Çocuğun sağlık kararları - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/cocugun-saglik-kararlari

Çocuğun sağlık kararları, aile hukukunun en hassas ve karmaşık konularından birini oluşturur. Bu kararlar, çocuğun bedensel ve ruhsal bütünlüğünü doğrudan etkilediği için hukuki, etik ve tıbbi boyutları bir arada barındırır. Türk hukuk sisteminde çocuğun üstün yararı ilkesi, bu tür kararların alınmasında temel belirleyici unsurdur. Bu makalede, çocuğun sağlık kararlarının hukuki çerçevesi, velayet hakkı kapsamında ebeveynlerin yetkileri, mahkeme kararları ve mevzuat düzenlemeleri ele alınacaktır.



Çocuğun Sağlık Kararlarının Hukuki Çerçevesi



Çocuğun sağlık kararları, Türk Medeni Kanunu (TMK) ve Çocuk Koruma Kanunu (ÇKK) başta olmak üzere çeşitli mevzuat hükümleriyle düzenlenmiştir. TMK’nın 339. maddesine göre, velayet hakkı kapsamında çocuğun bakımı, eğitimi ve sağlığı ile ilgili kararları alma yetkisi ebeveynlere aittir. Ancak bu yetki, çocuğun üstün yararı sınırları içinde kullanılmalıdır (TMK m.339/1). Çocuğun üstün yararı ilkesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 3. maddesinde de vurgulanmaktadır. Bu ilke, çocuğun fiziksel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimini en iyi şekilde sağlayacak çözümlerin aranmasını ifade eder.



Özellikle tıbbi müdahalelerde çocuğun rızası ve yaşının önemi büyüktür. Türk hukukunda reşit olmayan bireylerin (18 yaş altı) kural olarak tıbbi müdahaleler için kendi başlarına rıza verme ehliyeti bulunmamaktadır. Bu durumda velayet hakkı sahiplerinin (genellikle anne ve baba) rızası aranır. Ancak, çocuğun yaşı ve olgunluk düzeyi dikkate alınarak, karar sürecine katılımı sağlanmalıdır. Çocuğun yaşı ilerledikçe ve idrak yeteneği geliştikçe, sağlık durumuna ilişkin bilgilendirilmesi ve görüşünün alınması giderek önem kazanır. Nitekim, 15 yaşını doldurmuş bir çocuğun, kendi sağlığı ile ilgili konularda bilgilendirilme ve görüş bildirme hakkı bulunmaktadır (Hasta Hakları Yönetmeliği m.15). Bu durum, hasta hakları mevzuatı ve uluslararası sözleşmelerle de uyumludur. Çocuğun menfaatine aykırı bir durum söz konusu ise, velinin rızasına rağmen müdahalenin yapılıp yapılmaması konusunda hekimin sorumluluğu doğabilir. Bu durumda hekim, çocuğun üstün yararını gözeterek hareket etmeli ve gerekirse durumu adli mercilere bildirmelidir (TMK m. 348, ÇKK m. 6).



Velayet Hakkı ve Sağlık Kararları



Velayet hakkı, ebeveynlere çocuğun sağlığı ile ilgili kararları alma yetkisi verirken, bu yetkinin kötüye kullanılması veya çocuğun üstün yararına aykırı kullanılması halinde mahkemeler müdahale edebilir. Örneğin, ebeveynlerin çocuğun hayati tehlike arz eden bir hastalığında tıbbi müdahaleyi reddetmesi durumunda, mahkeme velayetin kısıtlanmasına (TMK m.348) veya çocuğun koruma altına alınmasına (ÇKK m.5) karar verebilir. Bu tür durumlarda, çocuğun yaşam hakkı ve sağlığı, ebeveynlerin dini veya felsefi inançlarından üstün tutulur. Ayrıca, velayet hakkının kötüye kullanılması, velayetin değiştirilmesi (TMK m. 183) sebebi de olabilir.



Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre, çocuğun sağlığına ilişkin kararlarda ebeveynlerin keyfi davranışları kabul edilemez. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin benzer konulardaki kararlarında, ebeveynlerin çocuğun sağlığını tehlikeye atan davranışlarının velayet görevini kötüye kullanma niteliğinde olduğu ve velayetin değiştirilmesi sebebi sayılabileceği belirtilmiştir (Yargıtay 2. HD, 13.02.2017, 2016/16513 E., 2017/5915 K.). Bu kararda, babanın çocuğunun kemoterapi tedavisine engel olması ve alternatif tıp yöntemlerine yönlendirmesi velayetin değiştirilmesi sebebi sayılmıştır. Yargıtay, bu tür durumlarda çocuğun üstün yararının her zaman öncelikli olduğunu vurgulamaktadır.



Mahkeme Kararları ve Somut Örnekler



Mahkemeler, çocuğun sağlık kararlarında çocuğun üstün yararını gözeterek hareket eder. Özellikle ebeveynler arasında anlaşmazlık olması halinde, mahkeme çocuğun menfaatine en uygun kararı vermekle yükümlüdür. Örneğin, aşı karşıtı ebeveynlerin çocuğunu aşılatmaması durumunda, mahkeme çocuğun sağlığını korumak amacıyla zorunlu aşı kararı alabilir. Bu tür kararlar, genellikle çocuğun yaşadığı yerdeki Aile Mahkemesi tarafından verilir ve Sağlık Bakanlığı'nın görüşü de alınabilir. Mahkeme, karar verirken çocuğun yaşı, gelişim düzeyi, hastalığın niteliği, tıbbi gereklilikler ve uzman görüşlerini dikkate alır.



Yargıtay kararları, çocuğun sağlık hakkının ebeveynlerin kişisel görüşlerinden üstün tutulduğunu açıkça göstermektedir. Örneğin, bir davada, ebeveynlerin çocuğun kan naklini dini inançları nedeniyle reddetmesi üzerine mahkeme, çocuğun yaşam hakkını korumak amacıyla kan nakline izin vermiştir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/284 E., 2021/1140 K.). Bu kararda, Yargıtay, çocuğun yaşam hakkının kutsallığına ve devletin bu hakkı koruma yükümlülüğüne vurgu yapmıştır. Benzer şekilde, boşanma sonrası velayeti annede olan bir çocuğun, hayati tehlike arz eden bir ameliyat geçirmesi gerektiğinde, babanın ameliyata itiraz etmesi üzerine mahkeme, çocuğun sağlığını ön planda tutarak ameliyatın yapılmasına izin verebilir. Bu tür durumlarda, mahkeme genellikle uzman doktor raporlarını ve çocuğun psikolojik durumunu da dikkate alır.



Sonuç ve Öneriler



Çocuğun sağlık kararları, hukuki ve etik açıdan titizlikle ele alınması gereken bir konudur. Ebeveynlerin velayet hakkı, çocuğun üstün yararı ile sınırlıdır ve bu sınırın aşılması halinde mahkemeler müdahale yetkisine sahiptir. Mevzuat ve Yargıtay kararları, çocuğun sağlık hakkının korunmasında belirleyici rol oynamaktadır.



Bu bağlamda, ebeveynlerin çocuğun sağlığına ilişkin kararlar alırken objektif tıbbi görüşleri dikkate alması, anlaşmazlık durumunda ise hukuki yollara başvurması önerilir. Ayrıca, sağlık çalışanlarının da çocuğun hakları konusunda bilinçli hareket etmesi, olası hukuki sorunların önlenmesi açısından kritik öneme sahiptir. Sağlık çalışanları, çocuğun menfaatine aykırı bir durum sezdiklerinde durumu derhal yetkili mercilere (örneğin, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Cumhuriyet Savcılığı) bildirmelidir (ÇKK m. 6). Son olarak, çocuğun yaşı ve olgunluk düzeyi elverdiği ölçüde, sağlık kararlarına katılımının sağlanması, hem etik hem de hukuki açıdan önemlidir. Bu katılım, çocuğun kendini değerli hissetmesini ve tedavi sürecine uyumunu kolaylaştıracaktır.

Hukuki Danışmanlık