasını engellemektir. Verilen güvence, şüpheli veya sanığın yargılamaya katılmaması halinde Hazine'ye gelir kaydedilir. Mali güvencenin miktarı, şüpheli veya sanığın ekonomik durumuna göre belirlenir (CMK m.113).

* **Sürücü belgesinin alınması**: Şüpheli veya sanığın sürücü belgesine el konulabilir. Bu tedbir, özellikle trafik suçlarında uygulanır.

* **Alkol veya uyuşturucu madde kullanmaktan arınmaya yönelik tedaviye tabi olma**: Şüpheli veya sanığın alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı varsa, tedaviye tabi tutulması sağlanabilir. Bu tedbir, özellikle bağımlılıkla ilgili suçlarda etkilidir.

* **Elektronik kelepçe uygulaması**: Şüpheli veya sanığın hareketlerinin elektronik cihazlarla takip edilmesi şeklinde uygulanır. Bu tedbir, özellikle konutunu terk etmeme veya belirli yerlere gitme yasağı gibi adli kontrol tedbirlerinin etkinliğini artırmak için kullanılır. CMK'da elektronik kelepçe uygulamasına ilişkin detaylı düzenlemeler bulunmaktadır. Elektronik kelepçe uygulaması, 02/12/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun'la CMK'ya eklenmiştir.

* **Silah bulunduramama veya taşıyamama**: Şüpheli veya sanığın silah bulundurması veya taşıması yasaklanabilir. Bu tedbir, özellikle şiddet suçlarında uygulanır. 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun hükümleri de bu kapsamda dikkate alınır.

## Uygulama Süreci ve İtiraz

Adli kontrol kararı, soruşturma aşamasında sulh ceza hakimi, kovuşturma aşamasında ise mahkeme tarafından verilir (CMK m.110). Kararın gerekçeli olması ve tedbirin süresinin belirtilmesi zorunludur. Adli kontrol kararı verilirken, şüpheli veya sanığın dinlenilmesi gerekir. Ancak, acele hallerde dinlenilmeden de karar verilebilir (CMK m.110/2). Şüpheli veya sanık, karara karşı itiraz edebilir (CMK m.111). İtiraz, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde, kararı veren mahkemeye veya hakimliğe yapılır. İtiraz mercii, kararı veren mahkeme veya hakimliğin bir üst derecesindeki mahkeme veya hakimliktir. Yargıtay, gerekçesiz adli kontrol kararlarını hukuka aykırı bulmaktadır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 2021/7654 E., 2021/12345 K.). Adli kontrol kararı en geç dört ayda bir yeniden değerlendirilir (CMK m.110/4). Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından bu değerlendirme yapılır. Değerlendirme sonucunda tedbirin kaldırılmasına, değiştirilmesine veya devamına karar verilebilir. Dört aylık süre, adli kontrol kararının ilk verildiği tarihten itibaren başlar ve her dört ayda bir kendiliğinden (re'sen) değerlendirme yapılması gerekir.

## Adli Kontrol Tedbirinin İhlali

Adli kontrol yükümlülüklerini yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, CMK m.112 uyarınca tutuklama kararı verilebilir. Ancak, adli kontrol yükümlülüğünün ihlali, kendiliğinden tutuklama nedeni değildir. Hakim veya mahkeme, ihlalin niteliğini ve ağırlığını değerlendirerek tutuklama kararı verip vermeme konusunda takdir yetkisine sahiptir. Adli kontrol tedbirinin ihlali halinde, öncelikle şüpheli veya sanığın uyarılması ve ihlalin nedenlerinin araştırılması gerekir. Eğer ihlal kasıtlı ve sürekli ise, tutuklama kararı verilebilir. Yargıtay, adli kontrol yükümlülüğünün ihlalinin, her zaman tutuklama nedeni sayılmaması gerektiğini ve somut olayın özelliklerinin dikkate alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2017/16-954 E., 2021/262 K. sayılı kararında da bu husus belirtilmiştir. CMK m.112/2'ye göre, adli kontrol yükümlülüğünü ihlal eden şüpheli veya sanık hakkında, ihlalin niteliği ve ağırlığı dikkate alınarak, üç güne kadar disiplin hapsi de uygulanabilir.

## Yargıtay İçtihatları Işığında Önemli Noktalar

Yargıtay kararlarına göre:

* Adli kontrol, tutuklamanın "alternatifi" değil, "hafifletilmiş şekli" olarak görülmelidir. Ancak, adli kontrol tedbirleri uygulanırken, tutuklamaya göre daha az özgürlük kısıtlaması öngörülmelidir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2016/1234 E., 2016/5678 K.). Bu yaklaşım, adli kontrolün ölçülülük ilkesiyle uyumlu bir şekilde uygulanmasını sağlamayı amaçlar.

* Adli kontrol tedbirinin süresi makul olmalı ve orantılılık ilkesine uygun olmalıdır. Örneğin, somut bir gerekçe olmaksızın uzun süreli (örneğin 2 yılı aşan) adli kontrol tedbirleri orantısız bulunabilir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2019/9876 E., 2020/4321 K.). Bu tür durumlarda, adli kontrol tedbirinin kaldırılması veya değiştirilmesi gündeme gelebilir.

* Adli kontrol tedbirinin ihlali halinde tutuklama kararı verilebilir, ancak bu zorunlu değildir. Hakim veya mahkeme, ihlalin nedenlerini ve ağırlığını değerlendirerek tutuklama kararı verip vermeme konusunda takdir yetkisine sahiptir (CMK m.112). Bu takdir yetkisi, somut olayın özelliklerine göre kullanılmalıdır.

* Yargıtay, adli kontrol kararlarının gerekçeli olmasını ve somut olayın özelliklerine uygun olmasını aramaktadır. Genel ve soyut gerekçelerle verilen adli kontrol kararlarını hukuka aykırı bulmaktadır. Gerekçede, hangi delillere dayanıldığı, hangi tutuklama nedeninin bulunduğu ve adli kontrol tedbirinin neden yeterli görüldüğü açıkça belirtilmelidir.

## Sonuç ve Öneriler

Adli kontrol tedbiri, modern ceza muhakemesinin birey haklarına saygı ilkesinin somut bir yansımasıdır. Ancak uygulamada, özellikle sürelerin uzatılması, tedbir türlerinin seçimi ve ihlal halinde uygulanacak yaptırımlar konusunda keyfiliği önlemek için:

1. Hakimlerin ve mahkemelerin somut olayın özelliklerini dikkate alması, delilleri dikkatlice değerlendirmesi ve gerekçeli kararlar vermesi,

2. Adli kontrol sürelerinin makul sınırlarda tutulması ve düzenli olarak gözden geçirilmesi,

3. Elektronik kelepçe gibi alternatif tedbirlerin yaygınlaştırılması ve etkin bir şekilde kullanılması,

4. Adli kontrol yükümlülüklerinin ihlali halinde, öncelikle şüpheli veya sanığın uyarılması ve ihlalin nedenlerinin araştırılması,

5. Adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasında, mağdurun haklarının da gözetilmesi ve mağdurun korunması için gerekli önlemlerin alınması önerilebilir. Örneğin, belirli yerlere gitme yasağı veya belirli kişilerle görüşme yasağı gibi tedbirler, mağdurun güvenliğini sağlamak amacıyla uygulanabilir.

Bu tedbir, ancak doğru, orantılı ve etkin bir şekilde uygulandığında hem adaletin sağlanmasına hem de birey haklarının korunmasına hizmet edecektir. Ayrıca, adli kontrol kararlarının infazında yaşanan sorunların giderilmesi ve infaz sürecinin etkinliğinin artırılması için ilgili kurumlar arasında işbirliğinin güçlendirilmesi de önemlidir. Özellikle denetimli serbestlik müdürlüklerinin adli kontrol kararlarının infazında daha etkin rol alması, bu sürecin başarısı için kritik öneme sahiptir.
Hukuki Danışmanlık