Türk hukuk sisteminin dinamik bir alanı olan icra ve iflas hukuku, ekonomik gelişmeler, teknolojik ilerlemeler ve değişen toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda sürekli olarak güncellenmektedir. Bu makalede, icra ve iflas hukuku alanındaki son dönem gelişmeler, mevzuat değişiklikleri ve Yargıtay kararları ışığında detaylı bir inceleme sunulacaktır.


İcra Takip Süreçlerinde Dijitalleşme ve Elektronik Tebligat


6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ve ilgili mevzuatta yapılan değişiklikler, icra takiplerinde dijital dönüşümü hızlandırmıştır. Özellikle 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nda yapılan düzenlemelerle elektronik tebligat uygulaması, icra takiplerinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. COVID-19 salgını sonrasında yaygınlaşan bu uygulama, süreçlerin hızlanmasına ve maliyetlerin düşürülmesine önemli katkılar sağlamıştır. Ancak, elektronik tebligatın usulüne uygun şekilde yapılmaması durumunda, Yargıtay'ın yerleşik içtihatları doğrultusunda tebligatın geçersiz sayıldığı ve buna bağlı olarak yapılan işlemlerin iptal edildiği görülmektedir. Bu nedenle, elektronik tebligat süreçlerinin 7201 sayılı Kanun ve ilgili yönetmeliklere uygun olarak yönetilmesi büyük önem taşımaktadır. Örneğin, tebligatın muhatabın elektronik adresine ulaştığına dair ispat yükümlülüğü tebligatı yapan tarafa aittir. Ayrıca, elektronik tebligatın usulüne uygun olarak yapılmaması, telafisi mümkün olmayan hak kayıplarına yol açabilir.


İflas ve Konkordato Süreçlerindeki Güncel Değişiklikler


2023 yılında yapılan değişikliklerle, iflas ve konkordato süreçlerinde önemli düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Özellikle 7409 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler, iflasın ertelenmesi ve ön konkordato süreçlerinde borçlulara yeni imkanlar tanımıştır. Yargıtay'ın son dönem kararlarında, iflasın ertelenmesi için aranan şartların titizlikle incelendiği ve borçlunun dürüst davranmasının beklendiği görülmektedir. Örneğin, borçlunun mali durumunun iyileştirilebileceğine dair inandırıcı deliller sunması ve alacaklıların haklarını koruyacak tedbirler alması gerekmektedir. Ayrıca, konkordato ilan eden şirketlerin alacaklılarla yaptığı görüşmelerde, Türk Ticaret Kanunu'nun 300 vd. maddeleri uyarınca şeffaflık ve iyi niyet kurallarına uygun hareket etmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu değişiklikler, özellikle KOBİ'ler açısından hayati önem taşımakta ve finansal sıkıntı yaşayan işletmelere yeniden yapılandırma imkanı sunmaktadır.


İcra Takibinde İtiraz ve İptal Davalarındaki Gelişmeler


İcra takiplerine yapılan itirazlar ve açılan iptal davaları, uygulamada sıkça karşılaşılan hukuki süreçlerdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun (HGK) yerleşik içtihatları doğrultusunda, icra takibine itiraz sürelerinin kesin olduğu ve sürenin geçirilmesi durumunda itiraz hakkının düşeceği kabul edilmektedir. Ancak, İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) 16/2. maddesi uyarınca, mücbir sebep hallerinde sürenin işlemeyeceği de belirtilmektedir. Ayrıca, iptal davalarında, borçlunun İİK'nın 277 vd. maddeleri uyarınca icra takibinin usulsüz olduğunu ispat yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu noktada, delillerin toplanması ve hukuki dayanakların güçlü şekilde oluşturulması kritik önem taşımaktadır. Özellikle, İİK'nın 278. maddesinde belirtilen tasarrufların iptali davalarında, kötü niyetin varlığı veya borçlunun mal kaçırma kastının ispatı önem arz etmektedir.


İcra İflas Hukukunda Teminat Mektubu ve Kambiyo Senetleri


Teminat mektupları ve kambiyo senetleri, icra takiplerinde sıklıkla kullanılan önemli hukuki araçlardır. Yargıtay'ın son dönem kararlarında, teminat mektuplarının İİK'nın 89. maddesi uyarınca icra takibi için dayanak oluşturabilmesi için, mektupta yer alan şartların açık ve net olması gerektiği vurgulanmaktadır. Ayrıca, kambiyo senetlerine dayalı icra takiplerinde, Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) ilgili hükümleri uyarınca senedin şekil şartlarına uygun olmasının zorunlu olduğu ve şekil eksikliklerinin takibin iptaline yol açabileceği belirtilmektedir. Bu durum, özellikle ticari işlemlerde kambiyo senetlerinin düzenlenmesi aşamasında dikkatli olunması gerektiğini göstermektedir. Örneğin, senetteki imzanın sahte veya yetkisiz olması, takibin iptaline neden olabilir.


İcra İflas Hukukunda Süreler ve Zamanaşımı


İcra ve iflas hukukunda süreler ve zamanaşımı, hak kayıplarının önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. 7241 sayılı Kanun ile bazı icra işlemlerinde sürelerde değişiklikler yapılmıştır. Özellikle, icra dairesi tarafından yapılan tebligatlardan sonra itiraz ve şikayet sürelerinin hesaplanmasında dikkatli olunması gerekmektedir. Yargıtay kararlarında, sürelerin başlangıcının doğru tespit edilmesinin ve sürelerin kesin olarak uygulanmasının önemi vurgulanmaktadır. İİK'nın 39 vd. maddelerinde düzenlenen zamanaşımı sürelerinin dolması durumunda, alacak hakkının düşeceği unutulmamalı ve gerekli hukuki işlemler zamanında yapılmalıdır. Örneğin, ilamlı icrada zamanaşımı süresi, ilamın kesinleşmesinden itibaren 10 yıldır.


İcra İflas Hukukunda Uzlaşma ve Alternatif Çözüm Yolları


Son dönemde, icra ve iflas hukukunda uzlaşma ve alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının önemi artmaktadır. Özellikle, ticaret davalarında arabuluculuk ve uzlaştırma kurullarının devreye girmesi ve tarafların anlaşma sağlaması durumunda, hem zaman hem de maliyet tasarrufu sağlanmaktadır. Yargıtay, uzlaşma ile çözülen uyuşmazlıklarda, tarafların anlaşmasının İİK'nın 53 vd. maddeleri uyarınca icra edilebilir olduğunu ve bu anlaşmaların bağlayıcı nitelik taşıdığını belirtmektedir. Bu durum, özellikle uzun süren icra takiplerinde taraflar için faydalı bir çözüm yolu olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca, arabuluculuk yoluyla yapılan anlaşmaların İcra Mahkemesi tarafından onaylanması da mümkündür.


Sonuç ve Değerlendirme


İcra ve iflas hukuku alanındaki güncel gelişmeler, hem mevzuat değişiklikleri hem de Yargıtay kararları ışığında sürekli bir evrim geçirmektedir. Dijitalleşme, süreçlerin hızlanması ve maliyetlerin düşürülmesi açısından önemli fırsatlar sunarken, usule ilişkin kurallara titizlikle uyulması gerekliliğini de beraberinde getirmektedir. İflas ve konkordato süreçlerindeki değişiklikler, finansal sıkıntı yaşayan işletmelere yeniden yapılandırma imkanı sunmakta, ancak dürüst davranma ve şeffaflık ilkelerine uygun hareket etme zorunluluğunu da ön plana çıkarmaktadır. İcra takiplerinde süreler ve zamanaşımı konusunda dikkatli olunması, hak kayıplarının önlenmesi açısından kritik önem taşımaktadır. Uzlaşma ve alternatif çözüm yolları ise, taraflar için daha hızlı ve etkili sonuçlar alınmasına imkan tanımaktadır. Bu gelişmeler ışığında, hem alacaklıların hem de borçluların hukuki süreçlerde uzman desteği almaları ve mevzuattaki değişiklikleri yakından takip etmeleri önem arz etmektedir.