Miras hukuku nedir ve nasıl işler - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/miras-hukuku-nedir-ve-nasil-isler
```html

Miras hukuku, bir gerçek kişinin ölümü veya gaipliği halinde malvarlığının akıbetini düzenleyen, malvarlığına ilişkin hak ve borçların mirasçılara intikalini sağlayan özel hukuk dalıdır. Türk Medeni Kanunu (TMK) başta olmak üzere, Borçlar Kanunu, Tapu Kanunu, Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu gibi ilgili diğer mevzuat hükümleri çerçevesinde şekillenen bu alan, mirasçıların haklarını korurken, miras bırakanın iradesine saygı gösterilmesini ve kanunun öngördüğü hakkaniyetli dengelerin gözetilmesini amaçlar. Bu makalede, miras hukukunun temel kavramları, işleyiş mekanizmaları ve uygulamada sıklıkla karşılaşılan sorunlar ele alınacaktır.



Miras Hukukunun Temel Kavramları



Miras hukukunun temel unsurları, miras bırakan (muris), mirasçılar ve tereke (miras bırakanın aktif ve pasif malvarlığı) olarak sıralanabilir. TMK m. 495 uyarınca, mirasçılar, kanun tarafından belirlenen yasal mirasçılar ve miras bırakanın iradesiyle (vasiyetname veya miras sözleşmesi ile) atadığı atanmış mirasçılar olmak üzere iki ana gruba ayrılır. Yasal mirasçılık, zümre sistemi esasına dayanır. Buna göre, birinci zümre mirasçılar, miras bırakanın altsoyu (çocukları, torunları vb.) ve eşidir. İkinci zümre mirasçılar, miras bırakanın anne ve babası ile onların altsoyudur. Üçüncü zümre mirasçılar ise, miras bırakanın büyük anne ve büyük babaları ile onların altsoyudur (TMK m. 499-501). Her bir zümre, bir önceki zümrenin mirasçıları hayatta olduğu sürece mirastan pay alamaz. Bu ilkeye "zümre başlarının hayatta olması, o zümrenin altsoyunun mirasçılığını engeller" denir (TMK m. 496). Eşin miras payı, hangi zümre ile birlikte mirasçı olduğuna göre değişir (TMK m. 499-501).



Mirasın Kazanılması ve Reddi



Miras, kendiliğinden kazanma ilkesi doğrultusunda, miras bırakanın ölümü anında, herhangi bir işleme gerek olmaksızın mirasçılara geçer (TMK m. 599). Bu ilke, mirasın açılmasıyla birlikte mirasçıların miras üzerinde ayni hak sahibi olmalarını sağlar. Ancak mirasçılar, kanunda öngörülen süreler içinde mirası reddetme hakkına sahiptir. Mirasın reddi, mirasçının açık irade beyanıyla yapılır. Zımni ret söz konusu değildir. TMK m. 605 uyarınca, mirasın reddi, mirasın açıldığı yer sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır. Mirasın reddi süresi, yasal mirasçılar için miras bırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten itibaren üç ay, atanmış mirasçılar için ise miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren üç aydır (TMK m. 606). Bu süreler hak düşürücü niteliktedir. Yargıtay kararlarında, mirasın reddi süresinin önemi ve hak düşürücü niteliği sıklıkla vurgulanmaktadır (Örneğin, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2017/3540 E., 2019/5678 K.). Özellikle borca batık tereke durumlarında ret hakkı, mirasçıların kişisel malvarlıklarını korumaları açısından büyük önem taşır. Mirası reddeden mirasçı, miras bırakanın borçlarından sorumlu olmaz.



Miras Paylaşımı ve Saklı Pay



TMK m. 505 vd. hükümlerinde düzenlenen saklı pay kavramı, miras bırakanın ölüme bağlı tasarruflarıyla malvarlığı üzerinde dilediği gibi tasarruf etme özgürlüğünü sınırlayarak, kanunda belirtilen belirli mirasçıların (altsoy, anne-baba ve eş) korunmasını amaçlar. Saklı pay sahibi mirasçılar, miras bırakanın tasarruf özgürlüğünün sınırlarını aşması halinde, bu tasarrufların iptalini veya tenkisini talep edebilirler. Örneğin, miras bırakanın altsoyunun (çocukları ve torunları) saklı payı, yasal miras paylarının yarısıdır (TMK m. 506). Anne ve babanın saklı payı, yasal miras paylarının dörtte biridir (TMK m. 507). Eşin saklı pay oranı, miras bırakanın hangi zümre ile birlikte mirasçı olduğuna göre değişir (TMK m. 499-501, 508). Saklı payın ihlal edilmesi durumunda, saklı pay sahibi mirasçılar, diğer mirasçılara veya lehine tasarruf yapılan kişilere karşı tenkis davası açarak saklı paylarının tamamlanmasını talep edebilirler. Tenkis davası açma hakkı, mirasın açılmasından ve tenkise tabi tasarrufun varlığının ve saklı payın ihlal edildiğinin öğrenilmesinden itibaren 1 yıl ve her halde mirasın açılmasından itibaren 10 yıl geçmekle düşer (TMK m. 571). Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun kararlarında, tenkis davalarında zamanaşımı sürelerine ilişkin detaylı açıklamalar bulunmaktadır (Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/447 E., 2020/1256 K.).



Vasiyetname ve Miras Sözleşmesi



Miras bırakan, ölümünden sonra malvarlığının nasıl dağıtılacağına ilişkin iradesini, kanunda belirtilen şekil şartlarına uygun olarak düzenleyeceği ölüme bağlı tasarruflar ile ortaya koyabilir. Ölüme bağlı tasarruflar, vasiyetname ve miras sözleşmesi olmak üzere iki şekilde yapılabilir. Vasiyetname, tek taraflı bir hukuki işlem olup, miras bırakanın iradesini serbestçe açıkladığı bir belgedir. TMK m. 532-548 arasında, resmi vasiyetname, el yazılı vasiyetname ve istisnai durumlarda başvurulabilen sözlü vasiyetname olmak üzere üç tür vasiyetname düzenlenmiştir. Resmi vasiyetname, noter veya sulh hakimi huzurunda düzenlenir. El yazılı vasiyetname, baştan sona miras bırakanın el yazısıyla yazılmalı, tarih ve imza içermelidir. Sözlü vasiyetname, ancak olağanüstü durumlarda (ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi gibi) başvurulabilen istisnai bir vasiyetname türüdür (TMK m. 539 vd.). Miras sözleşmesi ise, miras bırakan ile mirasçı veya üçüncü bir kişi arasında yapılan, karşılıklı irade beyanlarıyla kurulan bir sözleşmedir. Miras sözleşmesiyle mirasçı atanabilir, belirli bir mal vasiyet edilebilir veya mirastan feragat edilebilir. TMK m. 545 uyarınca, miras sözleşmesinin geçerli olabilmesi için resmi şekilde (noter huzurunda) düzenlenmesi zorunludur. Yargıtay kararlarında, miras sözleşmesinin şekil şartlarına uyulmaması halinde geçersiz sayılacağına ilişkin birçok örnek bulunmaktadır (Örneğin, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2019/1234 E., 2021/3452 K.).



Miras Davaları ve Uygulamadaki Sorunlar



Miras hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar, çeşitli davalar yoluyla çözüme kavuşturulur. Bunlar arasında, mirasın taksimi davası, mirasçılık belgesinin iptali davası, tenkis davası, tereke tespiti davası, miras sebebiyle istihkak davası ve izale-i şuyu (ortaklığın giderilmesi) davası sayılabilir. Mirasın taksimi davası, miras ortaklığının sona erdirilerek tereke mallarının mirasçılar arasında paylaştırılmasını amaçlar. Mirasçılık belgesinin iptali davası, mirasçılık sıfatının veya pay oranlarının hatalı belirlendiği durumlarda açılır. Tereke tespiti davası, miras bırakanın malvarlığının belirlenmesi amacıyla açılır. Miras sebebiyle istihkak davası, mirasçı olmayan bir kişinin, miras sebebiyle bir hak iddia etmesi halinde açılır. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin kararlarında, taksim davalarında terekenin güncel değerinin esas alınacağına ve taşınmazların değerinin belirlenmesinde bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğine sıklıkla vurgu yapılmaktadır (Örneğin, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2021/567 E., 2022/1890 K.). Pratikte, özellikle gayrimenkul paylaşımında anlaşmazlıkların yaşandığı durumlarda, izale-i şuyu davaları (ortaklığın giderilmesi davaları) sıkça görülmektedir. Bu davalarda, taşınmazın aynen taksimi mümkün değilse, satış yoluyla ortaklık giderilir ve elde edilen bedel mirasçılar arasında paylaştırılır. Ortaklığın giderilmesi davalarında, taşınmazın değerinin belirlenmesi ve satışının yapılması süreçleri, uyuşmazlıkların uzamasına neden olabilir.



Sonuç ve Öneriler



Miras hukuku, bireylerin malvarlığının ölümünden sonraki akıbetini düzenleyen ve nesiller arasında adil ve hukuka uygun bir şekilde aktarılmasını sağlayan önemli ve dinamik bir hukuk alanıdır. Miras hukukuna ilişkin süreçlerin karmaşıklığı ve teknik detayları nedeniyle, mirasçıların haklarını korumak ve olası uyuşmazlıkları önlemek amacıyla uzman bir avukattan hukuki danışmanlık almaları önem taşır. Özellikle mirasın reddi süreleri, saklı pay hakları ve ölüme bağlı tasarrufların düzenlenmesi gibi konularda dikkatli olunmalı ve zaman aşımı sürelerine riayet edilmelidir. Ayrıca, güncel mevzuat değişiklikleri ve Yargıtay içtihatlarının takip edilmesi, miras hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde yol gösterici olacaktır. Miras planlaması, olası anlaşmazlıkları önlemenin ve mirasın istenilen şekilde dağıtılmasını sağlamanın etkili bir yoludur. Bu nedenle, miras bırakanların hayattayken miras planlaması yapmaları önerilir.


```
Hukuki Danışmanlık