İcra takibinde taksitlendirme - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/icra-takibinde-taksitlendirme




İcra Takibinde Taksitlendirme



Giriş


İcra takibi, alacaklının alacağını yasal yollarla tahsil etmek amacıyla başlattığı cebri icra sürecidir. Bu süreçte borçlunun mali durumu, alacağın miktarı ve diğer ilgili faktörler dikkate alınarak çeşitli ödeme seçenekleri değerlendirilebilir. Bu seçeneklerden biri de icra takibinde taksitlendirmedir. Taksitlendirme, borçlunun borcunu belirli bir ödeme planı dahilinde, daha küçük parçalar halinde ödemesine olanak tanır. Bu makalede, icra takibinde taksitlendirmenin yasal dayanakları, şartları, sonuçları ve uygulamadaki önemi güncel mevzuat ve Yargıtay içtihatları ışığında detaylı bir şekilde incelenecektir.



Taksitlendirme Müessesesinin Hukuki Dayanakları


İcra ve İflas Kanunu'nda (İİK) doğrudan "taksitlendirme" başlığı altında bir düzenleme bulunmamakla birlikte, taksitlendirme uygulaması çeşitli hükümler ve özellikle tarafların serbest iradeleriyle yapacakları anlaşmalar yoluyla desteklenmektedir. İİK'nın 72. maddesi (Menfi Tespit ve İstirdat Davası), İİK'nın 111. maddesi (Borcun Ödenmesi) ve Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesindeki dürüstlük kuralı taksitlendirme uygulamasının temelini oluşturur. Ayrıca, alacaklı ve borçlunun serbest iradeleriyle anlaşarak taksitlendirme yapmaları da mümkündür. Bu anlaşma, Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri çerçevesinde geçerli bir sözleşme teşkil eder. Bu sözleşme, İİK'nun 83/a maddesi uyarınca haczedilemeyen malların haczedilmemesi şartıyla yapılabilir. Bu maddeye göre, borçlunun ve ailesinin geçimi için zorunlu olan eşyalar haczedilemez.



Taksitlendirme Şartları ve Usulü


Taksitlendirme, genellikle borçlunun talebi üzerine ve alacaklının kabulü ile gerçekleşir. Ancak, bazı durumlarda mahkeme de taksitlendirmeye karar verebilir. İİK'da doğrudan bir taksitlendirme düzenlemesi olmamasına rağmen, uygulamada alacaklı ve borçlu arasında yapılan taksitlendirme sözleşmeleri geçerlidir. Mahkeme kararıyla taksitlendirme ise, özellikle menfi tespit ve istirdat davalarında (İİK m.72) veya konkordato süreçlerinde (İİK m.285 vd.) gündeme gelebilir. Ayrıca 7251 sayılı Kanunla değişik İİK'nun 51. maddesi uyarınca icra mahkemesi, borçlunun talebi üzerine ve belirli şartların varlığı halinde borcun taksitlendirilmesine karar verebilir.



Alacaklının Rızası ile Taksitlendirme


En yaygın taksitlendirme yöntemi, alacaklının rızası ile yapılan taksitlendirmedir. Bu durumda, alacaklı ve borçlu bir araya gelerek bir ödeme planı oluştururlar ve bu planı yazılı bir sözleşme ile kayıt altına alırlar. Sözleşmede, taksit miktarları, ödeme tarihleri, gecikme faizi (yasal sınırlar içinde olmak kaydıyla), temerrüt şartları ve diğer şartlar açıkça belirtilmelidir. Alacaklının rızası ile yapılan taksitlendirme, icra takibini kendiliğinden durdurmaz. Ancak, alacaklı taksitler düzenli ödendiği sürece icra işlemlerine devam etmekten feragat edebilir. Bu feragat açıkça sözleşmede belirtilmelidir. Taksitlerden birinin ödenmemesi halinde, alacaklı icra işlemlerine devam etme hakkını saklı tutar. Bu durum da sözleşmede açıkça belirtilmelidir. Aksi takdirde, alacaklının taksitlendirme sözleşmesine aykırı davranması dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edebilir (TMK m.2). Ayrıca, taksitlendirme sözleşmesinde, borçlunun temerrüde düşmesi halinde alacaklının hangi haklara sahip olacağı da açıkça belirtilmelidir (örneğin, tüm borcun muaccel hale gelmesi, gecikme faizi uygulanması vb.).



Mahkeme Kararı ile Taksitlendirme


Borçlu, alacaklı ile anlaşamazsa doğrudan icra mahkemesinden taksitlendirme talep edemezdi. Ancak 7251 sayılı Kanunla değişik İİK'nun 51. maddesi ile bu durum değişmiştir. Borçlu, icra takibi kesinleştikten sonra icra mahkemesine başvurarak borcun taksitlendirilmesini talep edebilir. Mahkeme, borçlunun durumunu ve ödeme gücünü dikkate alarak taksitlendirmeye karar verebilir. Taksitlendirme süresi, kanunda belirtilen sınırlar dahilinde belirlenir ve taksitler düzenli olarak ödenmelidir. Aksi takdirde, taksitlendirme kararı kendiliğinden ortadan kalkar ve alacaklı icra işlemlerine devam edebilir.

Bununla birlikte, borçlu menfi tespit davası (İİK m.72) açarak veya konkordato (İİK m.285 vd.) talep ederek de mahkeme aracılığıyla taksitlendirme imkanı elde edebilir. Menfi tespit davasında, borçlu olmadığını iddia eden kişi, icra takibine konu borcun aslında mevcut olmadığını veya ödendiğini ispat etmeye çalışır. Bu dava sırasında mahkeme, borçlunun durumunu dikkate alarak ihtiyati tedbir kararı verebilir ve icra takibini durdurabilir. Konkordato ise, borçlunun mali durumunun bozulması halinde, alacaklıları ile anlaşarak borçlarını yeniden yapılandırmasıdır. Konkordato sürecinde mahkeme, borçlunun teklif ettiği ödeme planını onaylayabilir ve bu plan çerçevesinde taksitlendirme yapılmasına karar verebilir. Mahkeme kararı ile yapılan taksitlendirme, genellikle icra takibini durdurur. Ancak, borçlu taksitleri düzenli ödemezse, alacaklı mahkemeden taksitlendirme kararının kaldırılmasını ve icra işlemlerine devam edilmesini talep edebilir. Konkordato sürecinde ise, konkordato şartlarının ihlali halinde konkordato feshedilebilir ve icra takipleri yeniden başlayabilir.



Taksitlendirmenin Sonuçları


Taksitlendirme, hem alacaklı hem de borçlu için çeşitli sonuçlar doğurur. Borçlu açısından, taksitlendirme borcun tamamını bir defada ödeme zorunluluğunu ortadan kaldırarak mali yükü hafifletir. Alacaklı açısından ise, taksitlendirme alacağın tahsilini kolaylaştırır ve uzun süren icra süreçlerinden kaçınmayı sağlar. Ancak, taksitlendirmenin olumlu sonuçlarının yanı sıra bazı riskleri de bulunmaktadır. Borçlunun taksitleri düzenli ödememesi halinde, alacaklı icra işlemlerine devam etmek zorunda kalabilir ve bu durum alacağın tahsilini daha da zorlaştırabilir. Ayrıca, taksitlendirme süresince alacaklı, alacağının tamamına ulaşmak için beklemek zorunda kalır ve bu süre zarfında alacağın değer kaybetme riski de bulunmaktadır. Bu nedenle, taksitlendirme sözleşmesinde gecikme faizi ve temerrüt şartları açıkça belirlenmelidir.



Yargıtay Kararları Işığında Taksitlendirme


Yargıtay, taksitlendirme konusunda çeşitli kararlar vermiştir. Bu kararlarda, taksitlendirmenin şartları, usulü ve sonuçları detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Yargıtay'ın bu konudaki temel yaklaşımı, alacaklı ve borçlu arasındaki menfaat dengesini korumak ve dürüstlük kuralına uygun çözümler üretmektir. Örneğin, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin kararlarında, taksitlendirme talebinin kabul edilebilirliği için borçlunun ödeme niyetinin ve mali durumunun dikkate alınması gerektiği vurgulanmıştır. Ayrıca, taksitlendirme sözleşmelerinin açık ve net bir şekilde hazırlanması gerektiği, aksi takdirde yorum farklılıklarından kaynaklanan anlaşmazlıkların yaşanabileceği belirtilmiştir.


(Örnek bir Yargıtay kararı: Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2016/18520 E., 2017/6233 K., 02.03.2017 tarihli kararında, taksitlendirme anlaşmasının geçerliliği için tarafların serbest iradeleriyle anlaşmış olmaları, anlaşmanın yazılı şekilde yapılmış olması ve borçlunun ödeme gücünün dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.)



Somut Örnekler


Örnek 1: Bir esnafın bankaya olan kredi borcunu ödeme güçlüğü çekmesi üzerine, banka ile anlaşarak borcunu 12 ay taksitle ödemeyi kabul etmesi. Bu durumda, esnafın mali yükü hafiflerken, banka da alacağını tahsil etme imkanı bulur. Bu taksitlendirme sözleşmesinde, taksitlerin ödenmemesi halinde bankanın icra takibine devam edebileceği açıkça belirtilmelidir.


Örnek 2: Bir işçinin işverene karşı açtığı alacak davasını kazanması ve işverenin borcu bir defada ödeme imkanı olmaması nedeniyle işverenin konkordato talep etmesi ve mahkemenin borcu 6 ay taksitle ödemesine karar vermesi. Bu durumda, işçi alacağını tahsil ederken, işveren de mali sıkıntıdan kurtulur. Ancak, işverenin taksitleri ödememesi halinde konkordato feshedilebilir ve işçi icra takibine devam edebilir.


Örnek 3: İcra takibi kesinleştikten sonra borçlunun İİK'nun 51. maddesi uyarınca icra mahkemesine başvurarak borcun taksitlendirilmesini talep etmesi. Mahkeme, borçlunun durumunu ve ödeme gücünü dikkate alarak taksitlendirmeye karar verir. Bu durumda, borçlu borcunu daha kolay ödeme imkanı bulurken, alacaklı da alacağının tamamını tahsil etme imkanı elde eder.



Sonuç ve Öneriler


İcra takibinde taksitlendirme, hem alacaklı hem de borçlu için faydalı bir çözüm olabilir. Ancak, taksitlendirme sürecinin doğru yönetilmesi ve yasal şartlara uygun olarak yapılması önemlidir. Borçluların taksitlendirme taleplerini hazırlarken mali durumlarını ve ödeme imkanlarını dikkatli bir şekilde değerlendirmeleri, alacaklıların ise taksitlendirme taleplerini değerlendirirken borçlunun ödeme niyetini ve mali durumunu dikkate almaları gerekmektedir. Ayrıca, taksitlendirme sözleşmelerinin veya mahkeme kararlarının açık ve net bir şekilde hazırlanması, ileride çıkabilecek anlaşmazlıkların önüne geçilmesine yardımcı olacaktır. Taksitlendirme, alacaklı ve borçlu arasındaki ilişkilerin sürdürülebilirliği açısından da önemli bir araçtır. Bu nedenle, taksitlendirme müessesesinin etkin bir şekilde kullanılması, ekonomik ve sosyal açıdan faydalı sonuçlar doğuracaktır. Özellikle, alacaklıların taksitlendirme taleplerini değerlendirirken, borçlunun makul bir ödeme planı sunması ve bu planı destekleyecek somut veriler sunması önemlidir. Borçluların ise, taksitlendirme taleplerini dürüstlük ilkesi çerçevesinde yapmaları ve ödeme güçlüklerini açıkça ifade etmeleri gerekmektedir. Bu sayede, taksitlendirme süreci daha şeffaf ve adil bir şekilde yürütülebilir. Ayrıca, taksitlendirme sözleşmelerinde, borcun tamamının muaccel hale gelmesi, gecikme faizi uygulanması gibi temerrüt şartlarının açıkça belirtilmesi, tarafların haklarını koruyacaktır. Son olarak, 7251 sayılı Kanunla İİK'da yapılan değişikliklerle icra mahkemesinin taksitlendirme yetkisi de dikkate alınarak, borçluların bu imkandan yararlanmaları teşvik edilmelidir.




Hukuki Danışmanlık