Hukuki Ehliyetin Kazanılması ve Kaybedilmesi Şartları
Hukuk dünyasında sıklıkla karşılaştığımız "ehliyet" kavramı, bir bireyin hak sahibi olabilme ve bu hakları kullanabilme yeteneğini ifade eder. Bu rehberimizde, hukuki ehliyetin ne anlama geldiğini, hangi şartlarda kazanılıp kaybedildiğini, güncel mevzuat ve Yargıtay kararları ışığında inceleyeceğiz.
Hukuki Ehliyet Nedir?
Hukuki ehliyet, bir kişinin hukuk düzenince tanınan hak ve yetkilere sahip olabilme ve bunları kullanabilme ehliyetidir. Bu yetenek, medeni haklardan yararlanabilme ve bu hakları kullanabilme olanağı sağlar. Hukuki ehliyet, hak ehliyeti ve fiil ehliyeti olmak üzere ikiye ayrılır.
Hak Ehliyeti
Hak ehliyeti, bir kişinin hak sahibi olabilme yeteneğidir. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 8. maddesine göre, her insan, sağ doğmak koşuluyla hak ehliyetine sahiptir. Bu ehliyet, doğumla başlar ve ölümle sona erer. Yani, bir bebek doğduğu andan itibaren hak sahibi olabilir. Örneğin, miras yoluyla mal varlığı edinebilir. Hak ehliyeti, kişiliğin bir sonucudur ve bundan feragat edilemez. Hak ehliyeti bakımından herkes eşittir.
Fiil Ehliyeti
Fiil ehliyeti, bir kişinin kendi davranışlarıyla hak edinebilme ve borç altına girebilme yeteneğidir. Fiil ehliyeti, TMK'nın 9. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, fiil ehliyetine sahip olmak için üç şartın bir arada bulunması gerekir: reşit olmak, ayırt etme gücüne sahip olmak ve kısıtlı olmamak.
Fiil Ehliyetinin Kazanılması Şartları
Fiil ehliyetinin kazanılması için gerekli olan üç temel şartı ayrı ayrı inceleyelim:
Reşit Olmak
TMK'nın 11. maddesine göre, reşit olma yaşı 18'dir. 18 yaşını dolduran her birey, aksi bir durum (ayırt etme gücünün olmaması veya kısıtlılık) olmadığı sürece reşit kabul edilir ve fiil ehliyetini kazanır. Ancak, bazı durumlarda mahkeme kararıyla ergin kılınma mümkündür. 15 yaşını doldurmuş bir kişi, kendi isteği ve velisinin izniyle veya vasisinin görüşü alınarak mahkeme kararıyla ergin kılınabilir (TMK m. 12). Ayrıca, evlenme de kişiyi reşit kılar (TMK m. 11/2). Evlenmenin sona ermesiyle erginlik hali devam eder.
Örnek: 17 yaşındaki Ayşe, ailesinin (velisinin) izniyle mahkemeye başvurarak ergin kılınma talebinde bulunabilir. Mahkeme, Ayşe'nin durumunu değerlendirerek ergin kılınmasına karar verebilir.
Ayırt Etme Gücüne Sahip Olmak
Ayırt etme gücü, bir kişinin davranışlarının anlam ve sonuçlarını anlayabilme, makul surette hareket edebilme yeteneğidir. TMK'nın 13. maddesine göre, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk veya benzeri sebeplerle davranışlarının anlam ve sonuçlarını algılayamayan bir kişi ayırt etme gücüne sahip değildir. Ayırt etme gücüne sahip olmayan bir kişi, fiil ehliyetine sahip olamaz. Ayırt etme gücünün varlığı her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilir. Bu değerlendirme yapılırken kişinin yaşı, eğitimi, sosyal çevresi ve içinde bulunduğu durum dikkate alınır.
Yargıtay Kararı: Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2016/18554 E., 2017/6653 K. sayılı kararında, "Ayırt etme gücü, kişinin makul surette hareket edebilme, fiillerinin sebep ve sonuçlarını idrak edebilme yeteneğidir. Bu yeteneğin yokluğu halinde, kişinin hukuki işlem ehliyeti bulunmamaktadır." şeklinde hüküm kurulmuştur.
Örnek: Akıl hastalığı nedeniyle davranışlarının sonuçlarını algılayamayan bir kişi, hukuki işlem yapamaz. Yaptığı işlemler geçersizdir. Ancak, bu kişinin yaptığı işlemlerin geçersizliği her zaman ileri sürülemez. Örneğin, iyiniyetli üçüncü kişilerin hakları korunabilir.
Kısıtlı Olmamak
Kısıtlılık, bir kişinin fiil ehliyetinin mahkeme kararıyla sınırlandırılması veya kaldırılmasıdır. TMK'nın 405-409. maddelerinde kısıtlılık sebepleri düzenlenmiştir. Akıl hastalığı veya akıl zayıflığı (TMK m. 405), savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşam tarzı, kötü yönetimi (TMK m. 407) veya bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir cezaya mahkumiyet (TMK m. 408) gibi sebeplerle kendi işlerini göremeyen veya topluma zarar verme tehlikesi bulunan kişiler kısıtlanabilir. Kısıtlanan bir kişi, vesayet altına alınır ve vasisi tarafından temsil edilir. Bazı durumlarda, kişinin bazı işlemleri yapabilmesi için yasal danışman atanabilir (TMK m. 429).
Örnek: Alkol bağımlılığı nedeniyle malvarlığını savurganca harcayan ve ailesini geçindiremeyen bir kişi, mahkeme kararıyla kısıtlanabilir ve kendisine vasi atanabilir.
Fiil Ehliyetinin Kaybedilmesi Şartları
Fiil ehliyeti, yukarıda belirtilen şartların kaybedilmesiyle sona erebilir. Ancak, fiil ehliyetinin kaybı geçici veya kalıcı olabilir. Bu durumlar şunlardır:
Ölüm
Bir kişinin ölümüyle birlikte fiil ehliyeti sona erer. Ölen kişinin hakları ve borçları mirasçılarına geçer. Ölüm, hak ehliyetini de sona erdirir.
Ayırt Etme Gücünün Kaybedilmesi
Bir kişi, sonradan akıl hastalığına yakalanır veya başka bir nedenle (örneğin komaya girmesi) ayırt etme gücünü kaybederse, fiil ehliyeti sona erer. Bu durumda, kişinin vesayet altına alınması için mahkemeye başvurulması gerekir. Ayırt etme gücünün geçici olarak kaybedilmesi (örneğin sarhoşluk hali), o an için fiil ehliyetini ortadan kaldırır.
Kısıtlanma
Yukarıda belirtilen sebeplerle mahkeme kararıyla kısıtlanan bir kişinin fiil ehliyeti sınırlandırılır veya tamamen kaldırılır. Kısıtlı kişi, vasisi aracılığıyla hukuki işlemler yapabilir veya bazı işlemleri yapabilmek için yasal danışmanının onayına ihtiyaç duyar.
Sınırlı Ehliyet ve Ehliyetsizlik Halleri
Fiil ehliyeti tam olabileceği gibi, bazı durumlarda sınırlı da olabilir. Sınırlı ehliyetli ve ehliyetsiz kişiler şunlardır:
- Sınırlı Ehliyetliler: Reşit ve kısıtlı olmayan ancak ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar sınırlı ehliyetlidir. Bunlar, yasal temsilcilerinin (veli veya vasi) izni olmadan borçlandırıcı işlem yapamazlar. Ancak, karşılıksız kazanmada bulunabilir ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanabilirler.
- Sınırlı Ehliyetsizler: Ayırt etme gücüne sahip olmayan kişiler sınırlı ehliyetsizdir. Bunlar, yasal temsilcileri olsa dahi kural olarak hiçbir hukuki işlem yapamazlar. Yaptıkları işlemler kesin hükümsüzdür. Ancak, istisnai olarak, ayırt etme gücüne sahip olmayan kişinin yaptığı ve hakkaniyet gerektiren bazı işlemler geçerli kabul edilebilir (örneğin, çok cüzi miktarda bir alışveriş yapması).
- Tam Ehliyetliler: Reşit, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan kişiler tam ehliyetlidir. Bunlar, hukuken geçerli her türlü işlemi yapabilirler.
- Tam Ehliyetsizler: Ayırt etme gücüne sahip olmayan ve yasal temsilcisi bulunmayan kişiler tam ehliyetsizdir. Bu durumdaki kişilerin haklarının korunması için mahkeme tarafından kayyım atanır.
Sonuç ve Öneriler
Hukuki ehliyet, bir bireyin hak sahibi olabilmesi ve bu hakları kullanabilmesi için vazgeçilmez bir unsurdur. Fiil ehliyetinin kazanılması ve kaybedilmesi, bireylerin hukuki statüsünü doğrudan etkiler. Bu nedenle, ehliyet kavramının ve ilgili mevzuatın iyi anlaşılması önemlidir. Özellikle, reşit olmayan veya ayırt etme gücü bulunmayan kişilerin haklarının korunması için gerekli önlemlerin alınması büyük önem taşır. Hukuki konularda uzman bir avukattan destek almak, hak kayıplarının önlenmesi açısından faydalı olacaktır.