Çocuğun ifadesi alınması - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/cocugun-ifadesi-alinmasi
Çocuğun ifadesinin alınması, özellikle aile hukuku ve ceza hukuku alanlarında büyük önem taşıyan bir konudur. Çocukların fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimleri göz önünde bulundurularak, ifade alma süreçlerinin hassasiyetle yürütülmesi gerekmektedir. Türk hukuk sisteminde çocuğun ifadesinin alınmasına ilişkin usul ve esaslar, hem ulusal mevzuat hem de uluslararası sözleşmelerle düzenlenmiştir. Bu makalede, çocuğun ifadesinin alınmasına dair hukuki çerçeve, Yargıtay kararları ve uygulamadaki somut örnekler ele alınarak, güncel mevzuat ve içtihatlar ışığında değerlendirmeler yapılacaktır.

## Çocuğun İfadesinin Hukuki Dayanakları

Çocuğun ifadesinin alınması, başta Anayasa olmak üzere, Türk Medeni Kanunu (TMK), Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK), Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle düzenlenmiştir. Anayasa'nın 41. maddesi aileyi ve çocukları koruyucu tedbirler alınmasını devlete yüklemektedir. Özellikle TMK'nın 339. maddesi, velayet hakkı kapsamında çocuğun menfaatine aykırı davranışlarda bulunulması halinde hakimin gerekli önlemleri alacağını ve gerektiğinde çocuğu dinleyebileceğini öngörmektedir. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 12. maddesi, çocuğun kendini ilgilendiren tüm konularda serbestçe görüşlerini ifade etme hakkını ve bu görüşlere gereken önemin verilmesini güvence altına almıştır. Anayasa'nın 90. maddesi uyarınca usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir ve dolayısıyla iç hukukumuzun bir parçasıdır. ÇKK'nın 4. maddesi de çocuğun haklarının korunmasında çocuğun üstün yararının esas alınacağını belirtmektedir. Çocuğun üstün yararı ilkesi, tüm yargılama süreçlerinde ve çocuğa ilişkin kararlarda öncelikle dikkate alınması gereken temel bir prensiptir.

CMK'da ise çocuğun tanık olarak dinlenmesine ilişkin özel hükümler bulunmaktadır. CMK'nın 46 ve devamı maddeleri tanıklığı düzenlerken, 50. maddesi tanıklıktan çekinme hakkını düzenler. CMK'nın 52. maddesi ise tanıklıktan çekinme sebeplerini saymaktadır. Çocukların tanıklığı hususunda bu maddeler önem arz etmektedir. Ayrıca, CMK'nın 236. maddesi, mağdur çocukların korunması amacıyla özel düzenlemeler içermektedir. Bu madde, özellikle cinsel saldırı suçları gibi çocuğun örselenmesine neden olabilecek durumlarda, çocuğun ifadesinin alınması sürecinde dikkat edilmesi gereken hususları detaylı bir şekilde düzenlemektedir.

## Çocuğun İfadesinin Alınma Usulü

Çocuğun ifadesi alınırken, yaşına, gelişim düzeyine, algılama yeteneğine ve içinde bulunduğu psikolojik duruma uygun bir ortam sağlanmalıdır. CMK'nın 236/5. maddesi uyarınca, çocukların beyanları mümkünse uzman eşliğinde ve çocuk dostu ortamlarda alınmalıdır. İfade alma sürecinde çocuğun psikolojik bütünlüğünün korunması esastır. Bu kapsamda, çocuğun travmatize olmasının önüne geçmek için gerekli tüm tedbirler alınmalıdır. Örneğin, cinsel istismar vakalarında çocuğun tekrar tekrar ifade vermesinin önüne geçmek için "ikincil örselenme" riskine karşı hassasiyet gösterilmelidir. Bu amaçla, ifade alma sürecinde sesli ve görüntülü kayıt yapılması ve bu kaydın delil olarak kullanılması önemlidir (CMK m.236/6). Ayrıca, ifade alma sırasında çocuğun yanında güvendiği bir yetişkinin (örneğin, anne, baba, avukat, öğretmen, pedagog) bulunmasına izin verilmesi, çocuğun kendini daha güvende hissetmesine yardımcı olabilir. Ancak, bu yetişkinin çocuğun ifadesini etkilememesi ve tarafsız olması gerekmektedir. Bu nedenle, çocuğun ifadesinin alınmasında pedagog veya psikolog gibi uzmanların bulunması büyük önem taşır.

İfadeyi alan kişinin çocuklarla iletişim konusunda eğitimli olması ve çocuğun anlayabileceği bir dil kullanması da büyük önem taşır. Soruların açık, net ve yönlendirici olmaması gerekmektedir. Çocuğa, doğruyu söyleme yükümlülüğü hatırlatılırken, yalan söylemesinin sonuçları hakkında bilgilendirme yapılmalıdır. Ancak bu bilgilendirme, çocuğun korkutulmasına veya baskı altına alınmasına yol açmamalıdır. Çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun bir şekilde bilgilendirme yapılması, çocuğun ifade verme sürecine aktif katılımını sağlayacaktır. Ayrıca, çocuğa susma hakkı olduğu da hatırlatılmalıdır.

CMK m. 236/A uyarınca, bazı suçlarda ifade ve sorgu işlemlerinin video kayda alınması zorunludur. Bu hüküm, çocuğun korunması ve adil yargılanma hakkının sağlanması açısından önemlidir.

## Yargıtay Kararları Işığında Çocuğun İfadesi

Yargıtay, çocuğun ifadesinin alınmasına ilişkin birçok kararında hassas bir yaklaşım benimsemiştir. Yargıtay kararlarında, çocuğun üstün yararının her zaman ön planda tutulması gerektiği vurgulanmaktadır. Çocuğun beyanlarının delil olarak değerlendirilmesinde, çocuğun yaşı, algılama yeteneği ve olayla ilgili bilgisi dikkate alınmalıdır.

Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2017/385 E., 2018/7674 K. sayılı ve 19.06.2018 tarihli kararında, velayet davalarında çocuğun idrak çağında olması halinde mutlaka dinlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Kararda, "Velayet düzenlemesinde asıl olan çocuğun üstün yararıdır. Bu nedenle mahkemece velayet konusunda bir karar verilirken, çocuğun fiziksel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve sosyal gelişimi gözetilmelidir. Çocuğun üstün yararını belirlemede, çocuğun yaşı, eğitim durumu, kişisel özellikleri ve özellikle de görüşleri dikkate alınmalıdır. İdrak çağındaki çocuğun velayet konusunda beyanları alınmalı ve bu beyanlar değerlendirilerek, velayet düzenlemesi yapılmalıdır." ifadelerine yer verilmiştir. Bu karar, çocuğun velayet davalarındaki önemini vurgulamaktadır.

Benzer şekilde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2019/16-215 E., 2021/363 K. sayılı ve 21.12.2021 tarihli kararında, çocuğun cinsel istismar suçlarında ifadesinin alınmasının önemi ve usulü detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Kararda, çocuğun ifadesinin uzman psikolog veya pedagog eşliğinde alınmasının, çocuğun beyanlarının güvenilirliğinin artırılması açısından önemli olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, çocuğun ifadesinin alınması sırasında yönlendirici sorulardan kaçınılması ve çocuğun serbestçe konuşmasının sağlanması gerektiği belirtilmiştir. Bu karar, cinsel istismar mağduru çocukların korunması ve adaletin sağlanması açısından kritik öneme sahiptir. Yargıtay, bu tür davalarda çocuğun beyanlarının titizlikle incelenmesi ve diğer delillerle desteklenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Yargıtay 14. Ceza Dairesi'nin 2012/15736 E., 2014/3433 K. sayılı kararında ise, çocuğun beyanlarının tek başına mahkumiyet için yeterli olmadığı, ancak diğer delillerle desteklendiği takdirde hükme esas alınabileceği belirtilmiştir. Bu karar, çocuğun beyanlarının delil değeri konusunda önemli bir ilke ortaya koymaktadır.

## Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Pratikte, çocuğun ifadesinin alınması sürecinde bazı sorunlarla karşılaşılmaktadır. Özellikle küçük yaştaki çocukların ifadelerinin tutarlılığı ve güvenilirliği tartışma konusu olabilmektedir. Çocukların yaşadıkları olayları tam olarak hatırlayamamaları, anlatmakta zorlanmaları veya dış etkenlerden etkilenmeleri, ifadelerinin doğruluğunu etkileyebilir. Ayrıca, bazı durumlarda çocukların ifadeleri yönlendirici sorularla veya baskı altında alınabilmektedir.

Bu noktada, çocuğun gelişimsel özelliklerini dikkate alan uzman görüşlerine başvurulması önemlidir. Uzmanlar, çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun yöntemlerle ifade alarak, çocuğun yaşadıklarını doğru ve eksiksiz bir şekilde anlatmasına yardımcı olabilirler. Adli görüşme teknikleri konusunda eğitimli uzmanlar, çocuğun travma yaşamadan ifade vermesini sağlayabilirler. Ayrıca, çocuğun ifadelerinin diğer delillerle desteklenmesi, ifadelerin güvenilirliğini artırabilir. Örneğin, tıbbi raporlar, tanık ifadeleri veya olay yeri inceleme raporları, çocuğun beyanlarını doğrulayabilir veya çürütebilir.

Çocuk İzlem Merkezleri'nin (ÇİM) yaygınlaştırılması ve ifade alma süreçlerinde video kaydı gibi teknolojik imkanların kullanılması, sorunların çözümüne katkı sağlayabilir. ÇİM'ler, çocukların kendilerini daha rahat ve güvende hissetmelerini sağlayarak, ifade verme süreçlerini kolaylaştırabilir. Video kaydı ise, ifade alma sürecinin objektif bir şekilde belgelenmesini sağlayarak, ifadelerin doğruluğunun ve güvenilirliğinin denetlenmesine olanak tanır.

Ayrıca, hukuk uygulayıcılarının (hakimler, savcılar, avukatlar, kolluk görevlileri) çocuklarla iletişim konusunda eğitim almaları ve çocuk hakları konusunda bilinçlenmeleri de önemlidir. Bu sayede, çocukların haklarının korunması ve adil bir şekilde yargılanmaları sağlanabilir. Türkiye Barolar Birliği ve Adalet Akademisi gibi kurumlar tarafından bu konuda eğitimler düzenlenmesi faydalı olacaktır.

## Sonuç ve Öneriler

Çocuğun ifadesinin alınması, hukuki süreçlerde çocuğun üstün yararını gözeten bir yaklaşım gerektirir. Mevzuatımız ve Yargıtay kararları, bu sürecin çocuğun psikolojik ve fiziksel bütünlüğünü zedelemeyecek şekilde yürütülmesini öngörmektedir. Ancak uygulamada yaşanan aksaklıkların giderilmesi için, çocukla görüşme teknikleri konusunda hukukçuların ve kolluk kuvvetlerinin sürekli eğitim alması, Çocuk İzlem Merkezleri gibi çocuk dostu adli mekanizmaların artırılması, uzman desteğinin sağlanması ve uluslararası standartlara uyum sağlanması gerekmektedir. Bu sayede, çocukların adalet sistemine etkin, güvenli ve sağlıklı bir şekilde katılımı sağlanabilir. Çocukların haklarının korunması ve adil bir şekilde yargılanmaları, toplumun geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, çocuğun avukatının ifade alma sürecinde hazır bulunması, çocuğun haklarının korunması açısından önemlidir. Bu nedenle, çocuğun ifadesi alınmadan önce mutlaka bir avukatın görevlendirilmesi veya çocuğa avukat tutma imkanı sağlanması gerekmektedir.
Hukuki Danışmanlık