Ceza yargılamasının temel haklarından biri olan avukat tutma hakkı, adil yargılanma ilkesinin vazgeçilmez unsurlarındandır. Anayasa’nın 36. maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6. maddesi ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) uyarınca, herkesin savunma hakkı kapsamında avukat yardımından yararlanma hakkı bulunmaktadır. Bu makalede, avukat tutma hakkının kapsamı, hukuki dayanakları, istisnaları ve Yargıtay içtihatları ışığında uygulamadaki yansımaları ele alınacaktır.
## Avukat Tutma Hakkının Hukuki Dayanakları
Avukat tutma hakkı, ulusal ve uluslararası mevzuatta açıkça düzenlenmiştir:
- **Anayasa Madde 36**: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir." Bu madde, savunma hakkının genel bir güvencesini oluşturur. Anayasa'nın bu hükmü, hak arama özgürlüğünün bir parçası olarak savunma hakkını güvence altına alır.
- **AİHS Madde 6/3-c**: "Her sanık en azından; kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir avukatın yardımlarından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddi olanaklardan yoksunsa ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın yardımından parasız olarak yararlanabilmek haklarına sahiptir." Bu madde, özellikle ceza yargılamasında avukat yardımından yararlanma hakkını detaylı bir şekilde düzenler. AİHS'nin bu hükmü, adil yargılanma hakkının önemli bir unsuru olarak kabul edilir ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla şekillenmiştir.
- **5271 sayılı CMK Madde 149**: "(1) Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir. (2) Kanunî temsilcisi bulunan şüpheli veya sanık da müdafi seçebilir. (3) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve bütün tutanak ve belgelerin örneklerini alabilir. (4) Müdafiin görevlendirilmesi, şüpheli veya sanığın istemine bağlıdır. (5) Müdafi seçimi, şüpheli veya sanığın özgür iradesiyle yapılır." Bu madde, şüpheli veya sanığın soruşturma aşamasından itibaren avukat seçebileceğini ve müdafiin yetkilerini düzenler. CMK'nın bu maddesi, avukat tutma hakkının usul hukukundaki temel dayanağını oluşturur.
## Avukat Tutma Hakkının Kapsamı
Bu hak, ceza yargılamasının tüm aşamalarında geçerlidir:
1. **Soruşturma Aşaması**: Gözaltındaki şüpheli, ifadesi sırasında avukat bulundurabilir (CMK m. 147). CMK m. 147/1(e) uyarınca, müdafi seçme hakkı ve hukuki yardımından yararlanma imkanı hatırlatılır. Ayrıca, CMK m. 148/3 uyarınca, müdafi hazır bulunmaksızın kolluk görevlileri tarafından alınan ifade, hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Bu hüküm, ifade alma işlemlerinde avukatın hazır bulunmasının önemini vurgular.
2. **Kovuşturma Aşaması**: Sanık, duruşmalarda avukatıyla temsil edilebilir. Avukatın duruşmada hazır bulunması, sanığın savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlar. Duruşmalarda avukatın hazır bulunması, delillerin tartışılması, tanıkların dinlenmesi ve hukuki argümanların sunulması açısından kritik öneme sahiptir.
3. **Kanun Yolları**: Temyiz ve istinaf aşamalarında da avukat yardımı önemlidir. Özellikle hukuki değerlendirmelerin yapıldığı bu aşamalarda, avukatın uzmanlığı büyük önem taşır. Kanun yolları aşamasında, avukat, yerel mahkeme kararlarındaki hukuki hataları tespit ederek, üst mahkemelere başvuruda bulunur.
## İstisnai Durumlar ve Sınırlamalar
Avukat tutma hakkı mutlak olmayıp, bazı istisnalara tabidir:
- **5271 sayılı CMK m. 153**: "Müdafiin dosya içeriğini inceleme yetkisi, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkiminin kararıyla kısıtlanabilir. Kısıtlama kararı, ancak aşağıda belirtilen hallerde verilebilir: a) Suç ortaklarının henüz yakalanamamış olması halinde, bunların kimliklerinin saklı tutulması amacıyla, b) Soruşturmanın selameti açısından, delillerin henüz toplanmamış olması halinde. Kısıtlama kararı, gerekçeli olarak verilir ve en çok üç ay süreyle geçerlidir. Bu süre, zorunlu hallerde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından bir defaya mahsus olmak üzere üç ay daha uzatılabilir." Bu madde, soruşturmanın selameti amacıyla avukatın dosya inceleme yetkisinin kısıtlanabileceğini düzenler.
- **5271 sayılı CMK m. 150/2-3**: "Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi aranmaksızın kendisine bir müdafi görevlendirilir. Üst sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada, şüpheli veya sanığın müdafii bulunmaması halinde mahkeme veya hâkim tarafından bir müdafi görevlendirilir." Bu madde, zorunlu müdafilik hallerini düzenler.
- Yargıtay, bazı kararlarında, terörle mücadele gibi özel durumlarda, kamu güvenliğinin korunması amacıyla avukat görüşmelerine geçici sınırlamalar getirilebileceğine hükmetmiştir. Ancak bu sınırlamaların, AİHS'nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkını ihlal etmemesi gerekmektedir. Bu tür sınırlamaların, kanunla düzenlenmiş olması, meşru bir amaca hizmet etmesi ve orantılı olması gerekmektedir.
## Yargıtay İçtihatları Işığında Uygulama
Yargıtay, avukat tutma hakkına ilişkin önemli kararlara imza atmıştır:
- **Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/16-95 E., 2021/301 K.**: "Müdafi huzurunda alınmayan şüpheli veya sanık ifadelerinin hükme esas alınamayacağı" yönünde karar vermiştir. Bu karar, avukatın hazır bulunmasının savunma hakkı açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bu karar, CMK'nın 148/3 maddesinin yorumlanması açısından önemlidir.
- **Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2017/1435 E., 2017/5057 K.**: "Gözaltı sırasında avukat talebinin keyfi olarak reddedilmesi, adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir" şeklinde karar vermiştir. Bu karar, gözaltı sürecinde avukat yardımından yararlanma hakkının önemini vurgular.
## Avukat Bulunmamasının Sonuçları
Bu hakkın ihlali, ceza yargılamasında ciddi usuli sonuçlar doğurur:
- Hukuka aykırı delil elde edilmesi nedeniyle, ifadelerin hükme esas alınamaması (CMK m. 148). Hukuka aykırı delillerin kullanılması, yargılamanın adilliğini zedeler.
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdinde ihlal kararı (Örnek: *Salduz/Türkiye* davası - Başvuru No: 36391/02). Bu dava, avukat yardımından yararlanma hakkının ihlalinin AİHS'nin 6. maddesine aykırı olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
- Yargılamanın yenilenmesi talebinin gündeme gelmesi (CMK m. 311). Avukat tutma hakkının ihlal edildiğinin sonradan anlaşılması, yargılamanın yenilenmesi için bir gerekçe oluşturabilir.
## Sonuç ve Öneriler
Avukat tutma hakkı, adil yargılanma hakkının temel taşlarındandır. Uygulamada karşılaşılan erişim engelleri (özellikle kırsal bölgelerde avukat yetersizliği) ve bazı istisnai düzenlemelerin kötüye kullanımı, bu hakkın etkinliğini zedeleyebilmektedir. Bu bağlamda:
1. Adli yardım sisteminin güçlendirilmesi ve adli yardım hizmetlerinin yaygınlaştırılması,
2. Savunma hakkı ihlallerine yönelik etkili yaptırımların uygulanması ve denetim mekanizmalarının kurulması,
3. Avukatlık mesleğinin erişilebilirliğinin sağlanması ve avukatların mesleki bağımsızlığının korunması önerilmektedir.
Ayrıca, CMK'da yer alan bazı düzenlemelerin, özellikle soruşturmanın selameti amacıyla avukatın dosya inceleme yetkisinin kısıtlanması gibi, adil yargılanma hakkını zedeleyebilecek uygulamalara yol açmaması için titizlikle uygulanması gerekmektedir. Bu tür kısıtlamaların, yalnızca istisnai durumlarda ve orantılılık ilkesi gözetilerek yapılması büyük önem taşır. Kısıtlama kararlarının gerekçeli olması ve süresinin sınırlı tutulması, adil yargılanma hakkının korunması açısından önemlidir.
## Avukat Tutma Hakkının Hukuki Dayanakları
Avukat tutma hakkı, ulusal ve uluslararası mevzuatta açıkça düzenlenmiştir:
- **Anayasa Madde 36**: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir." Bu madde, savunma hakkının genel bir güvencesini oluşturur. Anayasa'nın bu hükmü, hak arama özgürlüğünün bir parçası olarak savunma hakkını güvence altına alır.
- **AİHS Madde 6/3-c**: "Her sanık en azından; kendisini bizzat savunmak veya seçeceği bir avukatın yardımlarından yararlanmak; eğer avukat tutmak için gerekli maddi olanaklardan yoksunsa ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın yardımından parasız olarak yararlanabilmek haklarına sahiptir." Bu madde, özellikle ceza yargılamasında avukat yardımından yararlanma hakkını detaylı bir şekilde düzenler. AİHS'nin bu hükmü, adil yargılanma hakkının önemli bir unsuru olarak kabul edilir ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarıyla şekillenmiştir.
- **5271 sayılı CMK Madde 149**: "(1) Şüpheli veya sanık, soruşturma ve kovuşturmanın her aşamasında bir veya birden fazla müdafiin yardımından yararlanabilir. (2) Kanunî temsilcisi bulunan şüpheli veya sanık da müdafi seçebilir. (3) Müdafi, soruşturma evresinde dosya içeriğini inceleyebilir ve bütün tutanak ve belgelerin örneklerini alabilir. (4) Müdafiin görevlendirilmesi, şüpheli veya sanığın istemine bağlıdır. (5) Müdafi seçimi, şüpheli veya sanığın özgür iradesiyle yapılır." Bu madde, şüpheli veya sanığın soruşturma aşamasından itibaren avukat seçebileceğini ve müdafiin yetkilerini düzenler. CMK'nın bu maddesi, avukat tutma hakkının usul hukukundaki temel dayanağını oluşturur.
## Avukat Tutma Hakkının Kapsamı
Bu hak, ceza yargılamasının tüm aşamalarında geçerlidir:
1. **Soruşturma Aşaması**: Gözaltındaki şüpheli, ifadesi sırasında avukat bulundurabilir (CMK m. 147). CMK m. 147/1(e) uyarınca, müdafi seçme hakkı ve hukuki yardımından yararlanma imkanı hatırlatılır. Ayrıca, CMK m. 148/3 uyarınca, müdafi hazır bulunmaksızın kolluk görevlileri tarafından alınan ifade, hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. Bu hüküm, ifade alma işlemlerinde avukatın hazır bulunmasının önemini vurgular.
2. **Kovuşturma Aşaması**: Sanık, duruşmalarda avukatıyla temsil edilebilir. Avukatın duruşmada hazır bulunması, sanığın savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılmasını sağlar. Duruşmalarda avukatın hazır bulunması, delillerin tartışılması, tanıkların dinlenmesi ve hukuki argümanların sunulması açısından kritik öneme sahiptir.
3. **Kanun Yolları**: Temyiz ve istinaf aşamalarında da avukat yardımı önemlidir. Özellikle hukuki değerlendirmelerin yapıldığı bu aşamalarda, avukatın uzmanlığı büyük önem taşır. Kanun yolları aşamasında, avukat, yerel mahkeme kararlarındaki hukuki hataları tespit ederek, üst mahkemelere başvuruda bulunur.
## İstisnai Durumlar ve Sınırlamalar
Avukat tutma hakkı mutlak olmayıp, bazı istisnalara tabidir:
- **5271 sayılı CMK m. 153**: "Müdafiin dosya içeriğini inceleme yetkisi, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkiminin kararıyla kısıtlanabilir. Kısıtlama kararı, ancak aşağıda belirtilen hallerde verilebilir: a) Suç ortaklarının henüz yakalanamamış olması halinde, bunların kimliklerinin saklı tutulması amacıyla, b) Soruşturmanın selameti açısından, delillerin henüz toplanmamış olması halinde. Kısıtlama kararı, gerekçeli olarak verilir ve en çok üç ay süreyle geçerlidir. Bu süre, zorunlu hallerde Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından bir defaya mahsus olmak üzere üç ay daha uzatılabilir." Bu madde, soruşturmanın selameti amacıyla avukatın dosya inceleme yetkisinin kısıtlanabileceğini düzenler.
- **5271 sayılı CMK m. 150/2-3**: "Şüpheli veya sanık, müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse, istemi aranmaksızın kendisine bir müdafi görevlendirilir. Üst sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada, şüpheli veya sanığın müdafii bulunmaması halinde mahkeme veya hâkim tarafından bir müdafi görevlendirilir." Bu madde, zorunlu müdafilik hallerini düzenler.
- Yargıtay, bazı kararlarında, terörle mücadele gibi özel durumlarda, kamu güvenliğinin korunması amacıyla avukat görüşmelerine geçici sınırlamalar getirilebileceğine hükmetmiştir. Ancak bu sınırlamaların, AİHS'nin 6. maddesindeki adil yargılanma hakkını ihlal etmemesi gerekmektedir. Bu tür sınırlamaların, kanunla düzenlenmiş olması, meşru bir amaca hizmet etmesi ve orantılı olması gerekmektedir.
## Yargıtay İçtihatları Işığında Uygulama
Yargıtay, avukat tutma hakkına ilişkin önemli kararlara imza atmıştır:
- **Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/16-95 E., 2021/301 K.**: "Müdafi huzurunda alınmayan şüpheli veya sanık ifadelerinin hükme esas alınamayacağı" yönünde karar vermiştir. Bu karar, avukatın hazır bulunmasının savunma hakkı açısından ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bu karar, CMK'nın 148/3 maddesinin yorumlanması açısından önemlidir.
- **Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 2017/1435 E., 2017/5057 K.**: "Gözaltı sırasında avukat talebinin keyfi olarak reddedilmesi, adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir" şeklinde karar vermiştir. Bu karar, gözaltı sürecinde avukat yardımından yararlanma hakkının önemini vurgular.
## Avukat Bulunmamasının Sonuçları
Bu hakkın ihlali, ceza yargılamasında ciddi usuli sonuçlar doğurur:
- Hukuka aykırı delil elde edilmesi nedeniyle, ifadelerin hükme esas alınamaması (CMK m. 148). Hukuka aykırı delillerin kullanılması, yargılamanın adilliğini zedeler.
- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) nezdinde ihlal kararı (Örnek: *Salduz/Türkiye* davası - Başvuru No: 36391/02). Bu dava, avukat yardımından yararlanma hakkının ihlalinin AİHS'nin 6. maddesine aykırı olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
- Yargılamanın yenilenmesi talebinin gündeme gelmesi (CMK m. 311). Avukat tutma hakkının ihlal edildiğinin sonradan anlaşılması, yargılamanın yenilenmesi için bir gerekçe oluşturabilir.
## Sonuç ve Öneriler
Avukat tutma hakkı, adil yargılanma hakkının temel taşlarındandır. Uygulamada karşılaşılan erişim engelleri (özellikle kırsal bölgelerde avukat yetersizliği) ve bazı istisnai düzenlemelerin kötüye kullanımı, bu hakkın etkinliğini zedeleyebilmektedir. Bu bağlamda:
1. Adli yardım sisteminin güçlendirilmesi ve adli yardım hizmetlerinin yaygınlaştırılması,
2. Savunma hakkı ihlallerine yönelik etkili yaptırımların uygulanması ve denetim mekanizmalarının kurulması,
3. Avukatlık mesleğinin erişilebilirliğinin sağlanması ve avukatların mesleki bağımsızlığının korunması önerilmektedir.
Ayrıca, CMK'da yer alan bazı düzenlemelerin, özellikle soruşturmanın selameti amacıyla avukatın dosya inceleme yetkisinin kısıtlanması gibi, adil yargılanma hakkını zedeleyebilecek uygulamalara yol açmaması için titizlikle uygulanması gerekmektedir. Bu tür kısıtlamaların, yalnızca istisnai durumlarda ve orantılılık ilkesi gözetilerek yapılması büyük önem taşır. Kısıtlama kararlarının gerekçeli olması ve süresinin sınırlı tutulması, adil yargılanma hakkının korunması açısından önemlidir.