Türk ticaret hukuku, küresel ekonomik gelişmeler ve yerel ihtiyaçlar doğrultusunda sürekli bir evrim geçirmektedir. Özellikle şirketler hukuku, iflas hukuku ve ticari sözleşmeler alanlarında son dönemde önemli değişiklikler ve yargısal yorumlamalar gündeme gelmiştir. Bu makalede, güncel ticaret hukuku gelişmelerini, şirket ortaklıklarına ilişkin yenilikleri, iflas hukuku alanındaki değişiklikleri ve çalışan haklarını, ayrıca ticari işlemlerde sözleşme hukuku ve uyuşmazlık çözüm yollarını inceleyeceğiz. Mevzuat değişiklikleri ve Yargıtay kararları ışığında, ticari hayatı doğrudan etkileyen bu hukuki dinamiklerin anlaşılması, işletmeler ve yatırımcılar için büyük önem taşımaktadır.
Şirketler Hukukunda Güncel Düzenlemeler ve Ortaklık Yapıları
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK), şirketler hukukuna ilişkin temel çerçeveyi çizmekle birlikte, uygulamada ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda çeşitli düzenlemelere konu olmaktadır. Son dönemde, özellikle limited ve anonim şirketlerde ortaklık yapılarının esnekleştirilmesi, pay devir süreçlerinin kolaylaştırılması ve şirket birleşme-devralmalarında azınlık haklarının korunmasına yönelik düzenlemeler öne çıkmaktadır. Örneğin, Türk Ticaret Kanunu'nun 463. maddesi uyarınca, anonim şirketlerde pay devirlerinin sınırlandırılmasına ilişkin hükümler, şirket esas sözleşmesinde belirlenen koşullara tabi kılınmıştır. Bu durum, şirket ortaklarının pay devirleri konusunda daha fazla esneklik sağlamasına olanak tanımaktadır. Ayrıca, sermaye şirketlerinde elektronik genel kurul uygulamalarının yaygınlaşması, şirket yönetiminde şeffaflık ve katılımcılık ilkelerini güçlendirmiştir. Yargıtay'ın son dönemdeki kararları incelendiğinde, şirket organları arasındaki yetki paylaşımına ilişkin dengenin ön planda tutulduğu, özellikle yönetim kurulu kararlarının denetiminde titiz bir yaklaşım benimsendiği görülmektedir. Ticari işlemlerde sözleşme serbestisi ilkesi çerçevesinde, tarafların iradelerinin korunmasına önem verilmekle birlikte, kamu düzeni ve emredici hükümlerle sınırlandırılan alanlarda bu serbestinin sınırları netleştirilmektedir. Bu bağlamda, TTK'nın 202. maddesi, şirketlerin birleşme ve devralma süreçlerinde pay sahiplerinin haklarının korunmasına yönelik önemli düzenlemeler içermektedir.
İflas Hukukundaki Gelişmeler ve Çalışan Hakları
Ekonomik dalgalanmaların etkisiyle son dönemde artan şirket iflasları, hem iflas hukukunu hem de iş hukukunu ilgilendiren önemli sonuçlar doğurmaktadır. 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ("Torba Yasa") ile iflas erteleme süreçlerinde önemli değişiklikler getirilmiştir. Ancak, 7101 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikler sonrasında, iflas erteleme kurumu, 2018 yılında 7143 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu tarihten itibaren, iflas erteleme yerine, konkordato müessesesi daha etkin bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Konkordato, borçlarını ödeme güçlüğüne düşen veya düşme tehlikesi altında olan borçluların, alacaklılarıyla anlaşarak borçlarını yapılandırmalarını sağlayan bir hukuki yoldur. Bu süreçte, alacaklıların hakları korunmakla birlikte, şirketin devamına yönelik makul bir denge gözetilmektedir. Konkordato talebinde bulunabilmek için, borçlunun ödeme güçlüğüne düştüğünü veya düşme tehlikesi altında olduğunu ispatlaması gerekmektedir. İflas durumunda çalışanların hakları ise hem İş Kanunu hem de İcra ve İflas Kanunu kapsamında düzenlenmiştir. İşçiler, kıdem tazminatı, ücret, fazla çalışma ücretleri, hafta tatili ücretleri ve yıllık izin ücretleri gibi alacaklarını iflas masasına başvurarak talep edebilirler. Türk hukukunda, işçi alacaklarının bir kısmı, alacaklılar arasında öncelik hakkına sahiptir. Özellikle, son üç aya ait ücret alacakları, iflas masasının paraya çevrilmesinden elde edilen gelirden, diğer alacaklara göre öncelikle ödenmektedir (İİK m. 206). Yargıtay içtihatları, işçi alacaklarının korunmasına yönelik bu düzenlemeleri sıkı bir şekilde takip etmekte ve işçilerin hak kaybına uğramaması için gerekli hassasiyeti göstermektedir. Konkordato sürecinde dahi, işçi alacaklarının teminat altına alınması ve ödenmesine ilişkin hükümler işletilmektedir.
Ticari İşlemlerde Sözleşme Hukuku ve Uyuşmazlık Çözüm Yolları
Ticari işlemler, ticaret hukukunun temelini oluşturan ve günlük ticari hayatın işleyişini doğrudan etkileyen süreçlerdir. Ticari işlemlerde sözleşmelerin hazırlanması, tarafların hak ve yükümlülüklerinin net bir şekilde belirlenmesi, olası uyuşmazlıkların önlenmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu (TBK), ticari sözleşmelere ilişkin genel çerçeveyi çizerken, özel düzenlemeler ve Yargıtay kararları ile bu çerçeve somutlaştırılmaktadır. Ticari işlemlerde, sözleşme özgürlüğü ilkesi esastır (TBK m. 26), ancak bu özgürlük, dürüstlük kuralı (TBK m. 2), kamu düzeni ve kişilik haklarının korunması gibi sınırlamalara tabidir. Örneğin, rekabet yasağı anlaşmaları, belirli koşullar altında geçerli olmakla birlikte, rekabetin engellenmemesi ilkesine uygun olarak düzenlenmelidir.
Uyuşmazlık çözüm yolları açısından, geleneksel mahkeme yargısının yanı sıra, tahkim ve alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin (ADR) kullanımı giderek yaygınlaşmaktadır. Özellikle uluslararası ticari işlemlerde, tahkim yolu tercih edilmekte, bu sayede uyuşmazlıkların daha hızlı ve özerk bir şekilde çözülmesi amaçlanmaktadır. Yargıtay, tahkim anlaşmalarının geçerliliği ve tahkim kararlarının tenfizi konularında, uluslararası sözleşmelere (örneğin, New York Konvansiyonu) ve milli mevzuata uygun bir yaklaşım sergilemektedir. Ticari işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, delillerin toplanması ve saklanması, zamanında ve usulüne uygun ihtarların gönderilmesi, hak düşürücü sürelere riayet edilmesi gibi hususlar, hukuki süreçlerde davanın seyrini doğrudan etkileyebilecek faktörlerdir. Bu bağlamda, Türk Ticaret Kanunu'nun 5/A maddesi, ticari davalarda arabuluculuğun zorunlu hale getirilmesine ilişkin önemli bir düzenleme içermektedir.
Sonuç ve Değerlendirme
Türk ticaret hukuku, dinamik yapısı ile sürekli bir gelişim ve değişim içerisindedir. Şirketler hukukundaki yapısal düzenlemeler, konkordato mekanizmaları ve ticari işlemlere ilişkin sözleşme hükümleri, iş dünyasının ihtiyaçlarına cevap verme arayışının bir sonucudur. Özellikle ekonomik belirsizlik dönemlerinde, şirket iflasları ve buna bağlı olarak çalışan haklarının korunması, hem mevzuat düzenlemelerinde hem de yargısal kararlarda öncelikli konular arasında yer almaktadır. İşletmelerin, bu hukuki gelişmeleri yakından takip etmeleri, sözleşmelerini buna göre düzenlemeleri ve olası uyuşmazlıklara karşı hukuki süreçler konusunda bilgili olmaları büyük önem taşımaktadır. Hukuki süreçlerde profesyonel danışmanlık almak, şirketlerin ve çalışanların hak kaybına uğramaması ve mevzuat çerçevesinde hareket edebilmesi için kritik bir rol oynamaktadır. Ticaret hukuku alanındaki bu gelişmeler, daha şeffaf, adil ve öngörülebilir bir ticari ortamın oluşmasına katkı sağlamayı hedeflemektedir.