Türk ticaret hukuku, küresel ekonomik gelişmeler ve dijital dönüşümün etkisiyle sürekli bir değişim ve gelişim göstermektedir. Bu dinamik yapı, işletmelerin ve yatırımcıların hukuki güvenliğini sağlamak amacıyla mevzuatın güncellenmesini ve yargı içtihatlarının şekillenmesini zorunlu kılmaktadır. Özellikle son dönemde, sosyal medyanın ticari hayattaki rolü, iş ilişkilerindeki dönüşümler ve şirket yapılanmalarındaki konsolidasyonlar, ticaret hukukunun güncel ve önemli başlıklarını oluşturmaktadır. Bu makalede, ticaret hukuku alanındaki güncel gelişmeler, Türk mevzuatı ve Yargıtay kararları ışığında detaylı bir şekilde incelenecektir.
Sosyal Medya ve Ticari İtibarın Korunması
Sosyal medya platformları, işletmeler için güçlü bir pazarlama aracı olmasının yanı sıra, itibar yönetiminin de kritik bir parçası haline gelmiştir. Son dönemde sosyal medyada artan nefret söylemi, karalama kampanyaları ve sahte haberler, şirketlerin ticari itibarını doğrudan tehdit eden unsurlar olarak öne çıkmaktadır. Türk Borçlar Kanunu'nun 58. maddesi uyarınca, haksız fiil hükümleri çerçevesinde, bir kişi veya şirketin itibarını zedeleyici eylemlerden doğan zararların tazmini mümkündür. Ayrıca, Türk Ticaret Kanunu'nun 54. maddesinde düzenlenen haksız rekabet hükümleri, rakipler aleyhine gerçeğe aykırı veya yanıltıcı beyanlarda bulunulmasını yasaklamaktadır.
Yargıtay, sosyal medya paylaşımlarının haksız rekabet oluşturduğu davalarda, paylaşımın ticari amaçla yapılıp yapılmadığını ve rekabet ilişkisinin varlığını titizlikle incelemektedir. Örneğin, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2023 tarihli bir kararında, sosyal medyada bir ürün hakkında gerçeğe aykırı ve aşağılayıcı ifadeler kullanan kişinin, rakip firma ile doğrudan bir bağlantısı olmasa dahi, haksız rekabetten sorumlu tutulabileceğine hükmedilmiştir. Bu bağlamda, şirketlerin, itibarlarını zedeleyici sosyal medya paylaşımlarına karşı hem ceza hukuku (hakaret, tehdit) hem de medeni hukuk (manevi tazminat, haksız rekabetin önlenmesi) yollarına başvurma imkanı bulunmaktadır. İfade özgürlüğü ile ticari itibarın korunması arasındaki denge, mahkemeler tarafından her somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmektedir. Bu süreçte, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun da dikkate alınmalıdır.
Kıdem Tazminatı ve İş Güvencesi Bağlamında Ticari İşletmelerin Sorumlulukları
İş hukuku ile ticaret hukukunun kesişim noktasında yer alan kıdem tazminatı, güncel tartışmaların odağında yer almaya devam etmektedir. Özellikle ekonomik dalgalanmalar dönemlerinde artan işten çıkarmalar, şirketlerin bu konudaki yükümlülüklerini daha da önemli hale getirmektedir. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 14. maddesinde düzenlenen fesih halleri ve kıdem tazminatı şartları, işverenler için önemli bir mali yük oluşturmaktadır.
Şirket devirlerinde, Yargıtay'ın yerleşik içtihatları uyarınca, iş sözleşmeleri yeni işverene devredilmekte ve kıdem tazminatına esas hizmet süreleri eskiden yeniye aktarılmaktadır. Bu durum, bir şirketi devralacak olan yatırımcılar için önemli bir hukuki ve mali risk analizi gerektirmektedir. Toplu işten çıkarmalarda ise, İş Kanunu'nun 29. maddesi uyarınca, işverenin çalışan temsilcileri ve Türkiye İş Kurumu'na (İŞKUR) bildirimde bulunma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu prosedürlere uyulmaması, işten çıkarmaların geçersiz sayılmasına ve işe iade davalarına yol açabilmektedir. Şirketler, işten çıkarma süreçlerini yürütürken, yalnızca İş Kanunu'na değil, aynı zamanda bireysel ve toplu iş sözleşmelerine de uygun hareket etmek durumundadır. İş Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca, haklı nedenle fesih halleri de işverenlerin dikkat etmesi gereken önemli bir husustur.
Şirket Birleşmeleri ve Rekabet Hukuku Kapsamında Değerlendirme
Şirket birleşme ve devralmaları (M&A), ticaret hukukunun en dinamik alanlarından biridir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, şirket birleşmelerine ilişkin usul ve esasları detaylı bir şekilde düzenlemiştir. Ancak, bu tür işlemlerin en kritik boyutu, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında Rekabet Kurulu'nun denetimine tabi olmalarıdır.
Rekabet Kurulu, piyasada önemli bir paya sahip şirketlerin birleşme, devralma veya ortak girişim oluşturma gibi işlemlerini, piyasada hakim durum yaratma veya var olan hakim durumu güçlendirme ihtimali açısından değerlendirmektedir. Son dönemde, özellikle e-ticaret, dijital pazarlama ve teknoloji sektörlerinde yaşanan birleşmeler, Rekabet Kurulu'nun dikkatle incelediği işlemler arasında yer almaktadır. Kurul, yaptığı incelemeler neticesinde, birleşmenin rekabeti önemli ölçüde azaltacağı kanaatine varırsa, işlemin tamamen yasaklanmasına veya belirli yükümlülükler (örneğin, belirli varlıkların devri) altında gerçekleştirilmesine izin verebilmektedir. Şirketler, planladıkları birleşme işlemleri öncesinde, ön danışma mekanizmasını kullanarak Rekabet Kurulu'nun görüşünü almak suretiyle hukuki belirsizlikleri en aza indirebilir ve işlem yapılarına yön verebilirler. Rekabet Kurulu'nun bu konudaki kararları, piyasa dinamiklerini doğrudan etkilemekte ve şirketlerin stratejik kararlarını şekillendirmektedir.
Sonuç ve Öneriler
Ticaret hukuku, iş dünyasının karmaşık ve değişken yapısına paralel olarak sürekli evrilmektedir. Günümüzde, şirketlerin sadece geleneksel ticari işlemlere değil, aynı zamanda dijital risklere, iş hukuku kaynaklı yükümlülüklere ve rekabet hukukunun sınırlarına da hakim olmaları gerekmektedir. Sosyal medyanın ticari itibar üzerindeki etkisi, kıdem tazminatı gibi mali yükümlülüklerin şirket devirlerindeki rolü ve şirket birleşmelerinin rekabet hukuku perspektifinden değerlendirilmesi, işletmelerin stratejik planlamalarında dikkate alması gereken başlıca hususlardır.
Bu süreçte şirketlere, ticari faaliyetlerini yürütürken mevzuattaki güncel değişiklikleri ve Yargıtay içtihatlarını yakından takip etmeleri önerilmektedir. Özellikle yatırım ve birleşme kararları öncesinde, hukuki ve mali risklerin tespiti için kapsamlı bir hukuki danışmanlık alınması, olası uyuşmazlıkların önlenmesi ve sürdürülebilir bir büyüme stratejisinin geliştirilmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Hukuki süreçlerde profesyonel destek almak, şirketlerin hem haklarını korumalarına hem de yasal yükümlülüklerini etkin bir şekilde yerine getirmelerine yardımcı olacaktır. Ayrıca, şirketlerin, çalışanlarını ve yöneticilerini, ticaret hukuku alanındaki güncel gelişmeler hakkında düzenli olarak bilgilendirmeleri, olası risklerin erken tespit edilmesi ve önlenmesi açısından faydalı olacaktır.