Türk ticaret hukuku, küresel ekonomik gelişmeler ve dijital dönüşümün etkisiyle sürekli bir değişim ve gelişim içerisindedir. Özellikle son dönemde sosyal medya platformlarının ticari kullanımı, asgari ücret düzenlemelerinin işletmeler üzerindeki etkisi ve ekonomik dalgalanmaların tetiklediği finansal yeniden yapılandırma talepleri, ticaret hukuku alanını doğrudan ilgilendiren güncel konular arasında öne çıkmaktadır. Bu makalede, güncel gelişmeler ışığında ticaret hukukuna ilişkin yenilikler ve bu yeniliklerin şirketler, ortaklıklar ve ticari işlemler üzerindeki olası etkileri, detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Sosyal Medya ve Dijital Ticaretin Hukuki Çerçevesi
Son dönemde sosyal medya platformlarında yaşanan gelişmeler ve bu platformların ticari kullanımı, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun (İnternet Yasası) başta olmak üzere, çeşitli mevzuat hükümleri çerçevesinde önemli hukuki soruları gündeme getirmiştir. İnternet Yasası, içerik sağlayıcılar, yer sağlayıcılar ve toplu kullanım sağlayıcılarının sorumluluklarına ilişkin kuralları belirlemektedir. Özellikle, ticari faaliyet gösteren şirketlerin sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları reklam ve tanıtım faaliyetleri, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve ilgili reklam mevzuatı (örneğin, Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği) kapsamında değerlendirilmektedir. Bir şirketin sosyal medya üzerinden yaptığı aldatıcı reklam, hem idari para cezası (6502 sayılı Kanun'un 77. maddesi) hem de tüketici lehine tazminat sorumluluğu doğurabilmektedir. Yargıtay kararları, sosyal medyanın bir ticari iletişim aracı olarak kabul edildiğini ve buradaki içeriklerden dolayı şirketlerin hukuki sorumluluğunun bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, şirketlerin sosyal medya yönetimi stratejilerini gözden geçirmeleri, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) başta olmak üzere, ilgili mevzuata uygun hareket etmeleri ve bu platformlardaki içeriklerin mevzuata uygunluğunu sağlamaları büyük önem taşımaktadır.
Asgari Ücret Düzenlemelerinin Ticari İşletmelere Etkisi
Asgari ücrete yapılması beklenen zamlar, özellikle KOBİ'ler ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren şirketler açısından ciddi maliyet artışları anlamına gelmektedir. Asgari Ücret Tespit Komisyonu kararları doğrultusunda belirlenen yeni ücretler, 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca tüm işverenler için bağlayıcı nitelik taşımaktadır. Bu durum, işverenler açısından işçilik maliyetlerinin yeniden hesaplanmasını ve bütçe planlamalarının gözden geçirilmesini gerektirmektedir. İşten çıkarma konusunda ise, işverenlerin yalnızca maliyet azaltma gerekçesiyle iş akdi feshetmeleri, iş güvencesi kapsamındaki çalışanlar için geçerli olmak üzere, geçerli bir fesih nedeni olarak kabul edilmemektedir. Yargıtay içtihatları, ekonomik nedenlerle yapılan işten çıkarmalarda dahi, işverenin işletmesindeki daralmayı ve diğer objektif kriterleri ispat yükümlülüğü altında olduğunu göstermektedir (örneğin, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin kararları). Bu nedenle, şirketlerin olası maliyet artışları karşısında, işten çıkarma yerine kısmi süreli çalışma, ücretsiz izin veya iş sözleşmesinin feshi dışındaki yasal alternatifleri değerlendirmeleri, ayrıca toplu işten çıkarma durumunda 4857 sayılı İş Kanunu'nun 29. maddesinde belirtilen prosedürlere uymaları önerilmektedir.
Konkordato Süreci ve Şirketlerin Mali Restorasyonu
Ekonomik istikrarsızlık dönemlerinde, özellikle büyük ölçekli şirketler için sıklıkla gündeme gelen hukuki kurumlardan biri de konkordatodur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) hükümlerine tabi olan konkordato, şirketlerin borçlarını ödeyemeyecek duruma düşme tehlikesi içinde bulunmaları halinde, alacaklıları ile anlaşarak borçlarını yeniden yapılandırmalarına olanak tanıyan bir mali restorasyon sürecidir. Son dönemde bazı büyük şirketlerin konkordato başvurusunda bulunmaları, bu sürecin işleyişi ve alacaklıların haklarına ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirmiştir. Konkordato süreci, geçici mühlet (İİK m. 287) ve kesin mühlet (İİK m. 289) olmak üzere iki aşamada yürütülür ve mahkeme tarafından açılır. Bu süreçte, şirketin mal varlığının korunması amaçlanır. Bu süreçte, alacaklıların konkordato talebini kabul veya reddetme hakları bulunmaktadır. Özellikle, öncelikli alacaklıların durumu (İİK m. 206) ve adi konkordato ile iflasın ertelenmesi arasındaki farklar (TTK m. 376), uygulamada dikkatle incelenmesi gereken konulardır. Şirketler, konkordato sürecine girmeden önce, bu sürecin ticari itibarları ve gelecekteki kredi olanakları üzerindeki olası etkilerini değerlendirmeli ve hukuki danışmanlık hizmeti almalıdır.
Limited ve Anonim Şirketlerde Güncel Uyum Yükümlülükleri
Türk Ticaret Kanunu'nda yer alan düzenlemeler, limited ve anonim şirketler için sürekli güncellenen bir uyum yükümlülükleri seti getirmektedir. Elektronik ticaretin yaygınlaşması, şirketlerin web sitelerinde yer alması gereken hukuki bilgileri (6102 sayılı TTK m. 39), ticari kayıtların elektronik ortamda tutulması zorunluluğunu (6102 sayılı TTK m. 82) ve veri güvenliği mevzuatına uyum gerekliliklerini (6698 sayılı KVKK) daha da önemli hale getirmiştir. Ayrıca, şirket ortaklık yapılarında yaşanan değişimler, özellikle sermaye şirketlerinde pay devir sözleşmeleri, ortaklar arası anlaşmazlıkların çözüm yolları ve azınlık haklarının korunması (6102 sayılı TTK m. 410 vd.) gibi konuları güncel kılmaktadır. Yargıtay, şirketler hukukuna ilişkin davalarda, şirket tüzel kişiliğinin ayrılığı ilkesini sıklıkla vurgulamakta, ancak bu ilkenin kötüye kullanıldığı durumlarda ortakların kişisel sorumluluğunun gündeme gelebileceğini hatırlatmaktadır (örneğin, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin kararları). Bu nedenle, şirket yöneticilerinin ve ortaklarının, Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen sermaye koyma, şirket borçlarından sorumluluk ve şirket organlarının görev ve yetkileri gibi temel ilkeleri iyi anlamaları ve şirket yönetiminde kurumsal yönetim ilkelerine (6102 sayılı TTK m. 195) uygun hareket etmeleri büyük önem taşımaktadır.
Sonuç ve Öneriler
Türk ticaret hukuku, değişen ekonomik koşullar ve teknolojik gelişmeler ışığında dinamik bir yapıya sahiptir. Sosyal medyanın ticari kullanımından kaynaklanan sorumluluklar, asgari ücret artışlarının işletme maliyetleri üzerindeki etkisi ve ekonomik zorluklar karşısında başvurulan hukuki çözüm yolları, şirketlerin gündeminde önemli yer tutmaktadır. Bu süreçte, şirketlerin mevzuatta yaşanan gelişmeleri yakından takip etmeleri, ticari işlemlerini yazılı sözleşmelere dayandırmaları ve olası uyuşmazlıklarda erken müdahale stratejileri geliştirmeleri hayati önem taşımaktadır. Hukuki süreçlerde profesyonel danışmanlık almak, şirketlerin hem mevzuata uyum sağlamalarında hem de haklarını etkin bir şekilde korumalarında kritik bir rol oynamaktadır. Ticaret hukuku alanındaki güncel gelişmeleri anlamak ve bu gelişmelere uyum sağlamak, şirketlerin sürdürülebilirliği ve rekabet gücü açısından vazgeçilmez bir unsurdur.