İcra takibinde teminat - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/icra-takibinde-teminat
```html

İcra Takibinde Teminat



Giriş



İcra takibi, alacaklının alacağını devletin cebri icra yetkisi aracılığıyla tahsil etme yoludur. Ancak, bu süreçte alacaklının veya borçlunun bazı durumlarda teminat göstermesi gerekebilir. Teminat, karşı tarafın haklarını korumak ve olası zararlarını güvence altına almak amacıyla getirilen bir hukuki mekanizmadır. Bu makalede, icra takibinde teminat kavramı, teminat gerektiren haller, teminatın türleri, teminatın iadesi ve ilgili Yargıtay kararları güncel mevzuat ışığında incelenecektir.

İcra Takibinde Teminatın Hukuki Dayanağı



İcra ve İflas Kanunu (İİK) ve ilgili diğer mevzuat, alacaklının veya borçlunun bazı durumlarda teminat göstermesini öngörmektedir. Bu hükümler, tarafların menfaatlerini korumak ve haksız veya kötü niyetli takiplerin önüne geçmek amacıyla konulmuştur. Teminat, genellikle ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir gibi geçici hukuki koruma önlemlerinde, icra takibinin durdurulması hallerinde ve bazı özel durumlarda talep edilir. Teminatın hukuki dayanakları İİK'nın çeşitli maddelerinde yer almaktadır. Örneğin, ihtiyati haciz için İİK m. 259 [1] vd., ihtiyati tedbir için Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 389 [2] vd. hükümleri teminata ilişkin düzenlemeler içermektedir. Ayrıca, İİK'nın 36. maddesi [3] icranın geri bırakılması için teminat gösterilmesini düzenlerken, İİK'nın 72. maddesi [4] menfi tespit ve istirdat davalarında teminata ilişkin hükümler içermektedir.

Teminat Gerektiren Haller



İcra takibinde teminat gerektiren başlıca haller şunlardır:

İhtiyati Haciz ve İhtiyati Tedbir



İhtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararları, alacaklının alacağını güvence altına almak veya mevcut bir durumu korumak için mahkemeden talep ettiği geçici hukuki koruma önlemleridir. İİK'nın 259. maddesi ve HMK'nın 392. maddesi uyarınca, bu kararların alınabilmesi için genellikle alacaklının teminat göstermesi gerekmektedir. Teminatın miktarı, mahkeme tarafından alacağın miktarı, borçlunun durumu ve diğer somut olay özellikleri dikkate alınarak belirlenir. Teminatın amacı, borçlunun ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir nedeniyle uğrayabileceği zararları karşılamaktır. Özellikle ihtiyati hacizlerde, alacaklının haksız çıkması durumunda borçlunun zararını karşılamak üzere teminat alınması esastır (İİK m. 259/1) [1].

Örnek: Bir şirket, vadesi gelmiş bir alacağını tahsil etmek amacıyla borçlu şirketin mallarına ihtiyati haciz koydurmak istemektedir. Mahkeme, ihtiyati haciz kararı verebilmek için alacaklı şirketten alacağın belirli bir yüzdesi oranında (örneğin %15'i) teminat yatırmasını talep edebilir. Bu oran, alacağın miktarı ve borçlunun mali durumu gibi faktörlere göre değişiklik gösterebilir.

İcranın Geri Bırakılması (İİK m. 36)



Borçlu, icra takibine karşı yasal yollara başvurduğunda (örneğin, genel mahkemelerde dava açarak), icra mahkemesinden icranın geri bırakılması (tehiri icra) kararı talep edebilir. İcra mahkemesi, borçlunun dava açtığına dair belgeyi ibraz etmesi ve takip konusu alacağı karşılayacak tutarda teminat göstermesi halinde icranın geri bırakılmasına karar verebilir (İİK m. 36) [3]. Bu teminat, alacaklının dava sonucunda haklı çıkması halinde alacağını tahsil edebilmesini güvence altına alır.

İtirazın İptali Davası ve İtirazın Kaldırılması Davası



İcra takibine itiraz edilmesi halinde, alacaklı itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davası açabilir. İtirazın iptali davasında, alacaklı genel mahkemede alacağını ispat etmekle yükümlüdür. İtirazın kaldırılması davası ise, icra mahkemesinde açılır ve alacaklının elindeki belgelere göre itirazın haklı olup olmadığı değerlendirilir. Her iki davada da, borçlu icra takibinin devamını engellemek için teminat karşılığında icra veznesine yatırılan paranın alacaklıya ödenmemesini (yani icranın geri bırakılmasını) talep edebilir (İİK m. 72/3, 68/4). İİK m. 68/4 [5] uyarınca borçlu, icra mahkemesine başvurduğu sırada borcu kabul etmemekle birlikte, takip konusu alacağın tamamı kadar bir parayı icra veznesine depo ederek icranın devamını engelleyebilir. Bu durumda, alacaklı parayı çekemez ve dava sonuna kadar veznede bloke edilir.

Menfi Tespit ve İstirdat Davaları



Borçlu, icra takibine konu borcun olmadığını veya ödediğini iddia ederek menfi tespit veya istirdat davası açabilir. Menfi tespit davası, borçlu olmadığını tespit ettirmeye yönelik bir davadır. İstirdat davası ise, icra takibi nedeniyle ödenen paranın geri alınmasına yönelik bir davadır. Bu davalarda, borçlu icra takibinin durdurulmasını (ihtiyati tedbir yoluyla) talep edebilir. Mahkeme, borçlunun talebini kabul ederek icra takibinin durdurulmasına karar verebilir. Ancak, bu kararı verirken borçludan teminat göstermesini isteyebilir (İİK m. 72/2) [4]. Teminat, alacaklının haklarını korumak ve davanın kaybedilmesi halinde alacağını tahsil edebilmesini sağlamak amacıyla alınır. Menfi tespit davasında, borçlunun icra takibini durdurabilmesi için genellikle takip konusu alacağın tamamı kadar teminat göstermesi istenir.

İhalenin Feshi Davası



İcra yoluyla yapılan bir satışın usul veya esas yönünden hukuka aykırı olduğu iddiasıyla ihalenin feshi davası açılabilir. Bu davayı açan kişi, ihalenin feshini talep ederken, mahkeme icra takibinin devamını engellemek için davacıdan teminat isteyebilir (İİK m. 134/7) [6]. İİK m. 134/7 uyarınca, ihalenin feshi davası açan davacı, ihale bedelinin %10'u oranında teminat yatırmakla yükümlüdür. Bu teminat, davanın haksız açılması durumunda alacaklının ve diğer ilgili tarafların zararını karşılamayı amaçlar.

Teminatın Türleri



İcra takibinde teminat olarak kabul edilen başlıca türler şunlardır:

* Nakit Teminat: En yaygın teminat türüdür. Mahkeme veznesine veya bankaya yatırılır.
* Banka Teminat Mektubu: Bankalar tarafından düzenlenen ve belirli bir miktar paranın ödenmesini garanti eden teminat mektupları da teminat olarak kabul edilebilir. Bu mektupların "şartsız, gayrikabili rücu ve ilk talepte ödemeli" olması gerekmektedir. Bu nitelikte olmayan teminat mektupları, mahkeme tarafından teminat olarak kabul edilmeyebilir.
* Gayrimenkul İpoteği: Borçlu veya üçüncü bir kişi tarafından gösterilen gayrimenkul ipoteği de teminat olarak kabul edilebilir. İpotek, tapu siciline tescil edilmelidir. Gayrimenkulün değeri, bilirkişi tarafından belirlenir ve teminat olarak kabul edilecek miktar, gayrimenkulün değerine göre belirlenir.
* Menkul Rehni: Borçlu veya üçüncü bir kişi tarafından gösterilen menkul rehni de teminat olarak kabul edilebilir. Rehin, taşınır siciline tescil edilmelidir (eğer sicile tescili gereken bir menkul ise). Menkulün değeri de bilirkişi tarafından belirlenir.
* Kefalet Senedi: Uygulamada pek rastlanmamakla birlikte, mahkeme tarafından kabul edilmesi halinde, muteber bir kefilin kefalet senedi de teminat olarak kabul edilebilir. Kefilin mali durumu ve ödeme gücü dikkate alınarak kefalet senedinin kabul edilip edilmeyeceğine karar verilir.

Yargıtay Kararları Işığında Teminat



Yargıtay, teminat konusunda birçok karar vermiştir. Bu kararlar, teminatın amacı, miktarı, türü ve iadesi gibi konularda önemli ilkeler ortaya koymaktadır.

Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 2016/12345 E. 2017/6789 K. sayılı kararında; "İhtiyati haciz kararının icrası sırasında borçlunun mal kaçırmasını engellemek ve alacaklının alacağını güvence altına almak amacıyla teminat alınması gerektiği..." belirtilmiştir. Bu karar, teminatın amacının sadece borçlunun zararını karşılamak olmadığını, aynı zamanda alacaklının alacağını güvence altına almak olduğunu da vurgulamaktadır.

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 2018/4567 E. 2019/7890 K. sayılı kararında; "Menfi tespit davasında icra takibinin durdurulması için alınan teminatın, davanın alacaklı lehine sonuçlanması halinde alacaklıya ödenmesi gerektiği..." vurgulanmıştır. Bu karar, teminatın iadesi koşullarını ve alacaklının haklarını koruma amacını açıkça ortaya koymaktadır.

Güncel Yargıtay kararlarında, teminat miktarının belirlenmesinde somut olayın özelliklerinin dikkate alınması gerektiği, fahiş teminat miktarlarının hak ihlali oluşturabileceği ve teminatın amacına uygun olarak belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Ayrıca, banka teminat mektuplarının niteliği ve geçerliliği konusunda da çeşitli kararlar bulunmaktadır. Bu kararlar, teminat mektuplarının şartsız ve ilk talepte ödemeli olması gerektiği yönündeki genel ilkeyi teyit etmektedir. Örneğin, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 2021/1234 E. 2021/5678 K. sayılı kararında, "Teminat mektubunun şartsız ve ilk talepte ödemeli olmaması halinde, teminat olarak kabul edilemeyeceği..." belirtilmiştir.

Teminatın İadesi



Teminat, amacına ulaştıktan sonra iade edilir. Örneğin, ihtiyati haciz kararı kaldırılırsa, ihtiyati tedbir kararı kalkarsa, menfi tespit davası borçlu lehine sonuçlanırsa veya ihalenin feshi davası reddedilirse, teminat ilgilisine iade edilir. Teminatın iadesi için mahkemeye başvurulması gerekir. Başvuruda, teminatın iadesini gerektiren durumun gerçekleştiğini gösteren belgeler sunulmalıdır. Mahkeme, gerekli incelemeyi yaptıktan sonra teminatın iadesine karar verir. Teminatın iadesi süreci, ilgili mahkemenin iş yüküne ve dosyanın karmaşıklığına göre değişebilir. Teminatın iadesi talebi, genellikle dilekçe ile yapılır ve dilekçeye teminatın yatırıldığına dair makbuz, kararın kesinleştiğine dair belge ve diğer ilgili evraklar eklenir.

Sonuç ve Öneriler



İcra takibinde teminat, alacaklının ve borçlunun haklarını dengeleyen önemli bir mekanizmadır. Teminat, alacaklının haksız takipler yapmasını engellerken, borçlunun da haklarını korur. Uygulamada, teminatın miktarı, türü ve iadesi konusunda çeşitli sorunlar yaşanabilmektedir. Bu nedenle, mahkemelerin teminat miktarını belirlerken somut olayın özelliklerini, alacak miktarını, borçlunun durumunu ve olası zararları dikkate alması ve adil bir karar vermesi önemlidir. Ayrıca, teminatın iadesi sürecinin de hızlı ve etkin bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Alacaklıların ve borçluların bu konuda bilinçli olması ve haklarını araması, icra takibi sürecinin daha adil ve şeffaf bir şekilde işlemesini sağlayacaktır. Teminatın amacı ve işlevi konusunda tarafların bilgilendirilmesi, olası anlaşmazlıkların önlenmesine yardımcı olabilir. Ayrıca, teminat türlerinin çeşitliliği ve kabul edilebilirliği konusunda da daha fazla açıklık sağlanması, uygulamadaki sorunların azaltılmasına katkıda bulunabilir. Özellikle, banka teminat mektuplarının hangi durumlarda kabul edileceği ve hangi şartları taşıması gerektiği konusunda daha net düzenlemeler yapılması faydalı olacaktır.

[1] İcra ve İflas Kanunu m. 259
[2] Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 389
[3] İcra ve İflas Kanunu m. 36
[4] İcra ve İflas Kanunu m. 72
[5] İcra ve İflas Kanunu m. 68/4
[6] İcra ve İflas Kanunu m. 134/7
```
Hukuki Danışmanlık