Miras bırakanın alacakları - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/miras-birakanin-alacaklari

Miras hukuku, bir kişinin ölümüyle birlikte malvarlığının (terekenin) kimlere ve nasıl intikal edeceğini düzenleyen hukuk dalıdır. Bu malvarlığı içerisinde, miras bırakanın üçüncü kişilerden olan alacakları da önemli bir yer tutar. Bu makalede, miras bırakanın alacaklarının hukuki niteliği, mirasçıların bu alacaklar üzerindeki hakları, alacakların paylaşımı ve Yargıtay kararları ışığında uygulamadaki durum ele alınacaktır.



Miras Bırakanın Alacaklarının Hukuki Niteliği



Miras bırakanın alacakları, ölümünden önce üçüncü kişilere karşı sahip olduğu, tahsili mümkün olan parasal veya ayni hakları ifade eder. Bu alacaklar, bir sözleşmeden (örneğin, satış, kira, eser sözleşmesi), haksız fiilden (örneğin, trafik kazası sonucu maddi ve manevi tazminat alacağı) veya kanundan (örneğin, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak) doğmuş olabilir. Türk Medeni Kanunu (TMK) m. 599 uyarınca, miras bırakanın ölümü ile birlikte mirasçıları, kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak kaydıyla, miras bırakanın tüm malvarlığına (aktif ve pasif) bir bütün olarak halef olurlar. Bu ilkeye "külli halefiyet" denir. Bu kapsamda, miras bırakanın alacakları da mirasçılara geçer. Miras bırakanın alacakları, terekenin aktifini oluşturur ve tereke borçlarının ödenmesinde kullanılır. Alacak hakkı, niteliği itibarıyla devredilebilen bir hak olup, mirasın açılmasıyla birlikte kendiliğinden mirasçılara intikal eder (TMK m. 599). Ancak bazı alacak hakları, niteliği gereği devredilemez veya kişiye sıkı sıkıya bağlı olabilir (örneğin, manevi tazminat alacağı veya nafaka alacağı). Bu tür alacaklar, ancak kanunda öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde mirasçılara geçebilir. Örneğin, TBK m. 58/2 uyarınca, manevi tazminat alacağı miras bırakan tarafından dava edilmişse veya borçlu tarafından kabul edilmişse mirasçılara geçer. Nafaka alacağı ise, geçmişe dönük birikmiş nafaka alacakları miras yoluyla intikal ederken, geleceğe yönelik nafaka alacağı kural olarak intikal etmez.



Mirasçıların Alacaklar Üzerindeki Hakları



Mirasçılar, miras bırakanın ölümüyle birlikte kendiliğinden (ipso iure) alacakların sahibi olurlar. Ancak, bu alacakları talep edebilmek için öncelikle mirasın reddedilmemiş olması gerekir. TMK m. 605 ve devamı maddelerinde mirasın reddi düzenlenmiştir. Mirasın reddi halinde, mirasçı miras bırakanın alacakları üzerinde hak sahibi olmaz. Mirasın reddi, yasal süre içinde yapılmalıdır (TMK m. 606). Bu süre, mirasçıların miras bırakanı tanıdıkları veya mirasın kendilerine geçtiğini öğrendikleri tarihten itibaren üç aydır. Eğer miras reddedilmezse, mirasçılar terekeye dahil olan alacakları dava yoluyla veya icra takibi yoluyla tahsil edebilirler. Mirasçıların alacaklar üzerindeki hakları, yasal veya atanmış mirasçı olmalarına, miras paylarına ve diğer mirasçıların varlığına göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, birden fazla mirasçı varsa, alacak terekeye dahil olup, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaştırılır (TMK m. 647). Her bir mirasçı, kural olarak alacağın tamamı için değil, miras payı oranındaki kısmı için dava açabilir veya icra takibi yapabilir. Ancak, mirasçılar kendi aralarında anlaşarak alacağın paylaşımını farklı şekilde düzenleyebilirler. Mirasçılardan biri, diğer mirasçıların muvafakatini alarak veya mahkeme kararıyla terekeye dahil bir alacağı tek başına takip edebilir (TMK m. 640). Bu durumda, alacak tahsil edildiğinde, diğer mirasçıların payları da dikkate alınarak paylaşım yapılır. TMK m. 640'da düzenlenen bu duruma "tereke alacaklısı" denir.



Alacakların Paylaşımı



Miras bırakanın alacakları, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaştırılır. Bu paylaşım, mirasın açılmasıyla kendiliğinden gerçekleşir. Ancak, alacakların fiilen tahsil edilmesi ve paylaşılması, mirasçıların ortak hareket etmesini gerektirebilir. Mirasçılar, tereke mallarının yönetimi ve paylaşımı konusunda anlaşamazlarsa, sulh hukuk mahkemesinden tereke temsilcisi atanmasını isteyebilirler (TMK m. 592). Tereke temsilcisi, mahkeme tarafından atanan ve terekenin yönetimi, borçların ödenmesi ve malvarlığının mirasçılar arasında paylaştırılması gibi görevleri yerine getiren kişidir. Alacakların paylaşımı sırasında, bazı alacakların niteliği (örneğin, devredilemeyen veya kişiye sıkı sıkıya bağlı alacaklar) özel durumlar yaratabilir. Bu tür alacaklar, ancak mirasçıların tamamının rızasıyla veya mahkeme kararıyla devredilebilir veya tahsil edilebilir. Örneğin, miras bırakanın manevi tazminat alacağı, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğundan, mirasçılara ancak mahkeme kararıyla geçebilir (Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 58/2). Mirasçılar arasında terekenin paylaşımı konusunda anlaşmazlık çıkması halinde, ortaklığın giderilmesi davası açılabilir (TMK m. 699). Bu dava sonucunda, tereke malları (alacaklar dahil) satılarak bedeli mirasçılar arasında paylaştırılır. Ancak, alacakların aynen taksimi mümkünse, öncelikle bu yol denenir. Ortaklığın giderilmesi davasında, alacakların tahsili için icra takibi yapılması da talep edilebilir.



Yargıtay Kararları Işığında Uygulama



Yargıtay, miras bırakanın alacaklarının mirasçılar tarafından talep edilebilmesi için alacağın varlığının ve miktarının somut delillerle ispatlanması gerektiğini vurgulamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.06.2020 tarihli, 2019/1256 E., 2020/56 K. sayılı kararında, "Mirasçılar, miras bırakanın alacaklarını talep ederken, alacağın dayanağı olan hukuki ilişkiyi, alacağın miktarını ve vadesini ispatlamakla yükümlüdürler." denilmektedir. Ayrıca, Yargıtay, miras bırakanın zamanaşımına uğramış alacaklarının mirasçılar tarafından talep edilemeyeceğine hükmetmektedir. Ancak, zamanaşımı definin ileri sürülmesi, borçlunun hakkıdır ve borçlu tarafından ileri sürülmediği takdirde, mahkeme zamanaşımını kendiliğinden dikkate alamaz (Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 25). Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2021/3456 E., 2021/7890 K. sayılı kararında, miras bırakanın alacağının zamanaşımına uğradığı iddiasının borçlu tarafından ileri sürülmemesi halinde, mirasçıların alacağı talep edebileceği belirtilmiştir. Yargıtay kararlarında, miras bırakanın alacağının ispatı konusunda özellikle şu hususlara dikkat çekilmektedir: Alacağın dayanağı olan sözleşme, fatura, senet gibi belgelerin sunulması, tanık beyanlarının alınması, bilirkişi incelemesi yapılması ve gerektiğinde keşif yapılması. Mirasçılar, alacağın varlığını ve miktarını bu delillerle ispatlamakla yükümlüdürler. İspat yükü TMK m. 6 uyarınca, iddia eden tarafa aittir.



Somut Örnekler ve Uygulamadaki Sorunlar



Örneğin, miras bırakanın bir şahsa karşı 50.000 TL alacağı bulunuyorsa ve bu alacak ölümünden önce dava konusu yapılmamışsa, mirasçılar bu alacağı talep edebilir. Ancak, alacağın ispatı için gerekli belgelerin (senet, fatura, sözleşme, banka kayıtları vb.) mirasçılar tarafından temin edilmesi gerekir. Eğer alacak bir sözleşmeye dayanıyorsa, sözleşmenin aslının veya noter onaylı suretinin ibrazı önemlidir. Eğer alacak bir haksız fiile dayanıyorsa, haksız fiilin gerçekleştiğini ve zararın miktarını gösteren delillerin (kaza tespit tutanağı, bilirkişi raporu, tedavi giderleri faturaları vb.) sunulması gerekir. Uygulamada, belgelerin eksikliği, alacağın zamanaşımına uğraması veya alacağın miktarının ispatlanamaması gibi nedenlerle mirasçılar hak kaybına uğrayabilmektedir. Özellikle, ticari alacaklarda, fatura ve ticari defterlerin delil olarak kullanılması önemlidir (Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 82). Ayrıca, mirasçılar arasında anlaşmazlık çıkması, alacakların tahsilini ve paylaşımını zorlaştırabilir. Mirasçılar arasındaki anlaşmazlıklar, tereke davalarının uzamasına ve masrafların artmasına neden olabilir. Bu nedenle, mirasçıların mümkün olduğunca uzlaşma yoluyla sorunları çözmeye çalışmaları önemlidir. Arabuluculuk müessesesi (6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu) bu tür anlaşmazlıkların çözümünde etkili bir yöntem olabilir.



Sonuç ve Öneriler



Miras bırakanın alacakları, miras hukukunun önemli bir parçasıdır ve mirasçıların haklarını korumak için dikkatli bir şekilde ele alınmalıdır. Mirasçılar, bu alacakları talep ederken mevzuata, Yargıtay içtihatlarına ve özellikle ispat yükümlülüklerine dikkat etmelidir. Alacağın varlığının ispatı, zamanaşımı sürelerinin takibi ve mirasçılar arasındaki anlaşmazlıkların çözümü büyük önem taşır. Bu nedenle, mirasçıların hukuki danışmanlık alması ve süreçleri titizlikle yönetmesi önerilir. Özellikle, alacakların tespiti, ispatı ve tahsili konusunda uzman bir avukattan yardım almak, mirasçıların haklarını korumalarına ve olası hak kayıplarını önlemelerine yardımcı olacaktır. Ayrıca, miras bırakanın hayattayken alacaklarını düzenli olarak takip etmesi, kayıtlarını tutması ve gerekli önlemleri alması, mirasçıların işini kolaylaştıracaktır. Miras bırakanın alacaklarına ilişkin düzenli kayıt tutması, fatura, sözleşme gibi belgeleri saklaması ve hatta mümkünse alacaklarını güvence altına alacak şekilde (rehin, kefalet vb.) teminatlandırması, mirasçıları olası ispat güçlüklerinden koruyacaktır.

Hukuki Danışmanlık