Boşanmada Kiracı Hakları: Bilmeniz Gerekenler (2024) - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/bosanmada-kiraci-haklari-bilmeniz-gerekenler-2024
```html

Boşanma süreçleri, yalnızca duygusal ve sosyal değil, aynı zamanda hukuki açıdan da karmaşık sonuçlar doğurabilen bir süreçtir. Özellikle kiracı olunan bir konutun paylaşımı veya devri, boşanma davalarında sıkça karşılaşılan sorunlardan biridir. Bu makalede, boşanma durumunda kiracı haklarının nasıl korunduğu, güncel mevzuat ve Yargıtay kararları ışığında ele alınacaktır.



Boşanmada Kiracılık Statüsünün Hukuki Dayanağı



Kiracılık statüsü, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)'nun 339 ve devamı maddelerinde ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun ilgili hükümleri kapsamında düzenlenmiştir. Boşanma durumunda, kira sözleşmesinin tarafları olan eşlerin hak ve yükümlülükleri, sözleşmenin niteliğine ve boşanma davasının seyrine göre değişiklik gösterebilir. Kira sözleşmesi yalnızca bir eş adına düzenlenmiş olsa dahi, diğer eşin hakları TMK'nın 194. maddesi ile düzenlenen aile konutu hükümleri çerçevesinde değerlendirilebilir. Aile konutu şerhi konulması, taşınmazın tapu kaydına işlenerek üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilirlik açısından önemlidir. Aile konutu şerhi, eşlerden birinin talebi üzerine konulabileceği gibi, dava sırasında da mahkeme tarafından re'sen konulabilir.



Boşanma ve Kira Sözleşmesinin Devri



Boşanma davalarında, kira sözleşmesinin devri konusu önemli bir tartışma alanıdır. TBK'nın 356. maddesi uyarınca, kiracının ölümü halinde kira sözleşmesi yasal mirasçılara geçer. Ancak boşanma durumunda bu durum otomatik olarak gerçekleşmez. Kira sözleşmesinin devri için kural olarak, TBK'nın 323. maddesi uyarınca, kiraya verenin yazılı rızası gereklidir. Ancak, aile konutu olması durumunda bu durum değişebilir. Boşanma davası sırasında veya sonrasında, mahkeme kararıyla aile konutu olarak belirlenen taşınmazdaki kiracılık hakkı, diğer eşe devredilebilir. Bu devir, kiraya verenin rızası aranmaksızın gerçekleşebilir. Yargıtay kararlarında, boşanma sonrası kiracılık statüsünün paylaşımının, aile konutu olup olmamasına ve tarafların durumuna göre farklılık gösterebileceği vurgulanmaktadır. Özellikle, velayetin hangi tarafa verildiği, tarafların ekonomik durumu ve çocukların menfaatleri gibi faktörler dikkate alınır.



Aile Konutu ve Kiracı Hakları



TMK'nın 194. maddesi uyarınca, eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu hüküm, kiracılık hakkının korunması açısından büyük önem taşır. Eşler arasında anlaşmazlık olması halinde, rıza yerine mahkeme kararı ikame edilebilir (TMK m.194/1). Boşanma davası sırasında veya sonrasında, mahkeme, TMK'nın 169. maddesi uyarınca, geçici veya kesin olarak aile konutunun hangi eşe tahsis edileceğine karar verebilir. Aile konutunun tahsisi kararı, kiracılık hakkının da tahsis edilen eşe geçmesini sağlar. Yargıtay, aile konutunun kiracılık statüsünün boşanma sonrası çocuğun menfaati gözetilerek düzenlenmesi gerektiğine sıklıkla vurgu yapmaktadır. Bu durumda, velayeti alan eşin, çocukların menfaati gereği konutta oturmaya devam etmesi öncelikli olarak değerlendirilir. Aile konutu tahsis edilirken, tahsis edilen eşin kira ödeme gücü de dikkate alınır.



Somut Örnekler ve Yargıtay Kararları



Pratikte, boşanma davalarında kiracılık haklarının paylaşımına ilişkin birçok örnek bulunmaktadır. Örneğin, bir boşanma davasında, kira sözleşmesinin yalnızca erkek eş adına düzenlendiği ancak kadın eşin çocukların bakımını üstlendiği ve ekonomik durumunun yetersiz olduğu gerekçesiyle, mahkeme konutun kadın eşe tahsisine ve kiracılık haklarının devrine hükmedebilir (Benzer bir karar için bkz. Yargıtay 2. HD, E. 2016/16895, K. 2017/6586, T. 25.05.2017). Bu kararda, mahkeme, kadının ve çocukların barınma ihtiyacının karşılanmasının önceliğine vurgu yapmıştır. Ancak, kiracılık hakkının devri her zaman mümkün olmayabilir. Örneğin, kiraya verenin haklı bir nedenle (kira bedelinin ödenmemesi, konutun amacı dışında kullanılması, komşuları rahatsız edecek davranışlar sergilenmesi vb.) kira sözleşmesini feshetme hakkı varsa, bu hak boşanma sürecinden etkilenmez. Yargıtay kararlarında, kiracılık statüsünün eşler arasında eşit paylaştırılamayacağı, sözleşmenin asli tarafının haklarının korunması gerektiği de belirtilmektedir (Örneğin, Yargıtay 6. HD, E. 2014/7232, K. 2015/5581, T. 18.06.2015). Bu kararda, kira sözleşmesinin tarafı olan eşin, diğer eşe göre daha güçlü haklara sahip olduğu vurgulanmıştır. Bu nedenle, her somut olay kendi özelinde değerlendirilmelidir. Ayrıca, kira sözleşmesinin başlangıç tarihi, kira bedeli ve ödeme koşulları gibi unsurlar da mahkeme tarafından dikkate alınır.



Sonuç ve Öneriler



Boşanma sürecinde kiracı haklarının korunması, hem mevzuat hem de Yargıtay içtihatları ışığında dikkatle ele alınması gereken bir konudur. Tarafların, kira sözleşmesinin niteliğini, aile konutu olup olmadığını ve boşanma sonrası haklarını önceden değerlendirmesi, olası uyuşmazlıkların önüne geçmek açısından önemlidir. Özellikle çocuklu ailelerde aile konutu statüsünün dikkate alınması ve bu konuda uzman bir avukattan hukuki danışmanlık alınması tavsiye edilir. Ayrıca, kira sözleşmesinin devri veya tahsisi konusunda kiraya verenle iletişime geçmek ve anlaşmaya varmak da çözüm odaklı bir yaklaşım olabilir. Kiraya verenle anlaşma sağlanamaması durumunda, arabuluculuk gibi alternatif çözüm yolları da denenebilir. Boşanma sürecinde hak kaybına uğramamak için, kira sözleşmesi ve aile konutu ile ilgili tüm belgelerin dikkatlice incelenmesi ve hukuki yardım alınması büyük önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki, her boşanma davası kendine özgüdür ve hukuki değerlendirme, somut olayın özelliklerine göre yapılmalıdır.


```
Hukuki Danışmanlık