Türk ticaret hukuku, küresel ekonomik gelişmeler ve yerel ihtiyaçlar doğrultusunda sürekli bir değişim ve gelişim göstermektedir. Bu dinamik yapı, şirketlerin ve paydaşların hukuki süreçlere uyum sağlamasını zorunlu kılmaktadır. Özellikle son dönemde, mevzuat değişiklikleri, yargı kararları ve sosyal medya gündemine yansıyan tartışmalar, ticari hayatın temel dinamiklerini derinden etkilemektedir. Bu makalede, ticaret hukuku alanındaki öne çıkan güncel gelişmeler, şirketler ve paydaşları açısından taşıdığı önem çerçevesinde analiz edilecektir.


Kamu İhale Mevzuatındaki Güncel Değişiklikler ve Şeffaflığın Artırılması


Kamu İhale Kanunu'nda (4734 sayılı Kanun) yapılan son değişiklikler, hem idareler hem de şirketler nezdinde önemli etkiler yaratmıştır. Bu değişiklikler, ihale süreçlerinin dijitalleşmesi, itiraz mekanizmalarının etkinleştirilmesi ve şeffaflığın artırılması gibi temel hedeflere odaklanmaktadır. Özellikle Elektronik Kamu Alımları Platformu (EKAP) gibi elektronik ihale platformlarının kullanımının yaygınlaştırılması, ihale süreçlerinin daha izlenebilir ve denetlenebilir olmasına katkı sağlamaktadır.


Yolsuzluk iddialarına karşı alınan önlemler kapsamında, idarelerin denetim mekanizmalarını güçlendirdiği görülmektedir. Bu kapsamda, Kamu İhale Kurumu (KİK) tarafından yapılan düzenlemeler ve Sayıştay denetimleri önem kazanmaktadır. Yargıtay'ın son dönemde verdiği kararlar, kamu ihalelerinde usulsüzlük tespiti halinde idari ve cezai yaptırımların etkin bir şekilde uygulanacağını ortaya koymaktadır. Şirketlerin, ihaleye katılım süreçlerinde 4734 sayılı Kanun ve ilgili mevzuata uyum sağlamaları, uyumluluk programlarını güçlendirmeleri ve etik kurallara riayet etmeleri büyük önem taşımaktadır. İhale süreçlerinde yaşanan uyuşmazlıklarda, idari yargı yoluna başvuru öncesi idare nezdinde yapılacak itirazların (Kamu İhale Kanunu m. 55) etkin bir çözüm aracı olabileceği değerlendirilmektedir.


Şirket İflasları ve Alacaklı Haklarının Korunması


Ekonomik dalgalanmaların etkisiyle son dönemde artış gösteren şirket iflasları, hem borçlu şirketler hem de alacaklılar açısından karmaşık hukuki süreçleri beraberinde getirmektedir. İflas ve konkordato kurumları, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) çerçevesinde düzenlenmektedir. Özellikle iflasın ertelenmesi (İİK m. 179 vd.) süreçleri, şirketlere nefes alma imkanı sağlarken, alacaklıların haklarının korunması da ayrı bir önem taşımaktadır.


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun son kararları, iflasın ertelenmesi taleplerinde şirketlerin mali durumlarının gerçekçi bir şekilde ortaya konulmasının ve alacaklıların haklarının korunmasının esas olduğunu vurgulamaktadır. Bu kapsamda, bilirkişi raporları ve mahkeme denetimi büyük önem taşımaktadır. Alacaklılar açısından, iflas masasına başvuru süreçleri (İİK m. 192 vd.) ve teminatlı alacakların takibi (İİK m. 206) büyük önem taşımaktadır. İflas sürecinde, alacaklıların borçlu şirketin mal varlığı üzerinde haciz ve ihtiyati tedbir talebinde bulunma hakları (İİK m. 96 vd.) bulunmaktadır. Şirketlerin, olası bir iflas sürecine karşı erken dönemde hukuki danışmanlık almaları ve alacaklılarla şeffaf bir iletişim kurmaları, sürecin daha sağlıklı yönetilmesine katkı sağlayacaktır.


Ortaklık Yapılarında Güncel Düzenlemeler ve Şirket Yönetişimi


6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda yer alan ortaklık tipleri, limited şirketler (TTK m. 573 vd.) ve anonim şirketler (TTK m. 329 vd.) başta olmak üzere, ticari hayatın temelini oluşturmaktadır. Son dönemde, şirket birleşme ve devralmaları (TTK m. 134 vd.), sermaye artırımları (TTK m. 456 vd.) ve ortaklık yapılarındaki değişikliklere ilişkin uyuşmazlıklar öne çıkmaktadır. Özellikle azınlık hissedarlarının hakları, 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında düzenlenen halka açık şirketlerde daha detaylı bir korumaya tabidir.


Yargıtay kararları, şirket yönetim kurulu kararlarının iptali davalarında, kararların şirketin menfaatine olması ve kanun ile şirket sözleşmesine uygunluğunun esas alındığını göstermektedir. Bu bağlamda, Türk Ticaret Kanunu'nun 390 ve devamı maddeleri ile şirket esas sözleşmesi hükümleri önem arz etmektedir. Ortaklık yapılarında, şirket sözleşmelerinin titizlikle hazırlanması, olası uyuşmazlıkların önlenmesi açısından kritik önem taşımaktadır. Ticari işlemlerde, özellikle grup şirketleri arasındaki işlemlerde, şirketler özgürlüğü ilkesi ve paydaşların haklarının korunması dengesinin gözetilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, ilişkili taraf işlemleri (TTK m. 202) ve çıkar çatışması gibi hususlara dikkat edilmelidir.


Ticari İşlemlerde Sözleşme Yönetimi ve Uyuşmazlık Çözüm Yolları


Ticari işlemler, taraflar arasında akdedilen sözleşmeler çerçevesinde şekillenmektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri, ticari işlemlere ilişkin genel çerçeveyi çizmektedir. Sözleşmelerin hazırlanma aşamasında, tarafların hak ve yükümlülüklerinin net bir şekilde tanımlanması, ileride doğabilecek uyuşmazlıkların önlenmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Bu kapsamda, sözleşmelerin Türk Borçlar Kanunu'nun genel hükümlerine (TBK m. 1 vd.) ve özel sözleşme tiplerine (TBK m. 207 vd.) uygun olarak hazırlanması gerekmektedir.


Ticari uyuşmazlıkların çözümünde, mahkeme yolu kadar alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri olan tahkim (HMK m. 407 vd.) ve arabuluculuk (6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu) da giderek daha fazla tercih edilmektedir. Özellikle uluslararası ticari işlemlerde, tahkim yoluyla uyuşmazlık çözümü, sürecin daha hızlı ve etkin ilerlemesine imkan sağlamaktadır. Yargıtay'ın tahkim anlaşmalarının geçerliliği ve tahkim kararlarının tenfizi konusundaki içtihatları, bu yöntemin güvenilirliğini pekiştirmektedir. Ticari sözleşmelerde, uyuşmazlık çözüm yönteminin açıkça belirtilmesi, tarafların beklentilerinin netleşmesine yardımcı olmaktadır.


Sonuç ve Değerlendirme


Türk ticaret hukuku, dinamik yapısı gereği sürekli bir gelişim içerisindedir. Kamu ihalelerinden şirket iflaslarına, ortaklık yapılarından ticari işlemlere kadar geniş bir yelpazede yaşanan gelişmeler, şirketlerin uyum sağlama ve hukuki riskleri yönetme becerilerini test etmektedir. Mevzuat değişiklikleri ve Yargıtay içtihatları ışığında, şirketlerin kurumsal yönetişim ilkelerini benimsemeleri, etik kurallara riayet etmeleri ve olası uyuşmazlıklara karşı hazırlıklı olmaları gerekmektedir.


Hukuki süreçlerde profesyonel danışmanlık hizmeti almak, şirketlerin hem mevzuata uyum sağlamaları hem de haklarını etkin bir şekilde korumaları açısından önem arz etmektedir. Önümüzdeki dönemde, dijitalleşmenin ticaret hukuku alanındaki etkilerinin daha da artması ve sürdürülebilirliğin hukuki çerçevesinin güçlendirilmesi beklenmektedir. Bu bağlamda, şirketlerin güncel mevzuat değişikliklerini ve yargı kararlarını takip etmeleri, rekabet gücünü korumak adına hayati önem taşımaktadır.