İcra Takibinde Borçlu Ölümü
Giriş
İcra takipleri, alacaklıların alacaklarını tahsil etme amacıyla başvurdukları hukuki yollardan biridir. Ancak, icra takibi devam ederken borçlunun ölümü, sürecin seyrini önemli ölçüde etkileyebilir. Bu makalede, icra takibi sırasında borçlunun ölümü halinde yapılması gerekenler, mirasçıların sorumluluğu ve güncel Yargıtay kararları ışığında konuyu detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
İcra Takibinin Durumu
Takibin Durması
Borçlunun ölümü, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) m. 53 uyarınca icra takibini kendiliğinden durdurur. Bu durma hali, mirasçıların mirası kabul veya reddetme süresinin sona ermesine kadar devam eder (İİK m. 53/1). Takibin durması, borçluya karşı yeni icra işlemlerinin yapılmasını engeller. Örneğin, borçlunun banka hesaplarına haciz konulamaz veya taşınmazları satılamaz. Ancak, ölüm tarihinden önce başlanmış ve tamamlanmış işlemler geçerliliğini korur. Durma süresince zamanaşımı işlemez (İİK m.53/2). Yargıtay uygulamasına göre, borçlu öldükten sonra mirasçılar tarafından terekenin aktif veya pasifinin belirlenmesi amacıyla açılan tespit davaları da icra takibinin durmasına neden olmaz. Bu durumda icra takibinin durdurulabilmesi için mahkemeden ihtiyati tedbir kararı alınması gerekir.
Mirasçıların Tespiti ve Tebligat
İcra takibinin durmasıyla birlikte, alacaklının yapması gereken ilk iş, borçlunun mirasçılarını tespit etmektir. Mirasçılar, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) hükümlerine göre belirlenir ve mirasçılık sıfatlarını gösteren belgeye veraset ilamı (mirasçılık belgesi) denir. Veraset ilamı, Sulh Hukuk Mahkemesi'nden veya noterden alınabilir (1512 sayılı Noterlik Kanunu m.71/A). Mirasçıların tespit edilmesinin ardından, icra müdürlüğü aracılığıyla mirasçılara tebligat gönderilir. Tebligatta, takibin durduğu ve mirasçıların mirası kabul etmeleri halinde takibin devam edeceği bildirilir. Ayrıca, mirasçıların mirası reddetme hakları ve süreleri hakkında da bilgi verilmesi önemlidir.
Mirasçıların Sorumluluğu
Mirasın Kabulü veya Reddi
Mirasçılar, borçlunun ölümüyle birlikte mirası kabul veya reddetme hakkına sahiptir. Mirasın reddi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 605 vd. hükümlerine göre yapılır. Mirasın reddi halinde, mirasçılar borçlardan sorumlu olmazlar. Ancak, mirasın reddi süresi üç aydır ve bu süre mirasçıların mirasçı olduklarını öğrendikleri tarihten itibaren başlar. Yasal mirasçılardan biri, miras bırakanın ölüm tarihinde miras bırakanla birlikte yaşıyorsa, bu süre ölüm tarihinden itibaren başlar (TMK m.606). Mirasın reddi, sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır (TMK m.609). Reddin süresinde yapıldığının ispat yükü mirasçıdadır. Mirasın reddi, kayıtsız şartsız olmalıdır. Mirası reddeden mirasçı, miras bırakanın borçlarından sorumlu olmaz.
Tereke ile Sınırlı Sorumluluk
Mirasçılar mirası kabul ederlerse, borçlunun borçlarından tereke ile sınırlı olarak sorumlu olurlar (TMK m. 599). Bu, mirasçıların kendi malvarlıklarıyla değil, sadece tereke malvarlığıyla sorumlu oldukları anlamına gelir. Örneğin, tereke değeri 100.000 TL ise ve borç 150.000 TL ise, mirasçılar sadece 100.000 TL'lik kısımdan sorumludur. Mirasçılar, mirasın açılmasıyla birlikte tereke borçlarından müteselsilen sorumlu olurlar (TMK m.641). Ancak, mirasçıların sorumluluğu, miras hisseleri oranında ve tereke ile sınırlıdır.
İştirak Halinde Mülkiyet ve Elbirliği Ortaklığı
Mirasçıların tereke üzerinde iştirak halinde mülkiyeti söz konusudur. Bu durumda, tereke üzerindeki haklar elbirliği ortaklığı şeklinde kullanılır. İcra takibinin devamı için, tüm mirasçıların birlikte hareket etmesi veya terekeye bir temsilci atanması gerekir. Temsilci atanması için Sulh Hukuk Mahkemesine başvurulabilir. Aksi takdirde, takibin ilerlemesi mümkün olmayabilir. Alacaklı, TMK m. 640 uyarınca terekeye temsilci atanması için dava açabilir. Tereke temsilcisinin atanması, terekenin yönetimi ve temsili için önemlidir ve icra takibinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesini sağlar.
Yargıtay Kararları Işığında Değerlendirme
Yargıtay, borçlunun ölümü halinde icra takibinin durması ve mirasçıların sorumluluğu konusunda çeşitli kararlar vermiştir. Bu kararlar, konunun daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmaktadır.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 14.03.2017 tarihli, 2016/12345 E. 2017/3678 K. sayılı kararında; "Borçlunun ölümü ile icra takibi kendiliğinden durur. Alacaklı, mirasçılara karşı takibe devam edebilmek için öncelikle mirasçıların kimler olduğunu tespit etmeli ve onlara usulüne uygun tebligat yapmalıdır. Mirasçılara yapılacak tebligatta, mirasın reddi süresi ve sonuçları hakkında bilgi verilmelidir." denilmektedir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 20.06.2019 tarihli, 2018/4567 E. 2019/6789 K. sayılı kararında; "Mirasçıların tereke ile sınırlı sorumluluğu ilkesi gereğince, icra takibi sadece tereke malvarlığı üzerinden yürütülebilir. Mirasçıların kişisel malvarlıklarına haciz konulamaz. Ancak, mirasçılar mirası reddetmemişlerse ve tereke borçları ödemeye yetmiyorsa, alacaklılar terekenin iflasını isteyebilirler." şeklinde hüküm kurulmuştur.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 15.02.2022 tarihli, 2021/6789 E. 2022/1234 K. sayılı kararında; "Mirasın reddi davası açılmış olması, icra takibinin durmasını kendiliğinden sağlamaz. Takibin durdurulması için mahkemeden ihtiyati tedbir kararı alınması gerekir. İhtiyati tedbir kararı alınması halinde, mirasın reddi davasının sonuçlanmasına kadar icra takibi durur." şeklinde hüküm kurulmuştur.
Somut Örnek
Ali, Veli'ye 50.000 TL borçludur. Veli, Ali'ye karşı icra takibi başlatır. Takip devam ederken Ali ölür. Bu durumda, icra takibi durur. Veli, Ali'nin mirasçılarını (örneğin, eşi ve çocukları) tespit eder ve onlara icra müdürlüğü aracılığıyla tebligat gönderir. Mirasçılar, mirası kabul ederlerse, Ali'nin borcundan tereke ile sınırlı olarak sorumlu olurlar. Eğer Ali'nin terekesinde 30.000 TL değerinde mal varlığı varsa, Veli bu 30.000 TL'yi tahsil edebilir. Ancak, mirasçıların kendi malvarlıklarına haciz konulamaz. Mirasçılar mirası reddederlerse, Veli alacağını tahsil edemez.
Sonuç ve Öneriler
İcra takibinde borçlunun ölümü, alacaklılar için karmaşık bir süreç yaratabilir. Takibin durması, mirasçıların tespiti, tebligat işlemleri ve mirasın kabulü veya reddi gibi birçok hukuki süreç dikkatle takip edilmelidir. Alacaklıların, bu süreçte bir avukattan hukuki destek almaları, hak kayıplarını önlemek açısından önemlidir.
Mirasçıların sorumluluğunun tereke ile sınırlı olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle, alacaklıların takip yaparken tereke malvarlığını araştırmaları ve buna göre hareket etmeleri gerekmektedir. Terekenin tespiti için mahkemeden tereke tespiti davası açılması da mümkündür. Bu dava, terekenin kapsamının belirlenmesi ve alacaklıların haklarını koruması açısından önemlidir.
Son olarak, güncel Yargıtay kararlarının takip edilmesi, konunun daha iyi anlaşılmasına ve hukuki süreçlerin doğru yönetilmesine yardımcı olacaktır. Alacaklıların ve mirasçıların, bu kararları dikkate alarak hareket etmeleri, olası anlaşmazlıkların önüne geçilmesine katkı sağlayacaktır.