Ceza yargılamasının temel haklarından biri olan avukat tutma hakkı, adil yargılanma ilkesinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Anayasa’nın 36. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesi ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) uyarınca, herkesin savunma hakkı kapsamında avukat yardımından yararlanma hakkı bulunmaktadır. Bu makalede, avukat tutma hakkının kapsamı, hukuki dayanakları, istisnaları ve Yargıtay içtihatları ışığında uygulamadaki yansımaları ele alınacaktır.
## Avukat Tutma Hakkının Hukuki Dayanakları
Avukat tutma hakkı, ulusal ve uluslararası mevzuatta açıkça düzenlenmiştir:
- **Anayasa Madde 36**: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir." Bu madde, savunma hakkının genel bir güvencesini oluşturur. Anayasa'nın bu hükmü, hak arama özgürlüğünün bir parçası olarak savunma hakkını güvence altına alır (AYM, E.2018/146, K.2021/66, 14/10/2021).
- **AİHS Madde 6/3-c**: "Her sanık en azından; kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir avukatın yardımlarından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddi olanaklardan yoksunsa ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın yardımından parasız olarak yararlanabilmek haklarına sahiptir." Bu madde, özellikle ceza yargılamasında avukat yardımından yararlanma hakkını detaylı bir şekilde düzenler. AİHS'nin bu hükmü, adil yargılanma hakkının önemli bir unsuru olarak kabul edilir ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla şekillenmiştir. (AİHM, *Artico/İtalya*, Başvuru No: 6694/74, 13/05/1980).
- **5271 sayılı CMK Madde 149**: "(1) Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir. (2) Kanunî temsilcisi bulunan şüpheli veya sanık da müdafi seçebilir. (3) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve bütün tutanak ve belgelerin örneklerini alabilir. (4) Müdafiin görevlendirilmesi, şüpheli veya sanığın istemine bağlıdır. (5) Müdafi seçimi, şüpheli veya sanığın özgür iradesiyle yapılır." Bu madde, şüpheli veya sanığın soruşturma aşamasından itibaren avukat seçebileceğini ve müdafiin yetkilerini düzenler. CMK'nın bu maddesi, avukat tutma hakkının usul hukukundaki temel dayanağını oluşturur.
## Avukat Tutma Hakkının Kapsamı
Bu hak, ceza yargılamasının tüm aşamalarında geçerlidir:
1. **Soruşturma Aşaması**: Gözaltındaki şüpheli, ifadesi sırasında avukat bulundurabilir (CMK m. 147). CMK m. 147/1(e) uyarınca, müdafi seçme hakkı ve hukuki yardımından yararlanma imkanı hatırlatılır. Ayrıca, CMK m. 148/3 uyarınca, müdafi hazır bulunmaksızın kolluk görevlileri tarafından alınan ifade, hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Bu hüküm, ifade alma işlemlerinde avukatın hazır bulunmasının önemini vurgular. Kollukta alınan ifadenin geçerli olabilmesi için, şüphelinin müdafi huzurunda özgür iradesiyle ifade vermesi ve bu ifadenin mahkeme huzurunda doğrulanması gerekmektedir.
2. **Kovuşturma Aşaması**: Sanık, duruşmalarda avukatıyla temsil edilebilir. Avukatın duruşmada hazır bulunması, sanığın savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlar. Duruşmalarda avukatın hazır bulunması, delillerin tartışılması, tanıkların dinlenmesi ve hukuki argümanların sunulması açısından kritik öneme sahiptir. CMK m. 188/1 uyarınca, mahkeme başkanı veya hâkim, savunmanın gerekli olduğunu düşünürse, sanığa bir müdafi görevlendirebilir.
3. **Kanun Yolları**: Temyiz ve istinaf aşamalarında da avukat yardımı önemlidir. Özellikle hukuki değerlendirmelerin yapıldığı bu aşamalarda, avukatın uzmanlığı büyük önem taşır. Kanun yolları aşamasında, avukat, yerel mahkeme kararlarındaki hukuki hataları tespit ederek, üst mahkemelere başvuruda bulunur. İstinaf ve temyiz başvurularının hazırlanması ve sunulması, hukuki bilgi ve deneyim gerektirdiğinden, avukat yardımı bu aşamalarda kritik öneme sahiptir.
## İstisnai Durumlar ve Sınırlamalar
Avukat tutma hakkı mutlak olmayıp, bazı istisnalara tabidir:
- **5271 sayılı CMK m. 153**: "Müdafiin dosya içeriğini inceleme yetkisi, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkiminin kararıyla kısıtlanabilir. Kısıtlama kararı, ancak aşağıda belirtilen hallerde verilebilir: a) Suç ortaklarının henüz yakalanamamış olması halinde, bunların kimliklerinin saklı tutulması amacıyla, b) Soruşturmanın selameti açısından, delillerin henüz toplanmamış olması halinde. Kısıtlama kararı, gerekçeli olarak verilir ve en çok üç ay süreyle geçerlidir. Bu süre, zorunlu hallerde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından bir defaya mahsus olmak üzere üç ay daha uzatılabilir." Bu madde, soruşturmanın selameti amacıyla avukatın dosya inceleme yetkisinin kısıtlanabileceğini düzenler. Ancak bu kısıtlama, AİHS'nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkını ihlal etmemelidir (AİHM, *Martin/Türkiye*, Başvuru No: 28818/95, 21/11/2000).
- **5271 sayılı CMK m. 150/2-3**: "Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi aranmaksızın kendisine bir müdafi görevlendirilir. Üst sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada, şüpheli veya sanığın müdafii bulunmaması halinde mahkeme veya hâkim tarafından bir müdafi görevlendirilir." Bu madde, zorunlu müdafilik hallerini düzenler. Ayrıca, CMK m. 150/1 uyarınca, şüpheli veya sanık tutuklandığında da müdafi görevlendirilmesi zorunludur.
- Terörle mücadele gibi özel durumlarda, kamu güvenliğinin korunması amacıyla avukat görüşmelerine geçici sınırlamalar getirilebilir. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 16. maddesi bu tür sınırlamaları düzenlemektedir. Ancak bu sınırlamaların, AİHS'nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkını ihlal etmemesi gerekmektedir. Bu tür sınırlamaların, kanunla düzenlenmiş olması, meşru bir amaca hizmet etmesi ve orantılı olması gerekmektedir (AYM, E.2015/138, K.2016/150, 15/12/2016).
## Yargıtay İçtihatları Işığında Uygulama
Yargıtay, avukat tutma hakkına ilişkin önemli kararlara imza atmıştır:
- **Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/16-95 E., 2021/301 K.**: "Müdafi huzurunda alınmayan şüpheli veya sanık ifadelerinin hükme esas alınamayacağı" yönünde karar vermiştir. Bu karar, avukatın hazır bulunmasının savunma hakkı açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bu karar, CMK'nın 148/3 maddesinin yorumlanması açısından önemlidir. YCGK, bu kararında, müdafi hazır bulunmaksızın alınan ifadenin hukuka aykırı olduğunu ve hükme esas alınamayacağını belirtmiştir.
- **Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2017/1435 E., 2017/5057 K.**: "Gözaltı sırasında avukat talebinin keyfi olarak reddedilmesi, adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir" şeklinde karar vermiştir. Bu karar, gözaltı sürecinde avukat yardımından yararlanma hakkının önemini vurgular. Yargıtay, bu kararında, avukat talebinin reddedilmesinin, savunma hakkının kısıtlanması anlamına geldiğini ve adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu belirtmiştir.
## Avukat Bulunmamasının Sonuçları
Bu hakkın ihlali, ceza yargılamasında ciddi usuli sonuçlar doğurur:
- Hukuka aykırı delil elde edilmesi nedeniyle, ifadelerin hükme esas alınamaması (CMK m. 148). Hukuka aykırı delillerin kullanılması, yargılamanın adilliğini zedeler. CMK m. 217/2 uyarınca, yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir. Ancak, hukuka aykırı delillerin kullanılması, yargılamanın adilliğini zedeler ve mahkumiyet kararlarının bozulmasına neden olabilir.
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdinde ihlal kararı (Örnek: *Salduz/Türkiye* davası - Başvuru No: 36391/02). Bu dava, avukat yardımından yararlanma hakkının ihlalinin AİHS'nin 6. maddesine aykırı olduğunu açıkça ortaya koymuştur. AİHM, *Salduz/Türkiye* davasında, şüphelinin gözaltında avukata erişiminin engellenmesinin, adil yargılanma hakkının ihlali olduğuna karar vermiştir.
- Yargılamanın yenilenmesi talebinin gündeme gelmesi (CMK m. 311). Avukat tutma hakkının ihlal edildiğinin sonradan anlaşılması, yargılamanın yenilenmesi için bir gerekçe oluşturabilir. CMK m. 311/1-e uyarınca, hükmü etkileyecek nitelikte yeni delillerin ortaya çıkması halinde, yargılamanın yenilenmesi talep edilebilir. Avukat tutma hakkının ihlal edildiğinin ortaya çıkması, bu kapsamda değerlendirilebilir.
## Sonuç ve Öneriler
Avukat tutma hakkı, adil yargılanma hakkının temel taşlarındandır. Uygulamada karşılaşılan erişim engelleri (özellikle kırsal bölgelerde avukat yetersizliği) ve bazı istisnai düzenlemelerin kötüye kullanımı, bu hakkın etkinliğini zedeleyebilmektedir. Bu bağlamda:
1. Adli yardım sisteminin güçlendirilmesi ve adli yardım hizmetlerinin yaygınlaştırılması, Türkiye Barolar Birliği ve yerel baroların adli yardım hizmetlerini daha etkin bir şekilde sunması, maddi durumu yetersiz olan kişilerin avukat yardımından yararlanmasını kolaylaştıracaktır.
2. Savunma hakkı ihlallerine yönelik etkili yaptırımların uygulanması ve denetim mekanizmalarının kurulması, Savunma hakkı ihlallerine karşı etkili bir şekilde mücadele etmek için, bağımsız bir denetim mekanizması kurulması ve ihlallerin tespit edilmesi halinde sorumlular hakkında gerekli yaptırımların uygulanması önemlidir.
3. Avukatlık mesleğinin erişilebilirliğinin sağlanması ve avukatların mesleki bağımsızlığının korunması önerilmektedir. Avukatlık mesleğinin itibarının korunması ve avukatların mesleki bağımsızlığının güvence altına alınması, savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlayacaktır.
Ayrıca, CMK'da yer alan bazı düzenlemelerin, özellikle soruşturmanın selameti amacıyla avukatın dosya inceleme yetkisinin kısıtlanması gibi, adil yargılanma hakkını zedeleyebilecek uygulamalara yol açmaması için titizlikle uygulanması gerekmektedir. Bu tür kısıtlamaların, yalnızca istisnai durumlarda ve orantılılık ilkesi gözetilerek yapılması büyük önem taşır. Kısıtlama kararlarının gerekçeli olması ve süresinin sınırlı tutulması, adil yargılanma hakkının korunması açısından önemlidir.
## Avukat Tutma Hakkının Hukuki Dayanakları
Avukat tutma hakkı, ulusal ve uluslararası mevzuatta açıkça düzenlenmiştir:
- **Anayasa Madde 36**: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir." Bu madde, savunma hakkının genel bir güvencesini oluşturur. Anayasa'nın bu hükmü, hak arama özgürlüğünün bir parçası olarak savunma hakkını güvence altına alır (AYM, E.2018/146, K.2021/66, 14/10/2021).
- **AİHS Madde 6/3-c**: "Her sanık en azından; kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir avukatın yardımlarından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddi olanaklardan yoksunsa ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın yardımından parasız olarak yararlanabilmek haklarına sahiptir." Bu madde, özellikle ceza yargılamasında avukat yardımından yararlanma hakkını detaylı bir şekilde düzenler. AİHS'nin bu hükmü, adil yargılanma hakkının önemli bir unsuru olarak kabul edilir ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla şekillenmiştir. (AİHM, *Artico/İtalya*, Başvuru No: 6694/74, 13/05/1980).
- **5271 sayılı CMK Madde 149**: "(1) Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir. (2) Kanunî temsilcisi bulunan şüpheli veya sanık da müdafi seçebilir. (3) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve bütün tutanak ve belgelerin örneklerini alabilir. (4) Müdafiin görevlendirilmesi, şüpheli veya sanığın istemine bağlıdır. (5) Müdafi seçimi, şüpheli veya sanığın özgür iradesiyle yapılır." Bu madde, şüpheli veya sanığın soruşturma aşamasından itibaren avukat seçebileceğini ve müdafiin yetkilerini düzenler. CMK'nın bu maddesi, avukat tutma hakkının usul hukukundaki temel dayanağını oluşturur.
## Avukat Tutma Hakkının Kapsamı
Bu hak, ceza yargılamasının tüm aşamalarında geçerlidir:
1. **Soruşturma Aşaması**: Gözaltındaki şüpheli, ifadesi sırasında avukat bulundurabilir (CMK m. 147). CMK m. 147/1(e) uyarınca, müdafi seçme hakkı ve hukuki yardımından yararlanma imkanı hatırlatılır. Ayrıca, CMK m. 148/3 uyarınca, müdafi hazır bulunmaksızın kolluk görevlileri tarafından alınan ifade, hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Bu hüküm, ifade alma işlemlerinde avukatın hazır bulunmasının önemini vurgular. Kollukta alınan ifadenin geçerli olabilmesi için, şüphelinin müdafi huzurunda özgür iradesiyle ifade vermesi ve bu ifadenin mahkeme huzurunda doğrulanması gerekmektedir.
2. **Kovuşturma Aşaması**: Sanık, duruşmalarda avukatıyla temsil edilebilir. Avukatın duruşmada hazır bulunması, sanığın savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlar. Duruşmalarda avukatın hazır bulunması, delillerin tartışılması, tanıkların dinlenmesi ve hukuki argümanların sunulması açısından kritik öneme sahiptir. CMK m. 188/1 uyarınca, mahkeme başkanı veya hâkim, savunmanın gerekli olduğunu düşünürse, sanığa bir müdafi görevlendirebilir.
3. **Kanun Yolları**: Temyiz ve istinaf aşamalarında da avukat yardımı önemlidir. Özellikle hukuki değerlendirmelerin yapıldığı bu aşamalarda, avukatın uzmanlığı büyük önem taşır. Kanun yolları aşamasında, avukat, yerel mahkeme kararlarındaki hukuki hataları tespit ederek, üst mahkemelere başvuruda bulunur. İstinaf ve temyiz başvurularının hazırlanması ve sunulması, hukuki bilgi ve deneyim gerektirdiğinden, avukat yardımı bu aşamalarda kritik öneme sahiptir.
## İstisnai Durumlar ve Sınırlamalar
Avukat tutma hakkı mutlak olmayıp, bazı istisnalara tabidir:
- **5271 sayılı CMK m. 153**: "Müdafiin dosya içeriğini inceleme yetkisi, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkiminin kararıyla kısıtlanabilir. Kısıtlama kararı, ancak aşağıda belirtilen hallerde verilebilir: a) Suç ortaklarının henüz yakalanamamış olması halinde, bunların kimliklerinin saklı tutulması amacıyla, b) Soruşturmanın selameti açısından, delillerin henüz toplanmamış olması halinde. Kısıtlama kararı, gerekçeli olarak verilir ve en çok üç ay süreyle geçerlidir. Bu süre, zorunlu hallerde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından bir defaya mahsus olmak üzere üç ay daha uzatılabilir." Bu madde, soruşturmanın selameti amacıyla avukatın dosya inceleme yetkisinin kısıtlanabileceğini düzenler. Ancak bu kısıtlama, AİHS'nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkını ihlal etmemelidir (AİHM, *Martin/Türkiye*, Başvuru No: 28818/95, 21/11/2000).
- **5271 sayılı CMK m. 150/2-3**: "Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi aranmaksızın kendisine bir müdafi görevlendirilir. Üst sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada, şüpheli veya sanığın müdafii bulunmaması halinde mahkeme veya hâkim tarafından bir müdafi görevlendirilir." Bu madde, zorunlu müdafilik hallerini düzenler. Ayrıca, CMK m. 150/1 uyarınca, şüpheli veya sanık tutuklandığında da müdafi görevlendirilmesi zorunludur.
- Terörle mücadele gibi özel durumlarda, kamu güvenliğinin korunması amacıyla avukat görüşmelerine geçici sınırlamalar getirilebilir. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 16. maddesi bu tür sınırlamaları düzenlemektedir. Ancak bu sınırlamaların, AİHS'nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkını ihlal etmemesi gerekmektedir. Bu tür sınırlamaların, kanunla düzenlenmiş olması, meşru bir amaca hizmet etmesi ve orantılı olması gerekmektedir (AYM, E.2015/138, K.2016/150, 15/12/2016).
## Yargıtay İçtihatları Işığında Uygulama
Yargıtay, avukat tutma hakkına ilişkin önemli kararlara imza atmıştır:
- **Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/16-95 E., 2021/301 K.**: "Müdafi huzurunda alınmayan şüpheli veya sanık ifadelerinin hükme esas alınamayacağı" yönünde karar vermiştir. Bu karar, avukatın hazır bulunmasının savunma hakkı açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bu karar, CMK'nın 148/3 maddesinin yorumlanması açısından önemlidir. YCGK, bu kararında, müdafi hazır bulunmaksızın alınan ifadenin hukuka aykırı olduğunu ve hükme esas alınamayacağını belirtmiştir.
- **Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2017/1435 E., 2017/5057 K.**: "Gözaltı sırasında avukat talebinin keyfi olarak reddedilmesi, adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir" şeklinde karar vermiştir. Bu karar, gözaltı sürecinde avukat yardımından yararlanma hakkının önemini vurgular. Yargıtay, bu kararında, avukat talebinin reddedilmesinin, savunma hakkının kısıtlanması anlamına geldiğini ve adil yargılanma hakkının ihlali olduğunu belirtmiştir.
## Avukat Bulunmamasının Sonuçları
Bu hakkın ihlali, ceza yargılamasında ciddi usuli sonuçlar doğurur:
- Hukuka aykırı delil elde edilmesi nedeniyle, ifadelerin hükme esas alınamaması (CMK m. 148). Hukuka aykırı delillerin kullanılması, yargılamanın adilliğini zedeler. CMK m. 217/2 uyarınca, yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir. Ancak, hukuka aykırı delillerin kullanılması, yargılamanın adilliğini zedeler ve mahkumiyet kararlarının bozulmasına neden olabilir.
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdinde ihlal kararı (Örnek: *Salduz/Türkiye* davası - Başvuru No: 36391/02). Bu dava, avukat yardımından yararlanma hakkının ihlalinin AİHS'nin 6. maddesine aykırı olduğunu açıkça ortaya koymuştur. AİHM, *Salduz/Türkiye* davasında, şüphelinin gözaltında avukata erişiminin engellenmesinin, adil yargılanma hakkının ihlali olduğuna karar vermiştir.
- Yargılamanın yenilenmesi talebinin gündeme gelmesi (CMK m. 311). Avukat tutma hakkının ihlal edildiğinin sonradan anlaşılması, yargılamanın yenilenmesi için bir gerekçe oluşturabilir. CMK m. 311/1-e uyarınca, hükmü etkileyecek nitelikte yeni delillerin ortaya çıkması halinde, yargılamanın yenilenmesi talep edilebilir. Avukat tutma hakkının ihlal edildiğinin ortaya çıkması, bu kapsamda değerlendirilebilir.
## Sonuç ve Öneriler
Avukat tutma hakkı, adil yargılanma hakkının temel taşlarındandır. Uygulamada karşılaşılan erişim engelleri (özellikle kırsal bölgelerde avukat yetersizliği) ve bazı istisnai düzenlemelerin kötüye kullanımı, bu hakkın etkinliğini zedeleyebilmektedir. Bu bağlamda:
1. Adli yardım sisteminin güçlendirilmesi ve adli yardım hizmetlerinin yaygınlaştırılması, Türkiye Barolar Birliği ve yerel baroların adli yardım hizmetlerini daha etkin bir şekilde sunması, maddi durumu yetersiz olan kişilerin avukat yardımından yararlanmasını kolaylaştıracaktır.
2. Savunma hakkı ihlallerine yönelik etkili yaptırımların uygulanması ve denetim mekanizmalarının kurulması, Savunma hakkı ihlallerine karşı etkili bir şekilde mücadele etmek için, bağımsız bir denetim mekanizması kurulması ve ihlallerin tespit edilmesi halinde sorumlular hakkında gerekli yaptırımların uygulanması önemlidir.
3. Avukatlık mesleğinin erişilebilirliğinin sağlanması ve avukatların mesleki bağımsızlığının korunması önerilmektedir. Avukatlık mesleğinin itibarının korunması ve avukatların mesleki bağımsızlığının güvence altına alınması, savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlayacaktır.
Ayrıca, CMK'da yer alan bazı düzenlemelerin, özellikle soruşturmanın selameti amacıyla avukatın dosya inceleme yetkisinin kısıtlanması gibi, adil yargılanma hakkını zedeleyebilecek uygulamalara yol açmaması için titizlikle uygulanması gerekmektedir. Bu tür kısıtlamaların, yalnızca istisnai durumlarda ve orantılılık ilkesi gözetilerek yapılması büyük önem taşır. Kısıtlama kararlarının gerekçeli olması ve süresinin sınırlı tutulması, adil yargılanma hakkının korunması açısından önemlidir.