Grev hakkı - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/grev-hakki

Grev hakkı, işçilerin toplu olarak çalışmaktan geçici süreyle kaçınarak işveren üzerinde ekonomik baskı oluşturmak suretiyle hak ve menfaatlerini korumalarını sağlayan anayasal bir haktır. Bu hak, demokratik toplumların temel unsurlarından biri olarak kabul edilir ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Türk hukukunda grev hakkı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 53. ve 54. maddeleri ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu (STİSK) ile düzenlenmiştir. Bu makalede, grev hakkının hukuki çerçevesi, kapsamı, koşulları, sınırları, yasakları ve uygulamadaki sorunlar ele alınacaktır.



Grev Hakkının Hukuki Dayanakları



Grev hakkı, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 54. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasa'nın 54. maddesi, "Toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde işçiler grev hakkına sahiptirler." hükmünü amirdir. Anayasa'nın 53. maddesi ise toplu iş sözleşmesi hakkını düzenlemektedir. Ayrıca, Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 11. maddesi örgütlenme özgürlüğünü güvence altına alarak dolaylı olarak grev hakkını da korumaktadır. AİHS m.11'de herkesin çıkarlarını korumak için sendika kurma ve sendikalara üye olma hakkı düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de kararlarında grev hakkının örgütlenme özgürlüğünün ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtmektedir (örn. Demir ve Baykara/Türkiye Kararı). Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 87 sayılı Sendika Özgürlüğü ve Sendikalaşma Hakkının Korunması Sözleşmesi ve 98 sayılı Toplu Pazarlık Hakkı Sözleşmesi de sendika özgürlüğünü ve toplu pazarlık hakkını koruyarak grev hakkının uluslararası düzeydeki dayanaklarını oluşturmaktadır. STİSK ise grevin tanımını, koşullarını, usullerini, yasaklarını ve sonuçlarını detaylı bir şekilde belirlemiştir. Grev hakkının kullanılabilmesi için toplu iş uyuşmazlığının bulunması şarttır (STİSK m. 58). Toplu iş uyuşmazlığı, işçi sendikası ile işveren veya işveren sendikası arasında toplu iş sözleşmesinin yapılması, değiştirilmesi veya uygulanması sırasında ortaya çıkan anlaşmazlıklardır (STİSK m.49).



Grev Hakkının Koşulları ve Sınırları



Grev hakkının kullanılabilmesi için STİSK'te belirtilen belirli koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir. Öncelikle, grev kararı yetkili işçi sendikası tarafından alınmalı (STİSK m. 59) ve grev oylamasında greve katılan işçilerin salt çoğunluğunun onayı sağlanmalıdır (STİSK m. 60). Yetkili işçi sendikası, işyerinde veya işletmede çalışan işçilerin çoğunluğunu temsil eden sendikadır (STİSK m. 41). Ayrıca, grevin toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin uyuşmazlıkla sonuçlanması ve arabulucu sürecinin tamamlanmasından sonra başvurulacak bir yol olması gerekmektedir (STİSK m. 50 vd.). Arabulucu süreci, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşmazlık çıkması halinde, tarafların üzerinde anlaştığı veya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından atanan bir arabulucu vasıtasıyla anlaşmaya varılmaya çalışılmasıdır (STİSK m. 50-57). Grev hakkı mutlak olmayıp, kamu düzeni, genel sağlık ve milli güvenlik gibi Anayasal nedenlerle ve kanunla sınırlandırılabilir (Anayasa m. 13). Örneğin, STİSK'in 63. maddesine göre, "can ve mal kurtarma" işlerinde ve " Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı'nda" grev yapılamaz. Grev kararı alınabilmesi için uyuşmazlığın arabulucu aşamasında sonuçsuz kalması ve sendikanın grev kararını ilan etmesi gerekmektedir (STİSK m. 58-61). Grev ilanının usulüne uygun yapılması da grevin hukuki geçerliliği için önemlidir. Grev ilanı, grev kararının alındığını ve grevin başlayacağı tarihi, saatini ve yerini belirten yazılı bir bildirimin işverene ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na yapılmasıdır (STİSK m. 61). Ayrıca, grev esnasında işveren, lokavt ilan edebilir (STİSK m. 64 vd.).



Yargıtay Kararları ve Uygulamadaki Sorunlar



Yargıtay, grev hakkının kullanımına ilişkin pek çok karar vermiştir. Örneğin, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin emsal kararlarında, grev kararının usulüne uygun alınmaması, grev oylamasının geçerli olmaması veya grev ilanının yasal sürelere uyulmadan yapılması halinde grevin hukuka aykırı sayılacağı belirtilmiştir. Yargıtay, grevin hukuka aykırı olması durumunda işverenin işçilere grev süresince ücret ödeme yükümlülüğünün ortadan kalkacağına ve iş sözleşmelerinin haklı nedenle feshedilebileceğine hükmetmiştir. (Örn: Yargıtay 9. HD, E. 2017/13140, K. 2018/12721, T. 11.6.2018). Uygulamada, grev hakkının kullanımına ilişkin idari engeller, özellikle grev ertelemeleri (STİSK m. 63) sıkça tartışma konusu olmaktadır. Grev ertelemeleri, milli güvenlik veya genel sağlık gerekçesiyle Cumhurbaşkanı tarafından yapılabilmekte (703 sayılı KHK ile Bakanlar Kurulu yerine Cumhurbaşkanı yetkilendirilmiştir ve bu yetki Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kullanılmaktadır) ve bu durum grev hakkının etkinliğini zedeleyebilmektedir. Anayasa Mahkemesi, grev ertelemesine ilişkin bazı başvurularda, erteleme nedenlerinin somut olarak ortaya konulması ve ölçülülük ilkesine uyulması gerektiğini vurgulamıştır (örn. AYM, E.2015/138, K.2016/127). Grev erteleme kararlarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilmektedir. Grev erteleme kararlarına karşı açılan davalarda, idare mahkemeleri erteleme gerekçelerinin somut ve inandırıcı olup olmadığını denetlemektedir.



Grev Hakkının İstisnaları ve Yasak Grevler



Grev hakkı, bazı işkollarında ve durumlarda yasaklanmıştır. STİSK'in 63. maddesi uyarınca, can ve mal kurtarma işlerinde, Milli Savunma Bakanlığı ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı'nda grev yapılamaz. Aynı maddenin devamında, mahiyeti itibarıyla sürekli hizmet vermesi zorunlu olan belirli işlerde de grev yasağı öngörülmüştür. Bu işler, Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenir. Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenen ve sürekli hizmet vermesi zorunlu olan işler arasında örneğin, hastaneler, itfaiye, doğalgaz ve elektrik dağıtım şirketleri sayılabilir (6356 Sayılı Kanunun 63 üncü Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik). Ayrıca, siyasi amaçlı grevler, genel grevler (bir veya birden fazla işkolunda faaliyet gösteren işçi sendikalarının ülke çapında aldığı grev kararı) ve dayanışma grevleri (bir işyerinde veya işletmede çalışan işçilerin, başka bir işyerinde veya işletmede çalışan işçilerin haklarını desteklemek amacıyla yaptıkları grev) de kanun dışı sayılmaktadır (STİSK m. 71). Ancak, dayanışma grevlerinin hukuki olup olmadığı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Yargıtay bazı kararlarında, hukuki menfaat ilişkisi bulunması halinde dayanışma grevlerini hukuka uygun bulmuştur. Bu tür kanun dışı grevlere katılan işçiler hakkında disiplin soruşturması açılabilir ve iş akdi haklı nedenle feshedilebilir (4857 sayılı İş Kanunu m. 25/II-g). İş Kanunu'nun 25/II-g maddesi, işçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir nedene dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki işgünü veya bir ay içinde üç işgünü işine devam etmemesi halini haklı fesih nedeni olarak düzenlemektedir. Hukuka aykırı greve katılmak da bu kapsamda değerlendirilebilir. Ancak, fesih için greve katılımın işin yürütülmesini önemli ölçüde aksatması veya işverenin zararına yol açması gibi ek şartlar aranabilir.



Sonuç ve Öneriler



Grev hakkı, işçilerin toplu hak arama yöntemlerinden en önemlisidir ve demokratik bir toplumun vazgeçilmez unsurlarındandır. Ancak, bu hakkın kullanımı sırasında mevzuatta belirtilen usul ve esaslara uyulması büyük önem taşımaktadır. Grev hakkının etkin bir şekilde kullanılabilmesi için sendikaların ve işçilerin yasal haklarını iyi bilmeleri, toplu iş sözleşmesi süreçlerine aktif katılım göstermeleri ve grev kararlarını dikkatli bir şekilde almaları gerekmektedir. Ayrıca, grev erteleme uygulamalarının keyfi şekilde kullanılmasının önüne geçilmesi, erteleme gerekçelerinin somut ve ölçülü olması ve grev hakkının Anayasa'da öngörüldüğü şekilde korunması için yasal düzenlemelerin ve uygulamaların gözden geçirilmesi önerilebilir. Grev hakkının etkin kullanımı, işçi-işveren ilişkilerinde dengeyi sağlamaya ve sosyal adaletin tesisine katkıda bulunacaktır. Özellikle, grev erteleme yetkisinin kullanımında şeffaflığın ve yargısal denetimin etkinliğinin artırılması, grev hakkının kullanımının önündeki önemli bir engeli kaldıracaktır.

Hukuki Danışmanlık