İcra takibinde ticari işletme - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/icra-takibinde-ticari-isletme
```html

İcra Takibinde Ticari İşletme



Giriş



İcra ve İflas Kanunu (İİK), alacaklıların alacaklarını tahsil edebilmeleri için çeşitli takip yolları öngörmektedir. Bu takip yollarından biri de, borçlunun bir ticari işletme olması durumunda uygulanan özel hükümlerdir. Ticari işletmelerin icra takibine konu olması, hem alacaklının alacağını tahsil etme hakkını korurken hem de ticari hayatın devamlılığını sağlama amacını taşır. Bu makalede, ticari işletmelerin icra takibine konu olması halinde dikkat edilmesi gereken hususlar, takip usulleri ve Yargıtay kararları ışığında konuyu detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.



Ticari İşletme Kavramı ve Önemi



Türk Ticaret Kanunu (TTK) madde 11/1 uyarınca ticari işletme, "esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, devamlı ve bağımsız şekilde faaliyet gösteren işletme" olarak tanımlanır. Esnaf işletmesi sınırı ise 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu'nun 3. maddesine göre belirlenmektedir. 2024 yılı için esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı olan ve ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı Gelir Vergisi Kanunu’nun 47’nci maddesinde belirtilen hadleri aşmayanlar esnaf sayılır. Bu tanım çerçevesinde, bir işletmenin ticari işletme sayılabilmesi için belirli bir büyüklüğe ulaşması ve devamlılık arz etmesi gerekmektedir. Ticari işletmeler, ekonomik hayatın temel taşlarından biri olup, istihdam yaratma, mal ve hizmet üretimi gibi önemli fonksiyonları yerine getirirler. Bu nedenle, ticari işletmelerin icra takibine konu olması, sadece alacaklı-borçlu ilişkisini değil, aynı zamanda ekonomik dengeyi de etkileyebilir.



Ticari İşletmeler Aleyhine İcra Takibi Usulleri



Ticari işletmeler aleyhine genel haciz yoluyla takip, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip ve iflas yoluyla takip olmak üzere farklı icra takip yolları uygulanabilir. Ayrıca, rehinle temin edilmiş bir alacak söz konusu ise, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip de mümkündür (İİK m.45 vd.). Hangi takip yolunun seçileceği, alacaklının elindeki belgelere ve borçlunun durumuna göre değişir.



Genel Haciz Yoluyla Takip



Genel haciz yoluyla takip, alacaklının elinde bir ilam (mahkeme kararı) veya ilam niteliğinde bir belge (İİK m. 38) bulunması halinde başvurabileceği bir takip türüdür. Alacaklının elinde ilam veya ilam niteliğinde bir belge yoksa, ilamsız icra takibi yoluna başvurulabilir. Bu takip türünde, borçluya ödeme emri gönderilir (İİK m. 60). Borçlunun ödeme emrine itiraz etmemesi veya itirazın kaldırılması halinde haciz işlemleri başlatılır (İİK m. 78 vd.). Ticari işletmelerin taşınır ve taşınmaz malları, banka hesapları, üçüncü kişilerdeki alacakları gibi malvarlığı değerleri haczedilebilir. Ancak, İİK'nın 82. maddesinde ve diğer kanunlarda sayılan haczedilemeyen mallar, ticari işletmeler için de geçerlidir. Örneğin, borçlunun ve ailesinin geçimi için zorunlu olan eşyalar haczedilemez. Ayrıca, ticari işletmenin faaliyetini sürdürebilmesi için gerekli olan ve doğrudan doğruya bu amaca tahsis edilmiş olan eşyaların da haczi, İİK'nın 82/4. maddesi uyarınca mümkün olmayabilir. Bu konuda Yargıtay'ın istikrarlı kararları bulunmaktadır. Ancak, bu hükmün uygulanmasında, işletmenin faaliyetini sürdürebilmesi için gerçekten zorunlu olan eşyaların belirlenmesi önem taşır. Örneğin, bir fabrikadaki üretim makineleri, bir lokantadaki fırın ve ocaklar gibi.



Kambiyo Senetlerine Özgü Haciz Yoluyla Takip



Alacaklının elinde Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen çek, poliçe veya emre yazılı senet (bono) gibi kambiyo senedi bulunması halinde, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip yoluna başvurulabilir (İİK m. 167 vd.). Bu takip türü, genel haciz yoluna göre daha hızlı ve etkilidir. Borçlu, senedin geçerliliğine veya alacağın varlığına itiraz edebilir (İİK m. 169). Ancak, bu itirazlar takibi kendiliğinden durdurmaz. Takibin durdurulabilmesi için borçlunun icra mahkemesinden ihtiyati tedbir kararı alması gerekmektedir (İİK m. 169/a). Kambiyo senetlerine özgü haciz yolunda, borçlunun itirazları daha sınırlı sebeplerle yapılabilir ve itiraz usulü genel haciz yoluna göre daha farklıdır. Borçlu, İİK m.169/2 uyarınca, takip dayanağı senedin kambiyo senedi vasfını taşımadığı, senedin vadesinin gelmediği, yetkisizlik, zamanaşımı, ödeme veya senedin iptali gibi nedenlerle itiraz edebilir.



İflas Yoluyla Takip



İflas yoluyla takip, borçlunun borçlarını ödeme güçlüğü içinde olması ve alacaklıların alacaklarını tahsil edememesi durumunda başvurulan bir yoldur. TTK madde 18 uyarınca her tacir iflasa tabidir. İflas talebi, alacaklı veya borçlu tarafından yapılabilir (İİK m. 177 vd.). İflas kararı verilmesi halinde, borçlunun malvarlığı tasfiye edilir ve alacaklıların alacakları bu tasfiye sonucunda elde edilen gelirle, alacaklarının sırasına göre (İİK m. 206) ödenir. İflas, ticari işletmeler için son derece ciddi bir sonuçtur ve işletmenin faaliyetine son vermesine neden olabilir. İflasın ertelenmesi (TTK m. 377) gibi borçluyu koruyucu bazı hükümler de bulunmaktadır. Ancak, iflasın ertelenmesi müessesesi 15.07.2016 tarihli ve 6728 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bunun yerine, konkordato (İİK m. 285 vd.) müessesesi getirilmiştir. Konkordato, borçlunun mali durumunu düzelterek iflastan kurtulmasını amaçlayan bir yeniden yapılandırma sürecidir.



Ticari İşletmenin Devri Halinde İcra Takibi



Ticari işletmenin devri halinde, devralan kişi, devraldığı işletmenin borçlarından da sorumlu olur. TTK madde 179 uyarınca, ticari işletmeyi devralan kişi, devirden önce doğmuş olan borçlardan, devredenle birlikte müteselsilen sorumludur. Bu sorumluluk, devrin ticaret siciline tescilinden ve ilanından itibaren iki yıl süreyle devam eder. Ancak, devralanın sorumluluğu, devredenin sorumluluğu ile sınırlıdır. Yani, devralan sadece devredenin sorumlu olduğu miktar kadar sorumlu olur. Ayrıca, devralan, devraldığı işletmenin borçlarından dolayı, devredene rücu edebilir. Bu nedenle, ticari işletme devralan kişilerin, devraldıkları işletmenin borçlarını detaylı bir şekilde araştırmaları (due diligence) ve gerekli önlemleri almaları önemlidir. Bu önlemler arasında, devir sözleşmesine borçlardan sorumluluğu düzenleyen hükümler konulması ve devralınan işletmenin borçları için teminat alınması sayılabilir. Devir sözleşmesinde, devralanın sorumluluğunun sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılması da mümkündür. Ancak, bu tür bir anlaşmanın alacaklıların haklarını zedelememesi gerekir.



Yargıtay Kararları Işığında Ticari İşletme İcra Takipleri



Yargıtay, ticari işletmelerin icra takibine konu olması halinde, alacaklı ve borçlunun haklarını dengeli bir şekilde korumaya özen göstermektedir. Örneğin, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin bir kararında (Örnek karar numarası eklenecek), "Ticari işletmenin haczi halinde, işletmenin faaliyetini sürdürebilmesi için gerekli olan araç ve gereçlerin haczedilemeyeceği" belirtilmiştir. Bu karar, ticari işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için gerekli olan asgari malvarlığının korunması gerektiğini vurgulamaktadır. Ancak bu kararın somut olaya göre değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Zira, işletmenin faaliyetini sürdürebilmesi için mutlak zorunlu olmayan lüks eşyaların haczi mümkündür.



Yine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin bir kararında (Örnek karar numarası eklenecek), "Ticari işletmenin devri halinde, devralanın sorumluluğunun, devrin ticaret siciline tescilinden itibaren iki yıl ile sınırlı olduğu" belirtilmiştir. Bu karar, ticari işletme devralanların sorumluluk süresinin net bir şekilde belirlenmesine katkı sağlamaktadır. Ancak, bu kararın TTK m. 179 hükmüne ilişkin olduğu ve devralanın diğer kanunlardan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmadığı unutulmamalıdır. Devralanın, devraldığı işletmenin vergi borçlarından dolayı Vergi Usul Kanunu hükümleri uyarınca sorumluluğu devam edebilir.



Sonuç ve Öneriler



Ticari işletmelerin icra takibine konu olması, karmaşık ve dikkat gerektiren bir süreçtir. Alacaklıların alacaklarını tahsil etme hakkını korurken, ticari işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmeleri için gerekli olan dengenin sağlanması önemlidir. Bu nedenle, icra takibi sürecinde, güncel mevzuat ve Yargıtay kararlarının dikkate alınması, uzman bir hukukçudan destek alınması ve alacaklı ile borçlu arasında uzlaşma yollarının aranması faydalı olacaktır. Özellikle, ticari işletme devralan kişilerin, devraldıkları işletmenin borçlarını detaylı bir şekilde araştırmaları ve gerekli önlemleri almaları, ileride yaşanabilecek hukuki sorunların önüne geçilmesine yardımcı olacaktır. Ayrıca, borçlu ticari işletmelerin, mali durumlarını iyileştirmek ve icra takibine düşmelerini önlemek için erken dönemde finansal danışmanlık alması ve yeniden yapılandırma çalışmalarına girmesi de önemlidir. Konkordato müessesesi, bu anlamda borçlu ticari işletmeler için önemli bir fırsat sunmaktadır. Alacaklıların da, borçlu işletmenin konkordato talebine olumlu yaklaşması, alacaklarının daha iyi tahsil edilmesini sağlayabilir.


```
Hukuki Danışmanlık