Türk hukuk sisteminde yaşanan değişimler, İcra ve İflas Hukuku alanında da önemli yenilikleri beraberinde getirmektedir. Ekonomik dalgalanmalar, küresel piyasalardaki belirsizlikler ve teknolojik gelişmeler, şirketlerin finansal yapılarını ve hukuki süreçlerini doğrudan etkilemektedir. Bu makalede, İcra ve İflas Hukuku'ndaki güncel gelişmeler, özellikle konkordato süreçleri, kamu ihalelerindeki şeffaflık arayışları ve dijitalleşmenin etkileri ele alınacak, bu gelişmelerin uygulamadaki yansımaları değerlendirilecektir.
Konkordato Süreçlerinde Çalışan Hakları ve Güncel Gelişmeler
Son dönemde kamuoyunda sıkça gündeme gelen büyük ölçekli şirketlerin konkordato ilanları, bu süreçten en çok etkilenen kesim olan çalışanların haklarını ön plana çıkarmaktadır. Konkordato, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) 285-309. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, borçlunun iflasını ertelemek veya önlemek amacıyla başvurduğu bir hukuki yoldur. Ancak, bu süreçte çalışanların kıdem tazminatı, ücret alacakları, yıllık izin ücretleri ve iş güvenliği gibi hakları önemli hukuki sorunlar yaratmaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun son dönemdeki kararları, konkordato sürecinde çalışan alacaklarının korunmasına yönelik önemli içtihatlar oluşturmaktadır. Özellikle, konkordato talebinin kabulüyle birlikte İİK'nın 206. maddesi uyarınca işçi alacaklarının öncelikli alacak statüsünde olması, bu alacakların tahsilini kolaylaştırmaktadır. Ancak, konkordato mühletinin verilmesiyle birlikte İİK'nın 294. maddesi uyarınca başlatılan icra takiplerinin durdurulması, çalışanların alacaklarını tahsil etmelerini zorlaştırabilmektedir. Bu noktada, İş Kanunu'nun 32. maddesi ve İİK'nın 206. maddesi uyarınca işçilerin kıdem tazminatı, ücret alacakları ve diğer alacaklarının öncelikli alacak statüsünde olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 376. maddesi ve ilgili mevzuat uyarınca, şirketlerin finansal yapılarını güçlendirmeleri ve çalışan haklarını korumaları gerekmektedir.
Konkordato sürecinde işten çıkarmaların hukuki sınırları da önem arz etmektedir. İşverenler, toplu işten çıkarma yaparken 4857 sayılı İş Kanunu'nun 29. maddesinde belirtilen usul ve esaslara uymak zorundadır. Aksi halde, işten çıkarmalar geçersiz sayılabilecek ve işveren tazminat ödemekle yükümlü olacaktır. Son dönemdeki uygulamalarda, konkordato sürecinin kötüye kullanılarak işten çıkarmaların yapıldığı durumlarla karşılaşılmakta ve mahkemeler bu tür davalarda işçi lehine kararlar vermektedir. İşçilerin haklarının korunması amacıyla, konkordato komiserlerinin ve mahkemelerin bu tür eylemleri titizlikle incelemesi gerekmektedir.
Kamu İhale Kanunu'nda Beklenen Değişiklikler ve Şeffaflık
Kamu İhale Kanunu'nda (4734 sayılı Kanun) yapılması planlanan değişiklikler, özellikle şeffaflık ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi yönünde yoğunlaşmaktadır. Mevcut 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun uygulanması sırasında ortaya çıkan aksaklıklar, yolsuzluk iddiaları ve ihale süreçlerindeki belirsizlikler, kapsamlı bir reform ihtiyacını doğurmuştur. Bu bağlamda, ihale süreçlerinin daha şeffaf hale getirilmesi ve denetim mekanizmalarının etkinleştirilmesi hedeflenmektedir.
Yeni düzenlemelerle birlikte, elektronik ihale platformlarının kullanımının yaygınlaştırılması, ihale dokümanlarının erişilebilirliğinin artırılması ve itiraz mekanizmalarının etkinleştirilmesi planlanmaktadır. Ayrıca, ihale süreçlerinde yer alan tarafların uyması gereken etik kuralların daha net tanımlanması ve yaptırımların ağırlaştırılması da gündemdedir. Bu değişikliklerin, kamu kaynaklarının etkin kullanımı ve rekabetin adil koşullarda sağlanması açısından önemli katkılar sunması beklenmektedir. Özellikle, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun ilgili hükümleri ile uyumlu bir denetim mekanizması oluşturulması hedeflenmektedir.
Kamu İhale Kanunu'ndaki değişikliklerin İcra ve İflas Hukuku'na yansımaları da dikkatle incelenmelidir. Özellikle, kamu ihalelerinden doğan alacakların tahsili ve bu alacakların teminatı konularında yeni düzenlemeler getirilmesi beklenmektedir. Mevcut uygulamada, kamu ihalelerinden doğan alacakların tahsilinde yaşanan güçlükler, birçok şirketin finansal sıkıntıya düşmesine ve hatta iflas sürecine girmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle, alacakların tahsilini kolaylaştıracak ve teminat mekanizmalarını güçlendirecek düzenlemelerin yapılması önem arz etmektedir.
İcra ve İflas Hukukunda Dijitalleşme ve Elektronik Uygulamalar
Teknolojik gelişmeler, İcra ve İflas Hukuku alanında da kendini göstermekte ve dijitalleşme süreci hız kazanmaktadır. Elektronik icra dosyaları, e-tebligat uygulamaları ve dijital haciz süreçleri, icra ve iflas hukuku uygulamasında önemli değişikliklere yol açmaktadır. 7153 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler, icra ve iflas hukukunda dijitalleşmeyi teşvik edici niteliktedir.
Elektronik icra dosyalarının kullanımı, süreçlerin hızlanması ve masrafların azaltılması açısından önemli avantajlar sunmaktadır. Ancak, bu süreçte kişisel verilerin korunması ve siber güvenlik konuları da dikkatle ele alınmalıdır. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) uyarınca, icra ve iflas süreçlerinde işlenen kişisel verilerin güvenliğinin sağlanması zorunludur. Bu kapsamda, veri güvenliği standartlarının yükseltilmesi ve siber saldırılara karşı önlemlerin alınması gerekmektedir.
Dijital haciz uygulamaları da giderek yaygınlaşmaktadır. Bankacılık sistemindeki gelişmeler, alacaklıların borçluların banka hesaplarına daha hızlı ve etkin bir şekilde haciz koyabilmelerine olanak tanımaktadır. Ancak, bu uygulamalarda borçlunun temel geçim kaynaklarının korunması ve haciz sınırlarının doğru belirlenmesi önem arz etmektedir. İcra ve İflas Kanunu'nun 82. maddesi uyarınca, borçlunun ve ailesinin geçimi için gerekli olan malların haczedilemeyeceği unutulmamalıdır. Ayrıca, dijital haciz süreçlerinde de KVKK'ya uygun hareket edilmesi ve kişisel verilerin korunması gerekmektedir.
İflas Yoluyla Tasfiye ve Alternatif Çözüm Yolları
Ekonomik dalgalanmaların arttığı dönemlerde, iflas yoluyla tasfiye süreçleri de yoğunluk kazanmaktadır. Ancak, iflasın şirketler için tek çözüm yolu olmadığı, alternatif yeniden yapılandırma seçeneklerinin de değerlendirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. İcra ve İflas Kanunu'nda 7101 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler, şirketlerin yeniden yapılandırılmasına imkan tanıyan yeni mekanizmalar öngörmüştür.
Yeniden yapılandırma süreçlerinde, alacaklılar ve borçlular arasında adil bir dengenin kurulması esastır. Bu süreçte, borçlunun faaliyetlerinin sürdürülebilmesi ve istihdamın korunması hedeflenmektedir. Ayrıca, küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) yeniden yapılandırma süreçlerinde daha esnek kurallara tabi tutulması da gündemdeki konular arasındadır. Bu kapsamda, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 376. maddesi ve ilgili mevzuat hükümleri de dikkate alınmalıdır.
İflas yoluyla tasfiye süreçlerinde, tasfiye memurlarının rolü ve sorumlulukları da önemli hukuki konular arasındadır. Tasfiye memurlarının atanması, görev ve yetkileri ile sorumlulukları, İcra ve İflas Kanunu'nun ilgili maddelerinde düzenlenmiştir. Son dönemdeki Yargıtay kararları, tasfiye memurlarının tarafsızlığı ve mesleki standartlara uygun davranması gerektiğini vurgulamaktadır. Tasfiye memurlarının, İİK'nın 254 vd. maddelerinde belirtilen görevlerini eksiksiz yerine getirmeleri ve alacaklıların haklarını korumaları büyük önem taşımaktadır.
Sonuç ve Değerlendirme
İcra ve İflas Hukuku alanındaki güncel gelişmeler, hem mevzuat değişiklikleri hem de yargı kararlarıyla şekillenmeye devam etmektedir. Konkordato süreçlerinde çalışan haklarının korunması, kamu ihalelerinde şeffaflığın artırılması, dijitalleşmenin icra ve iflas hukukuna etkileri ve iflas alternatifleri, günümüzün önemli hukuki konuları arasında yer almaktadır. Bu gelişmeler, hukuk uygulayıcılarının, şirketlerin ve ilgili tüm tarafların sürekli olarak kendilerini güncellemelerini ve mevzuat değişikliklerini yakından takip etmelerini gerektirmektedir. Hukuki süreçlerde profesyonel danışmanlık almak ve mevzuata uygun hareket etmek, hak kayıplarının önlenmesi ve hukuki güvencenin sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır.