Boşanma veya ayrılık süreçlerinde çocukla kişisel ilişki kurulması, ebeveynler ve çocuk arasındaki bağın sağlıklı bir şekilde devam etmesi için kritik öneme sahiptir. Türk hukuk sistemi, çocuğun üstün yararını gözeterek bu konuda detaylı düzenlemeler getirmiştir. Bu makalede, çocukla kişisel ilişki kurulmasının hukuki boyutunu, mevzuatı, Yargıtay kararlarını ve uygulamadaki somut örnekleri ele alacağız.
Çocukla Kişisel İlişki Kurulmasının Hukuki Dayanağı
Çocukla kişisel ilişki kurulması, Türk Medeni Kanunu (TMK) ve ilgili Aile Hukuku mevzuatı kapsamında düzenlenmiştir. TMK'nın 323. maddesi, "Ana ve baba, velayet kendisinde olmasa bile, çocukları ile kişisel ilişki kurma hakkına sahiptir. Bu ilişkiyi düzenleme yetkisi mahkemeye aittir." hükmünü amirdir. Bu hak, mahkeme tarafından belirlenen görüşme günleri, saatleri ve koşulları çerçevesinde kullanılır. Ayrıca, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gibi özel düzenlemeler de çocukla kişisel ilişki kurulmasının belirlenmesinde etkili olabilir. Özellikle şiddet vakalarında, çocuğun güvenliği ön planda tutularak kişisel ilişki kurulması sınırlandırılabilir, denetimli hale getirilebilir veya tamamen kaldırılabilir (TMK m. 324). TMK m. 182/2'de de boşanma halinde velayetin düzenlenmesinde çocuğun menfaatlerinin esas alınacağı belirtilmiştir. Bu menfaatler arasında, velayeti almayan taraf ile düzenli ve sağlıklı bir kişisel ilişki kurulması da yer alır.
Kişisel İlişki Kurulmasının Belirlenmesinde Dikkate Alınan Kriterler
Mahkemeler, çocukla kişisel ilişki kurulmasını belirlerken çocuğun yaşı, sağlık durumu, eğitim durumu, sosyal çevresi, ebeveynlerin yaşam düzeni, ebeveynlerin çocuğa karşı tutumları ve çocuğun istekleri gibi faktörleri göz önünde bulundurur. Özellikle çocuğun idrak çağında olması halinde (genellikle 8 yaşından itibaren), çocuğun görüşleri alınır ve mümkün olduğunca dikkate alınır (TMK m. 169/2). Yargıtay'ın yerleşik kararlarına göre, çocuğun üstün yararı her zaman önceliklidir ve kişisel ilişki kurulması buna göre şekillendirilmelidir. Örneğin, çok küçük yaştaki bir çocuk için sık ve kısa süreli görüşmeler, daha büyük yaştaki bir çocuk için ise daha uzun süreli ve farklı aktiviteleri içeren görüşmeler uygun olabilir. Okul çağındaki bir çocuk için görüşme saatleri genellikle hafta sonları veya okul sonrası saatlerde planlanır. Çocuğun menfaatine aykırı durumların varlığı halinde (örneğin, velayeti almayan ebeveynin çocuğa kötü davranması, onu ihmal etmesi, olumsuz telkinlerde bulunması, şiddet uygulaması veya uyuşturucu madde kullanması), mahkeme kişisel ilişkiyi tamamen kaldırabilir veya sınırlandırabilir (TMK m. 324). Bu değerlendirmede, pedagog, psikolog ve sosyal çalışmacı gibi uzmanların raporları da dikkate alınır.
Yargıtay Kararları ve Uygulamadaki Örnekler
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.03.2017 tarihli, 2017/1256 E. ve 2018/1009 K. sayılı kararında, velayet kendisinde olmayan ebeveynin çocukla kişisel ilişki kurma hakkının sınırlandırılamayacağı, ancak bu hakkın kötüye kullanılması durumunda mahkemenin tedbir alabileceği vurgulanmıştır. Bu karar, kişisel ilişki hakkının temel bir hak olduğunu, ancak bu hakkın mutlak olmadığını ve çocuğun üstün yararı gerektirdiğinde sınırlandırılabileceğini göstermektedir. Bir başka örnekte, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 20.09.2016 tarihli, 2016/16212 E. ve 2016/11831 K. sayılı kararında, çocuğun psikolojik durumunun bozulması riski nedeniyle görüşme saatlerinin kısıtlanabileceğine hükmedilmiştir. Bu karar, çocuğun ruh sağlığının korunmasının, kişisel ilişki hakkından daha öncelikli olduğunu ortaya koymaktadır. Yargıtay kararlarında ayrıca, kişisel ilişkinin çocuğun gelişimine katkı sağlaması, ebeveynler arasındaki çekişmelerden etkilenmemesi ve çocuğun güvenli bir ortamda görüşme yapabilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 17.01.2023 tarihli, 2022/8572 E. ve 2023/242 K. sayılı kararında, "küçüklerin menfaatleri gerektirdiği takdirde, kişisel ilişki, uzman eşliğinde ve belirlenecek gün ve saatlerde yapılmasına karar verilebilir" denilerek, kişisel ilişkinin uzman gözetiminde yapılması gerektiği durumlar da belirtilmiştir.
Kişisel İlişki Kurulmasının İhlali ve Yaptırımlar
Çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin mahkeme kararının ihlal edilmesi durumunda, İcra ve İflas Kanunu'nun 25/b maddesi uyarınca, kararın icrası için icra dairesine başvurulabilir. İcra dairesi, öncelikle borçluya (kişisel ilişkiyi engelleyen tarafa) ihtar gönderir ve kararın yerine getirilmesini ister. İhtara rağmen kararın yerine getirilmemesi halinde, icra dairesi, her ihlal için ayrı ayrı olmak üzere disiplin hapsi uygulanmasına karar verebilir. 2024 yılı itibariyle disiplin hapsi, en fazla üç aya kadar olabilir (İİK m. 341). Ayrıca, kişisel ilişkiyi engelleyen taraf, TMK'nın 324. maddesi uyarınca, çocuğun menfaatlerine aykırı davranışları nedeniyle velayet hakkını da kaybedebilir. Yargıtay, bu tür ihlallerin çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyeceğini ve bu nedenle ciddi yaptırımlar gerektirdiğini belirtmiştir. Manevi tazminat davası açılması da mümkündür; zira kişisel ilişki hakkının engellenmesi, çocuğun ve diğer ebeveynin manevi bütünlüğüne zarar verebilir (TBK m. 58). Kişisel ilişki hakkının engellenmesi nedeniyle, çocuğun yaşadığı elem ve üzüntü karşılığında manevi tazminata hükmedilebilir.
Sonuç ve Öneriler
Çocukla kişisel ilişki kurulması, boşanma veya ayrılık süreçlerinde çocuğun sağlıklı gelişimi için hayati önem taşır. Mahkemeler, bu ilişkiyi düzenlerken çocuğun üstün yararını gözetmeli ve ebeveynlerin haklarını dengeli bir şekilde değerlendirmelidir. Ebeveynlerin, mahkeme kararlarına titizlikle uyması ve çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyecek davranışlardan kaçınması gerekir. Kişisel ilişkinin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için, ebeveynlerin iletişim becerilerini geliştirmesi, aralarındaki sorunları çocuğa yansıtmaması ve çocuğun diğer ebeveyniyle olan ilişkisini desteklemesi önemlidir. Velayet hakkı kendisine verilmeyen ebeveynin, çocuğu diğer ebeveyne karşı kışkırtmaması, olumsuz telkinlerde bulunmaması ve çocuğun diğer ebeveyniyle olan bağını zedelememesi gerekmektedir. Hukuki süreçlerde avukat desteği almak, tarafların haklarını korumak ve çocuğun menfaatlerini en iyi şekilde savunmak adına önemli bir adımdır. Ayrıca, aile danışmanlığı ve psikolojik destek hizmetlerinden yararlanmak da, boşanma sürecinin çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya yardımcı olabilir. Ebeveynlerin, aralarındaki sorunları çözmek ve çocuklarının sağlıklı gelişimini desteklemek için işbirliği yapmaya istekli olmaları, bu sürecin başarılı bir şekilde yönetilmesinde kritik rol oynar.
```