```html




İcra Takibinde Miras Paylaşımı



Giriş



İcra ve İflas Hukuku, alacaklıların haklarını korumayı amaçlayan, borçlunun borcunu ödememesi durumunda alacaklının alacağını tahsil etmesini sağlayan bir hukuk dalıdır. Borçlunun ölümü halinde, icra takibi süreci miras hukuku ile kesişir ve bu durum, sürecin karmaşıklaşmasına neden olabilir. Bu makalede, icra takibinde miras paylaşımının hukuki boyutları, mirasçıların sorumlulukları, dikkat edilmesi gereken hususlar ve Yargıtay kararları ışığında incelenecektir.



Mirasın Açılması ve Mirasçıların Tespiti



Borçlunun ölümü ile miras kendiliğinden açılır (Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 599). Mirasın açılmasıyla birlikte, mirasçıların kimler olduğu ve miras payları önem kazanır. Mirasçılar, yasal mirasçılar (kan hısımları, sağ kalan eş ve evlatlık) veya atanmış mirasçılar (vasiyetname ile belirlenen kişiler) olabilir (TMK m. 495 vd.). Yasal mirasçılar, miras bırakanın kan hısımları, evlatlığı ve sağ kalan eşidir (TMK m. 495). Atanmış mirasçılar ise miras bırakanın, ölüme bağlı tasarruflarıyla (vasiyetname veya miras sözleşmesi) mirasçı olarak atadığı kişilerdir (TMK m. 514). Mirasçıların tespiti, veraset ilamı (mirasçılık belgesi) ile yapılır. Veraset ilamı, Sulh Hukuk Mahkemesi veya noter tarafından düzenlenir (TMK m. 598). 01.01.2012 tarihli ve 6217 sayılı Kanun ile değişik 1512 sayılı Noterlik Kanunu'nun 71/A maddesi uyarınca, noterler de veraset belgesi düzenleme yetkisine sahiptir. Veraset ilamında, mirasçıların adları, soyadları, doğum tarihleri ve miras payları gösterilir. Veraset ilamı, icra takibinde mirasçılara tebligat yapılabilmesi ve mirasçılık sıfatının ispatı için gereklidir.



İcra Takibinin Mirasçılara Yöneltilmesi



Borçlunun vefatı üzerine başlatılan veya devam eden icra takibi, mirasçılara yöneltilir (İcra ve İflas Kanunu (İİK) m. 53). Ancak, mirasçılar mirası reddetme hakkına sahiptir. Mirasın reddi, mirasın açılmasından itibaren üç ay içinde Sulh Hukuk Mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır (TMK m. 605, 609). Bu süre hak düşürücü süredir. Mirası reddeden mirasçı, borçlardan sorumlu olmaz. Mirası kabul eden mirasçılar ise, borçlardan tereke oranında sorumludur (TMK m. 681). Mirasçılar, mirası kabul ettikten sonra, miras bırakanın borçlarından, miras payları oranında sorumlu olurlar. Ancak, mirasın borca batık olması durumunda, mirasçılar mirası reddedebilir veya mirasın tasfiyesini talep edebilirler. Mirasın reddi veya tasfiyesi, mirasçıların borçlardan sorumluluğunu etkileyen önemli faktörlerdir.



Mirasın Reddi Süresi ve Sonuçları



Mirasın reddi süresi, yasal mirasçılar için mirasın açıldığını öğrendikleri tarihten itibaren, atanmış mirasçılar için ise miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren başlar (TMK m. 606). Ancak, mirasçı miras bırakanın ölümünden önce veya sonra tereke işlerine karışır, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan işler yaparsa, mirası reddetme hakkını kaybeder (TMK m. 610). Mirasın reddi, kayıtsız şartsız olmalıdır. Mirasın reddi halinde, miras reddeden mirasçı hiç mirasçı olmamış gibi kabul edilir ve miras payı, diğer mirasçılara geçer (TMK m. 611). Mirasın reddi, mirasçıların alacaklılarına zarar vermek amacıyla yapılmışsa, alacaklılar mirasın reddinin iptali davası açabilirler (TMK m. 617). Mirasın reddinin iptali davası, reddin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla yapıldığının ispatı halinde kabul edilir. Bu durumda, alacaklılar, miras payı oranında tereke mallarından alacaklarını tahsil edebilirler.



Miras Paylaşımı ve İcra Takibi



Mirasın paylaşımı, mirasçıların miras üzerindeki elbirliği mülkiyetinin sona erdirilerek, her bir mirasçının miras payının belirlendiği işlemdir. Miras paylaşımı, mirasçıların anlaşmasıyla (taksim sözleşmesi) veya mahkeme kararıyla (izale-i şuyu davası) yapılabilir (TMK m. 646 vd.). İcra takibi sırasında miras paylaşımı yapılması, alacaklının haklarını etkileyebilir. Örneğin, miras paylaşımı sonucunda borçlu mirasçının payına düşen malvarlığı değerleri, alacaklının haciz talebine konu olabilir. Miras taksim sözleşmesi, tüm mirasçıların katılımıyla yapılmalıdır. Aksi takdirde iptali istenebilir. Miras taksim sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde yapılması zorunludur (TMK m. 676).



Terekenin Tespiti ve İhtiyati Haciz



Alacaklı, mirasçıların kimler olduğunu ve terekenin içeriğini tespit etmek amacıyla terekenin tespiti davası açabilir (TMK m. 590). Ayrıca, alacağını güvence altına almak için tereke malları üzerine ihtiyati haciz konulmasını talep edebilir (İİK m. 257 vd.). İhtiyati haciz, mahkeme kararıyla tereke mallarının devrini veya elden çıkarılmasını engelleyen bir tedbirdir. İhtiyati haciz kararı, icra dairesi tarafından uygulanır. Terekenin tespiti davası, hasımsız olarak açılır ve delillerin toplanmasıyla terekenin aktif ve pasifleri belirlenir. Terekenin tespiti davası sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu, terekenin kapsamını gösterir ve alacaklılar için önemli bir delil niteliğindedir.



Yargıtay Kararları Işığında Miras ve İcra Takibi



Yargıtay, mirasın reddi, mirasçıların sorumluluğu ve terekenin tespiti gibi konularda birçok emsal karar vermiştir. Örneğin, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 2016/16542 E., 2017/4887 K. sayılı kararında, mirasçıların mirası kayıtsız şartsız reddetmesi halinde, borçlardan sorumlu olmayacaklarına hükmedilmiştir. Başka bir kararda (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, 2015/16158 E., 2017/1144 K.), mirasın hükmen reddi koşullarının oluşup oluşmadığının mahkemece re'sen araştırılması gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay kararları, icra takibi sürecinde miras hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde önemli bir rehber niteliğindedir. Yargıtay'ın bu konudaki güncel içtihatları, özellikle mirasın reddi ve terekenin borca batık olup olmadığı hususunda mahkemelere yol göstermektedir. Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/3-954 E., 2020/603 K. sayılı kararında, mirasın reddinin ispat yükü ve sonuçları detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Ayrıca, Yargıtay'ın mirasın reddi ile ilgili olarak verdiği kararlar, mirasın reddinin alacaklılara zarar verme amacı taşıyıp taşımadığına dair değerlendirmeler içermektedir.



Örnek Olay



(A), (B)'ye 100.000 TL borçludur. (A)'nın vefatı üzerine (B), icra takibini (A)'nın mirasçıları olan (C) ve (D)'ye yöneltir. (C) ve (D), mirası reddetmezlerse, (B)'nin alacağını ödemekle tereke oranında yükümlüdürler. Eğer (C) mirası reddederse, (B), alacağını (D)'den, (D)'nin miras payı oranında talep edebilir. (D)'nin de mirası reddetmesi halinde, alacaklı (B), Sulh Hukuk Mahkemesine başvurarak terekenin resmen tasfiyesini isteyebilir (TMK m. 636 vd.). Terekenin tasfiyesi sonucunda alacaklı (B)'nin alacağı ödenir, artan kısım olursa mirasçılara verilir. Ancak, terekenin borca batık olması halinde, alacaklı (B) alacağının tamamını tahsil edemeyebilir.



Sonuç ve Öneriler



İcra takibinde miras paylaşımı, alacaklılar ve mirasçılar açısından dikkat edilmesi gereken karmaşık bir süreçtir. Mirasçıların haklarını korumak ve alacaklıların alacaklarını tahsil edebilmelerini sağlamak için, miras hukukuna ve icra iflas hukukuna ilişkin mevzuatın ve Yargıtay kararlarının titizlikle incelenmesi gerekmektedir. Mirasçıların mirası reddetme hakkı, terekenin tespiti, ihtiyati haciz gibi hukuki araçlar, tarafların menfaatlerini korumada önemli rol oynar. Özellikle mirasın reddi süresinin kaçırılmaması, mirasın borca batık olup olmadığının araştırılması büyük önem taşır. Bu nedenle, icra takibi sürecinde bir avukattan hukuki destek almak, hak kayıplarının önlenmesi açısından önemlidir. Ayrıca, alacaklıların terekenin tespiti davası açarak terekenin kapsamını belirlemesi ve ihtiyati haciz yoluyla alacaklarını güvence altına almaları önerilir.





```