Boşanma davaları, Türk hukuk sisteminde aile hukukunun en karmaşık ve hassas alanlarından birini oluşturmaktadır. Bu süreçte, eşlerin geleceğini doğrudan etkileyen mal paylaşımı, velayet ve nafaka gibi temel hukuki meseleler gündeme gelmektedir. Özellikle son dönemde ekonomik dalgalanmalar ve değişen sosyal dinamikler, nafaka miktarlarının belirlenmesi ve mal paylaşımının adil bir şekilde gerçekleştirilmesi gibi konularda daha fazla farkındalık yaratmıştır. Türk Medeni Kanunu (TMK) ve ilgili mevzuat, bu konularda tarafların hak ve yükümlülüklerini detaylı bir şekilde düzenlemekte ve Yargıtay kararları ile uygulamaya yön verilmektedir.


Mal Paylaşımı Rejimleri ve Uygulamaları


Boşanma davalarında mal paylaşımı, eşlerin evlilik birliği süresince edindikleri malların nasıl paylaştırılacağını belirleyen hukuki bir süreçtir. TMK'nın 202 ve devamı maddeleri uyarınca, eşler evlilik birliğinin devamı süresince edinilmiş malları paylaşma hakkına sahiptir. Evlilik öncesinde edinilen mallar ise kişisel mal olarak kabul edilir ve paylaşım dışında tutulur.


Mal rejimleri, eşlerin tercihine bağlı olarak seçilebilmektedir. Yasal mal rejimi olan "edinilmiş mallara katılma rejimi", eşlerin aksini kararlaştırmadıkları sürece uygulanır (TMK m.218). Bu rejimde, eşlerin evlilik birliğinin sona ermesiyle birlikte, evlilik süresince edinilen malların değerleri üzerinden eşit paylaşım esas alınır. Edinilmiş mallara katılma rejiminde, eşlerin her biri diğer eşin mal varlığına katkısı oranında hak sahibi olur. Bu rejimde, eşlerin kişisel malları (örneğin, evlilik öncesi sahip olunan mal varlığı, miras yoluyla edinilen mallar, manevi tazminat alacakları) paylaşım dışında tutulur.


Mal paylaşımında, mal rejiminin doğru tespiti ve mal varlığının doğru bir şekilde belirlenmesi büyük önem taşır. Bu kapsamda, mal rejiminin tasfiyesi sırasında, mal varlığının tespiti, değer tespiti ve tasfiyeye konu olacak malların belirlenmesi gibi işlemler gerçekleştirilir. Bu süreçte, taşınmazlar, araçlar, banka hesapları, şirket payları gibi çeşitli mal varlığı unsurları değerlendirilir. Mal paylaşımında, mal varlığının kayıt altına alınması ve değerlemesinin uzman kişilerce (bilirkişi) yapılması, hak kayıplarının önlenmesi açısından önemlidir.


Velayetin Belirlenmesi ve Çocuğun Üstün Yararı


Velayet, boşanma davalarında çocuğun bakım, eğitim ve yetiştirilmesi ile ilgili kararların alınmasını ifade eder. TMK'nın 336. maddesi uyarınca, velayetin düzenlenmesinde tek ve temel ölçüt çocuğun üstün yararıdır. Mahkemeler, velayet konusunda karar verirken çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve sosyal gelişimini göz önünde bulundurur. Bu kapsamda, çocuğun yaşı, cinsiyeti, ebeveynlerle olan bağı, eğitim durumu, sağlık durumu ve sosyal çevresi gibi faktörler değerlendirilir. Çocuğun üstün yararı ilkesi, velayet düzenlemelerinde en önemli rehberdir ve bu ilke doğrultusunda karar verilmesi esastır.


Velayetin belirlenmesinde, mahkemeler pedagog, psikolog veya sosyal hizmet uzmanlarından oluşan bilirkişi heyetlerinden rapor alabilir. Bu uzmanlar, çocuğun gelişimini en iyi şekilde destekleyecek ebeveynin belirlenmesi için kapsamlı incelemeler yapar. Özellikle küçük yaştaki çocuklarda annenin velayetine öncelik verilmesi eğilimi bulunmakla birlikte, bu mutlak bir kural değildir. Yargıtay kararlarında, çocuğun üstün yararının gerektirdiği durumlarda babanın velayetine ilişkin kararların da verildiği görülmektedir. Velayetin değiştirilmesi de mümkündür. Velayetin değiştirilmesi davası, velayetin değiştirilmesini gerektiren önemli sebeplerin varlığı halinde açılabilir (TMK m.183).


Nafaka Türleri ve Belirlenme Kriterleri


Boşanma davalarında gündeme gelen nafaka türleri, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası ve tedbir nafakası olarak üçe ayrılır. Nafaka, boşanma nedeniyle ekonomik olarak zor duruma düşen tarafın veya çocuğun geçimini sağlamak amacıyla ödenen parasal destektir.



  • Yoksulluk Nafakası: Boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek tarafın lehine hükmedilen ve diğer eşin mali gücü oranında belirlenen nafaka türüdür (TMK m.175). Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için, nafaka talep eden tarafın yoksulluk durumunda olması, boşanmada daha ağır kusurlu olmaması ve nafaka talep eden eşin geçimini sağlayacak bir gelire sahip olmaması gerekir.

  • İştirak Nafakası: Velayeti kendisine verilmeyen eşin, çocuğun giderlerine katılımını sağlamak amacıyla ödemekle yükümlü olduğu nafakadır (TMK m.328). İştirak nafakası, çocuğun eğitim, sağlık, barınma ve diğer temel ihtiyaçlarını karşılamak üzere belirlenir.

  • Tedbir Nafakası: Dava süresince geçici olarak hükmedilen nafaka türüdür (TMK m.169). Dava devam ederken, eşlerin ve çocukların geçimini sağlamak amacıyla hükmedilir.


Nafaka miktarının belirlenmesinde mahkemeler, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, boşanmanın nedenlerini, evlilik süresini, eşlerin mesleki durumlarını ve yaşam standartlarını dikkate alır. Nafaka miktarı belirlenirken, nafaka yükümlüsünün ödeme gücü de göz önünde bulundurulur. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları, nafakanın tarafların hayat standartlarını koruyacak şekilde belirlenmesi gerektiğini, ancak ödeyen tarafın mali gücünün de dikkate alınması gerektiğini vurgular.


Yargıtay Kararlarının Yönlendirici Etkisi


Türk yargı sisteminde Yargıtay kararları, boşanma davalarında mal paylaşımı, velayet ve nafaka konularında önemli yol gösterici nitelik taşımaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve ilgili dairelerin kararları, yerel mahkemeler için emsal teşkil eder ve hukuki uygulamayı şekillendirir.


Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2018/2-1250 E., 2019/2-1 K. sayılı kararında, mal paylaşımında eşler arasındaki emek ve katkının değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu karar, mal paylaşımında sadece maddi katkıların değil, ev işleri, çocuk bakımı gibi emeklerin de dikkate alınması gerektiği yönünde bir yaklaşımı benimsemiştir.


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin velayet ile ilgili kararlarında ise çocuğun alıştığı çevre ve okul düzeninin korunmasının önemi üzerinde durulmaktadır. Bu yaklaşım, velayet düzenlemelerinde çocuğun psikolojik ve sosyal gelişimini destekleyen bir ortamın sağlanmasını amaçlar.


Nafaka konusunda ise Yargıtay'ın son dönem kararlarında, nafaka miktarının belirlenmesinde enflasyon oranları ve ekonomik gelişmelerin dikkate alınması gerektiği yönünde eğilim bulunmaktadır. Özellikle iştirak nafakasının miktarının belirlenmesinde, çocuğun eğitim, sağlık, barınma ve diğer ihtiyaçlarının gerçekçi bir şekilde hesaplanması gerekmektedir. Yargıtay, bu konuda sosyal ve ekonomik verilerin titizlikle incelenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca, nafakanın süresiz olup olmayacağı hususu da Yargıtay kararlarında değerlendirilen önemli bir konudur.


Sonuç ve Öneriler


Boşanma davalarında mal paylaşımı, velayet ve nafaka konuları, hukuki süreçlerin titizlikle yürütülmesini gerektiren, tarafların hayatını doğrudan etkileyen hassas meselelerdir. Türk hukuk sistemi, bu konularda tarafların haklarını koruyacak kapsamlı düzenlemelere sahiptir. Ancak uygulamada, özellikle mal varlığının tespiti ve değerlemesi, velayetin belirlenmesi ve nafaka miktarının hesaplanması gibi konularda uzman desteğine ihtiyaç duyulmaktadır.


Boşanma sürecinde tarafların, hukuki haklarını korumak için mevzuat ve yargı kararları konusunda bilgi sahibi olmaları büyük önem taşımaktadır. Özellikle son dönemde ekonomik dalgalanmaların aile hukuku alanındaki yansımaları, nafaka ve mal paylaşımı konularının daha dikkatli ele alınmasını gerektirmektedir. Hukuki süreçlerde profesyonel danışmanlık hizmeti alınması, tarafların hak kaybına uğramaması ve çocukların üstün yararının korunması açısından hayati önem taşımaktadır. Bu süreçte, avukat desteği almak, haklarınızı en iyi şekilde korumanızı sağlayacak ve hukuki sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesine katkıda bulunacaktır.