Çocuğun yurtdışına çıkışı, aile hukukunun önemli ve hassas konularından biridir. Bu süreç, hem velayet hakkına sahip ebeveynlerin haklarını hem de çocuğun üstün yararını korumayı amaçlayan hukuki düzenlemelerle şekillenir. Türk hukukunda, çocuğun yurtdışına çıkışına ilişkin kurallar başta 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK), 5682 sayılı Pasaport Kanunu, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ve ilgili yönetmelikler olmak üzere çeşitli mevzuatlarda düzenlenmiştir. Ayrıca, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler de bu konuda önem arz etmektedir. Bu makalede, çocuğun yurtdışına çıkışına dair hukuki süreçler, gerekli belgeler, mahkeme kararları, uygulamadaki sorunlar ve çözüm önerileri ele alınacaktır.
1. Çocuğun Yurtdışına Çıkışında Hukuki Çerçeve
Çocuğun yurtdışına çıkışı, öncelikle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) ve 5682 sayılı Pasaport Kanunu ile düzenlenmiştir. TMK'nın 339. maddesi uyarınca, velayet hakkı, çocuğun kişiliği ve malvarlığı ile ilgili hakları ve görevleri kapsar. Bu kapsamda çocuğun yerleşim yerinin belirlenmesi, eğitimi, sağlığı gibi konularda karar verme yetkisi velayet hakkı sahibine aittir. Ancak, çocuğun yurtdışına çıkarılması, velayet hakkına sahip ebeveynin tek başına karar verebileceği bir konu olmayıp, diğer ebeveynin de rızası aranmaktadır.
5682 sayılı Pasaport Kanunu'nun 18. maddesi, reşit olmayanların pasaport işlemleri ve yurtdışına çıkışlarında yasal temsilcilerinin (genellikle her iki ebeveynin) muvafakatini şart koşar. Muvafakat olmaması halinde, velayet hakkına sahip olan ebeveynin, diğer ebeveynin muvafakat yerine geçecek bir mahkeme kararı alması gerekmektedir. Ayrıca, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ile çocukların yurtdışına çıkışında ebeveynlerin kimlik bilgilerinin doğrulanması ve seyahat belgelerinin kontrolü zorunlu hale getirilmiştir. Bu kontroller, çocuğun kaçırılmasını önlemeye yöneliktir.
Türkiye, çocukların uluslararası kaçırılmasına karşı önemli bir uluslararası sözleşme olan 25 Ekim 1980 tarihli Lahey Çocuk Kaçırma Sözleşmesi'ne taraftır. Bu sözleşme, bir çocuğun hukuka aykırı olarak bir ülkeden başka bir ülkeye götürülmesi veya alıkonulması durumunda, çocuğun mutat meskenine iadesini sağlamayı amaçlar. Bu nedenle, çocuğun yurtdışına çıkışına ilişkin davalarda, mahkemeler bu sözleşmenin hükümlerini de dikkate almalıdır.
2. Muvafakatname ve Mahkeme İzni Süreci
Çocuğun yurtdışına çıkışı için gerekli olan muvafakatname, noter aracılığıyla düzenlenebileceği gibi, yurtdışında bulunulması halinde konsolosluklar aracılığıyla da düzenlenebilir. Muvafakatnamede, çocuğun kimlik bilgileri, seyahat edeceği ülke/ülkeler, seyahat amacı ve süresi açıkça belirtilmelidir. Muvafakatname, çocuğun seyahatine izin veren ebeveynin açık ve kesin iradesini yansıtmalıdır.
Ebeveynlerden birinin muvafakat vermemesi, vefat etmesi, gaipliğine karar verilmesi veya velayet hakkının kendisinden alınmış olması durumunda, diğer ebeveyn mahkemeye başvurarak izin almalıdır. Bu tür davalarda görevli mahkeme, davacının yerleşim yeri Aile Mahkemesi'dir. Mahkeme, çocuğun üstün yararını gözeterek bir karar verecektir. Çocuğun üstün yararı, çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve sosyal gelişimini en iyi şekilde sağlayacak olan çözümü ifade eder. Bu değerlendirme yapılırken, çocuğun yaşı, olgunluğu, görüşleri, ebeveynlerin durumu ve seyahatin amacı gibi çeşitli faktörler dikkate alınır.
Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, çocuğun yurtdışına çıkışına izin verilirken çocuğun üstün yararı somut olayın özelliklerine göre titizlikle değerlendirilmelidir. Örneğin, çocuğun eğitim, tedavi veya kültürel gelişim gibi önemli bir amacı gerçekleştirmek için yurtdışına çıkması gerekiyorsa ve bu seyahat çocuğun yararına olacaksa, mahkeme muvafakat vermeyen ebeveynin itirazına rağmen çocuğun yurtdışına çıkışına izin verebilir. (Örn: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2016/16523 E., 2017/3870 K.)
3. Velayet ve Yurtdışına Çıkış İlişkisi
Velayet hakkı, çocuğun bakımı, eğitimi, korunması ve temsil edilmesi gibi konularda ebeveynlere tanınan hak ve yükümlülükleri içerir. Velayet hakkı sahibi ebeveyn, çocuğun günlük yaşamına ilişkin birçok konuda karar verme yetkisine sahiptir. Ancak, çocuğun yurtdışına çıkarılması gibi önemli konularda, diğer ebeveynin de rızası aranır. Bu durum, velayet hakkının tek başına çocuğun yurtdışına çıkarılması için yeterli olmadığını gösterir.
Yargıtay, velayetin kamu düzenine ilişkin olduğunu ve çocuğun menfaatlerinin her zaman ön planda tutulması gerektiğini vurgulamaktadır. Velayet hakkı sahibi ebeveynin, çocuğu yurtdışına götürmesi, diğer ebeveynin çocukla kişisel ilişki kurma hakkını engelleyebilir veya zorlaştırabilir. Bu nedenle, mahkemeler çocuğun yurtdışına çıkışına izin verirken, diğer ebeveynin bu haksızlığa uğramamasını da gözetmelidir.
Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kararlarında, velayet hakkı anneye verilmiş olsa bile, babanın çocuğun yurtdışına çıkışına itiraz hakkının bulunduğu ve bu itirazın mahkeme tarafından değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. (Örn: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/2-2038 E., 2020/631 K.). Mahkeme, çocuğun yurtdışında kalıcı olarak ikamet etmesi durumunda velayetin değiştirilmesi veya diğer ebeveynle kişisel ilişki kurulması konularında da karar verebilir.
4. Uygulamada Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri
Çocuğun yurtdışına çıkışına ilişkin uygulamada en sık karşılaşılan sorunlardan biri, ebeveynlerden birinin muvafakat vermemesi veya kendisine ulaşılamamasıdır. Bu durumda, diğer ebeveynin mahkemeye başvurması ve izin alması gerekmektedir. Ancak, bu sürecin uzun sürmesi ve özellikle acil durumlarda (örneğin, tıbbi bir müdahale için yurtdışına seyahat etme zorunluluğu) çocuğun seyahat edememesi ciddi sorunlar yaratabilir.
Bir diğer önemli sorun ise, çocuğun yurtdışına kaçırılma riskidir. Özellikle boşanma aşamasında olan veya boşanmış ebeveynler arasında, çocuğun diğer ebeveyn tarafından yurtdışına kaçırılması sıkça karşılaşılan bir durumdur. Türkiye, 1980 tarihli Çocukların Kaçırılmasına İlişkin Lahey Sözleşmesi'ne taraf olduğundan, çocuğun yasadışı yollarla yurtdışına çıkarılması durumunda iade prosedürleri işletilebilir. Ancak, bu prosedürlerin uygulanması zaman alıcı olabilir ve çocuğun psikolojik olarak zarar görmesine neden olabilir. Bu nedenle, mahkemeler çocuğun yurtdışına çıkışına izin verirken bu riski de dikkate almalı ve gerekli önlemleri almalıdır.
Bu sorunların çözümü için aşağıdaki önerilerde bulunulabilir:
- Muvafakatname sürecinin dijitalleştirilmesi ve e-devlet üzerinden kolayca erişilebilir hale getirilmesi.
- Acil durumlarda (sağlık sorunları gibi) hızlı karar alınmasını sağlayacak özel mahkeme veya nöbetçi hakimlik uygulamalarının geliştirilmesi.
- Çocuğun kaçırılma riskini azaltmak için, mahkemelerin daha detaylı inceleme yapması, ebeveynlerin mali durumunu, sosyal ilişkilerini ve yurtdışı bağlantılarını araştırması.
- Sınır kapılarında görevli memurların, çocukların seyahat belgelerini daha dikkatli incelemesi ve şüpheli durumlarda derhal ilgili makamlara bildirmesi.
- Ebeveynlerin, çocuk hakları ve uluslararası kaçırma konularında bilinçlendirilmesi için eğitim programları düzenlenmesi.
5. Sonuç ve Öneriler
Çocuğun yurtdışına çıkışı, hem ebeveynlerin haklarını hem de çocuğun üstün yararını korumayı gerektiren hassas bir konudur. Mevzuat ve Yargıtay kararları, bu sürecin adil ve şeffaf bir şekilde yürütülmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak, uygulamada yaşanan sorunların çözümü için muvafakatname sürecinin kolaylaştırılması, acil durumlarda hızlı karar alınmasını sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesi ve çocuğun kaçırılma riskine karşı daha etkin önlemler alınması gerekmektedir.
Ebeveynlerin, çocuğun yurtdışına çıkışına ilişkin hak ve yükümlülüklerini iyi bilmeleri ve hukuki süreçlere uyum sağlamaları büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, aile avukatları ve hukukçular, tarafları bilgilendirerek sürecin sağlıklı işlemesine katkı sağlamalıdır. Ayrıca, devletin ilgili kurumları da (Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı) bu konuda koordineli bir şekilde çalışarak, çocuğun üstün yararının korunmasını sağlamalıdır.
```