Çocuk velayeti, boşanma süreçlerinde en hassas konulardan biridir. Türk Medeni Kanunu'na göre velayet, çocuğun bakımı, eğitimi, korunması, temsili ve kişisel gelişiminin sağlanması gibi konularda ebeveynlerin hak ve yükümlülüklerini ifade eder. Velayetin kime verileceği, mahkemeler tarafından çocuğun üstün yararı ilkesi gözetilerek belirlenir. Bu makalede, çocuk velayetinin kimde kalacağına dair hukuki süreçler, kriterler ve emsal Yargıtay kararları ele alınacaktır.
Velayetin Hukuki Dayanağı
Türk Medeni Kanunu'nun 335 ve devamı maddeleri, velayetin düzenlenmesine ilişkin temel hükümleri içerir. Özellikle 336. madde, evlilik birliğinin sona ermesi veya ayrılık halinde velayetin düzenlenmesini ele alır. Buna göre, boşanma veya ayrılık durumunda velayet, hakim tarafından çocuğun menfaatine en uygun şekilde belirlenir. Velayetin kime verileceği konusunda ebeveynlerin istekleri, çocuğun görüşü (idrak çağında ise), ebeveynlerin ekonomik durumu, çocukla olan ilişkisi, çocuğun yaşı, sağlık durumu, eğitim olanakları ve çocuğun kişisel gelişimine katkıları gibi faktörler etkilidir. Belirli bir yaş grubuna (örneğin 0-3 yaş) annenin velayetine öncelik tanınması gibi bir uygulama kanunen bulunmamakla birlikte, çocuğun özellikle küçük yaşlarda anne şefkatine ve bakımına daha çok ihtiyaç duyduğu gerçeği mahkemelerce değerlendirilir. (TMK m. 337) Bu değerlendirme yapılırken çocuğun üstün yararı daima ön planda tutulur. Çocuğun üstün yararı kavramı, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin 3. maddesinde ve Türk Medeni Kanunu'nun çeşitli hükümlerinde vurgulanmaktadır.
Velayet Belirlenirken Dikkate Alınan Kriterler
Mahkemeler, velayet kararı verirken çocuğun fiziksel, duygusal, ahlaki, sosyal ve eğitimsel ihtiyaçlarını bütüncül bir yaklaşımla göz önünde bulundurur. Çocuğun sağlıklı gelişimi için gerekli olan tüm unsurlar değerlendirilir. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin emsal kararlarında, çocuğun yaşam standartlarını sürdürebilecek ve ona daha iyi imkanlar sunabilecek ekonomik imkanlara sahip olan ebeveynin velayete daha uygun olabileceği vurgulanmıştır. Ancak ekonomik durum tek başına belirleyici değildir. Ayrıca, çocuğun alıştığı çevreden (okul, arkadaş çevresi vb.) uzaklaştırılmaması, kardeşlerin ayrılmaması (mümkün olduğunca) ve çocuğun kimliği, kültürü ve değerlerine saygı gösterilmesi de önemli kriterlerdir. Velayet davalarında sosyal inceleme raporları, pedagog ve psikolog görüşleri sıklıkla başvurulan ve mahkemece dikkate alınan delillerdendir. Bu raporlar, çocuğun menfaatine en uygun kararın verilmesine yardımcı olur. Bu raporlarda ebeveynlerin çocuğa karşı tutumları, iletişim becerileri, çocuğun ihtiyaçlarına duyarlılıkları ve çocuğun gelişimine katkıları değerlendirilir.
Yargıtay Kararları Işığında Velayet
Yargıtay, velayet konusunda çocuğun üstün yararını her zaman ön planda tutar ve bu ilke doğrultusunda emsal kararlar vermektedir. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2017/1680 E. , 2017/3046 K. sayılı kararında, "Velayet düzenlemesinde asıl olan, küçüğün menfaatlerinin korunması ve geleceğinin güvence altına alınmasıdır. Bu nedenle, velayet düzenlemesi yapılırken, küçüğün fiziksel, zihinsel, duygusal, ahlaki ve sosyal gelişiminin en iyi şekilde sağlanması gözetilmelidir." denilmiştir. Çocuğun annesiyle daha güçlü bir duygusal bağ kurduğu, annenin çocuğun ihtiyaçlarına daha duyarlı olduğu tespit edilmiş ve velayet anneye verilmiştir. Ancak, istisnai durumlarda (örneğin, annenin çocuğa zarar vermesi, ihmal etmesi, uyuşturucu kullanması, akıl sağlığının yerinde olmaması, şiddet uygulaması veya çocuğun gelişimini olumsuz etkileyecek davranışlarda bulunması) velayetin babaya verildiği de görülmektedir. Yargıtay, velayet değişikliği taleplerinde ise "velayetin değiştirilmesini haklı kılacak haklı ve somut" nedenler arar. Bu nedenler, çocuğun menfaatine aykırı durumların ortaya çıkması veya velayet hakkına sahip olan ebeveynin bu sorumluluğu yerine getirememesi gibi durumlar olabilir. Velayet değişikliği davalarında, çocuğun yaşı ve idrak düzeyi dikkate alınarak, çocuğun görüşü de alınmalıdır (TMK m. 339/2).
Velayetin Paylaşılması Mümkün mü?
Türk hukukunda velayetin ortak kullanımı (müşterek velayet) ilkesi, 2017 yılında yapılan yasal düzenlemeyle mümkün hale gelmiştir. 6769 sayılı Kanun ile Türk Medeni Kanunu'nda yapılan değişiklik ile, ebeveynlerin anlaşması ve mahkemenin de çocuğun üstün yararına uygun bulması halinde müşterek velayet kararı verilebilir. Bu durumda, çocuğun her iki ebeveynle de düzenli kişisel ilişki kurması ve çocuğun geleceğine dair önemli kararların birlikte alınması esastır. Müşterek velayet, ebeveynler arasında iletişim ve işbirliğinin sağlıklı bir şekilde yürütülebildiği, çocuğun ihtiyaçları konusunda ortak bir anlayışın olduğu durumlarda çocuğun gelişimine olumlu katkı sağlayabilir. Yargıtay, müşterek velayetin ancak ebeveynler arasında ciddi bir çatışma olmadığı, iletişim kanallarının açık olduğu ve her iki ebeveynin de çocuğun menfaatini ön planda tuttuğu durumlarda uygulanabileceğini belirtmiştir. Müşterek velayet, özellikle ebeveynlerin boşanma sürecini olgunlukla yönetebildikleri ve çocuğun ihtiyaçlarına odaklanabildikleri durumlarda tercih edilebilir.
Sonuç ve Öneriler
Çocuk velayeti konusunda mahkemeler, her somut olayın özelliklerini ve çocuğun bireysel durumunu değerlendirerek karar verir. Velayetin belirlenmesinde çocuğun üstün yararı en önemli ve öncelikli kriterdir. Ebeveynlerin, velayet sürecinde çocuğun psikolojisini ön planda tutarak, aralarındaki anlaşmazlıkları çocuğa yansıtmamaya özen göstermesi ve hukuki süreçte uzman bir avukattan destek alması önerilir. Ayrıca, velayet davalarında sosyal hizmet uzmanlarından, pedagog ve psikolog raporlarından yararlanılması, çocuğun menfaatine en uygun ve sağlıklı kararlar alınmasını kolaylaştıracaktır. Velayet davaları, karmaşık ve hassas hukuki süreçlerdir; bu nedenle profesyonel hukuki yardım almak, çocuğun geleceği için en doğru adımı atmaya yardımcı olacaktır. Ebeveynlerin, velayet sürecinde aralarındaki iletişimi sürdürmeleri, çocuğun ihtiyaçları konusunda işbirliği yapmaları ve çocuğun her iki ebeveynle de sağlıklı bir ilişki kurmasına destek olmaları, çocuğun psikolojik sağlığı açısından büyük önem taşır.