İş kazaları, çalışma yaşamının kaçınılmaz ve üzücü bir gerçeğidir. Türk İş Hukuku mevzuatı, iş kazaları neticesinde hem çalışanların haklarını güvence altına almayı hem de işverenlerin yükümlülüklerini net bir şekilde düzenlemeyi amaçlar. Özellikle son dönemde medyada yer alan iş kazaları, iş sağlığı ve güvenliği denetimlerinin etkinliği ile işverenlerin sorumluluklarını bir kez daha gündeme getirmiştir. Bu makalede, 4857 sayılı İş Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde, bir iş kazasının meydana gelmesi durumunda işverenin hukuki sorumlulukları ayrıntılı olarak incelenecektir.
İş Kazasının Hukuki Tanımı ve Bildirim Yükümlülüğü
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 13. maddesine göre iş kazası; sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, işveren tarafından yürütülen iş nedeniyle veya işveren tarafından görevle başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işiyle ilgili olmaksızın meydana gelen, sigortalının kendi adına ve hesabına bağımsız çalışması halinde ise yürütmekte olduğu iş nedeniyle meydana gelen ve sigortalıyı bedenen veya ruhen zarara uğratan olaydır. İşverenin ilk ve en önemli yükümlülüğü, iş kazasını zamanında bildirmektir. İşveren, iş kazasını öğrendiği tarihten itibaren en geç üç iş günü içinde Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) elektronik ortamda bildirmekle yükümlüdür. Bildirimin süresinde yapılmaması veya hiç yapılmaması halinde, işverene idari para cezası uygulanır. Ayrıca, bildirimsizlik durumu, SGK tarafından yapılacak incelemelerde iş kazasının tespiti sürecini de olumsuz etkileyebilir. Bildirim yükümlülüğü, e-bildirge sistemi üzerinden yerine getirilmektedir.
İşverenin Sosyal Güvenlik Kurumu'na Karşı Sorumlulukları (Rücu)
İş kazası sonucunda sigortalıya veya hak sahiplerine SGK tarafından yapılan geçici iş göremezlik ödeneği, sürekli iş göremezlik geliri, ölüm geliri, cenaze ödeneği gibi giderler öncelikle SGK tarafından karşılanır. Ancak, iş kazasının işverenin veya alt işvereninin kastı, ağır kusuru veya İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndaki yükümlülüklerine aykırı davranışı sonucu meydana gelmesi halinde, SGK yaptığı bu ödemeleri işverenden rücu etme (geri alma) hakkına sahiptir. Yargıtay kararlarında, işverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almaması, çalışanlara gerekli eğitimleri vermemesi, risk değerlendirmesi yapmaması, uygun kişisel koruyucu donanımları (KKD) sağlamaması veya makine ve teçhizatı güvenli hale getirmemesi gibi durumlar genellikle "ağır kusur" olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, işverenlerin rücu talebiyle karşılaşmamak için 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve ilgili mevzuatta belirtilen tüm önlemleri eksiksiz alması ve bu önlemleri düzenli olarak denetlemesi büyük önem taşır.
İşverenin Maddi Tazminat Sorumluluğu
İş kazasına maruz kalan çalışan, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun ilgili hükümlerine dayanarak işverenden maddi tazminat talep edebilir. Maddi tazminat, çalışanın iş kazası nedeniyle uğradığı maddi kayıpları (tedavi giderleri, çalışma gücü kaybı nedeniyle oluşan kazanç kayıpları, gelecekteki ekonomik kayıplar vb.) karşılamayı amaçlar. Çalışanın maddi tazminat talebinde bulunabilmesi için, işverenin kusurlu olması gerekmektedir. İşverenin kusurunun belirlenmesinde, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alıp almadığı, çalışanları eğitip eğitmediği, risk değerlendirmesi yapıp yapmadığı, iş organizasyonunu doğru yapıp yapmadığı gibi faktörler dikkate alınır. Etkin denetim mekanizmalarının olmaması, işveren kusurunun varlığını güçlendiren bir unsurdur. Maddi tazminat davalarında, mahkemeler genellikle bilirkişi incelemesi yaptırarak çalışanın çalışma gücü kaybı oranını ve uğradığı maddi zararın miktarını tespit eder. İş kazası sonucu ölüm meydana gelmişse, ölen işçinin destekten yoksun kalan yakınları da destek tazminatı talep edebilirler.
İşverenin Manevi Tazminat Sorumluluğu
İş kazası, çalışanın bedensel ve ruhsal bütünlüğüne zarar verdiği, acı ve ıstırap çekmesine neden olduğu için, çalışan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun ilgili hükümleri uyarınca manevi tazminat da talep edebilir. Manevi tazminat, çalışanın çektiği acı, elem, keder, yaşam sevincinin azalması, sosyal ilişkilerinin bozulması gibi manevi zararlarının giderilmesini amaçlar. Mahkemeler, manevi tazminat miktarını belirlerken kazanın ağırlığını, işverenin kusur oranını, çalışanın yaşını, sosyal statüsünü, ekonomik durumunu ve olayın özelliklerini dikkate alır. İşverenin iş güvenliği önlemlerini ihmal etmesi, manevi tazminat miktarının artırılmasında etkili bir faktördür. İş kazası sonucu ölüm meydana gelmişse, ölen işçinin yakınları da duydukları acı ve elem nedeniyle manevi tazminat talep edebilirler.
İşverenin Ceza Sorumluluğu
İş kazası, işveren için ceza hukuku anlamında da sorumluluk doğurabilir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 85. maddesinde düzenlenen "Taksirle Ölüme Neden Olma" ve 89. maddesinde düzenlenen "Taksirle Yaralama" suçları söz konusu olabilir. Eğer iş kazası, işverenin iş güvenliği önlemlerini almaması, denetim görevini yerine getirmemesi gibi taksirli (dikkatsiz, özensiz) bir davranışı sonucu meydana gelmişse, işveren hakkında ceza davası açılabilir. Bu davalar sonucunda işverene hapis cezası verilebileceği gibi, cezanın ertelenmesi veya adli para cezasına çevrilmesi de mümkündür. İş kazalarında ceza sorumluluğunun ortaya çıkması, özellikle son dönemdeki iş kazası haberleriyle birlikte toplumda daha fazla tartışılan ve takip edilen bir konu haline gelmiştir. Ceza davalarında, kusur oranının tespiti büyük önem taşır ve genellikle bilirkişi raporları esas alınır.
İş Güvenliği Önlemleri ve İdari Yaptırımlar
İşverenin en temel sorumluluğu, iş kazalarının meydana gelmesini önlemektir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, işverene çalışanların hayat ve beden bütünlüğünü korumak için kapsamlı yükümlülükler yüklemiştir. Risk değerlendirmesi yapmak, çalışanlara iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri vermek, acil durum planları hazırlamak, gerekli kişisel koruyucu donanımları (KKD) sağlamak, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı görevlendirmek, periyodik sağlık kontrollerini yaptırmak ve iş sağlığı ve güvenliği kurulu oluşturmak bu yükümlülüklerin başlıcalarıdır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na bağlı İş Teftiş Kurulu müfettişleri tarafından yapılan denetimlerde bu önlemlerin alınmadığının tespit edilmesi halinde, işverene idari para cezaları uygulanır ve işyerinin tehlikeli kısımlarının faaliyetten men edilmesine kadar varan yaptırımlar uygulanabilir. İdari para cezaları, her yıl yeniden değerleme oranında artırılmaktadır.
Sonuç ve Değerlendirme
İş kazası sonrasında işverenin sorumlulukları, idari, mali, hukuki ve cezai boyutları olan çok yönlü bir yükümlülükler bütünüdür. İşveren, sadece kaza sonrasında değil, kazanın önlenmesi aşamasında da son derece dikkatli ve özenli davranmak zorundadır. Etkin denetim mekanizmalarının varlığı, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün yerleşmesi, işverenlerin bilinçlendirilmesi ve çalışanların katılımının sağlanması, iş kazalarını asgari seviyeye indirmenin temel anahtarıdır. İşverenler, mevzuatta kendilerine yüklenen bu ağır sorumlulukların bilinciyle hareket etmeli, çalışanların en temel hakkı olan yaşam hakkını ve beden bütünlüğünü korumak için gerekli tüm yatırımı ve özveriyi göstermelidir. Bu, sadece bir yasal yükümlülük değil, aynı zamanda insani ve sosyal bir sorumluluktur. Hukuki süreçlerde, hem işverenlerin hem de çalışanların haklarının korunması için uzman bir avukattan hukuki danışmanlık almaları büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği konusunda uzmanlaşmış danışmanlık firmalarından destek almaları, riskleri doğru bir şekilde analiz etmelerine ve uygun önlemleri almalarına yardımcı olabilir.