Rekabet hukuku, piyasa düzeninin adil ve etkin bir şekilde işlemesini sağlamak için kritik bir rol oynar. Bu alanda en önemli konulardan biri, hakim durumun kötüye kullanılmasıdır. Türk hukukunda, bu kavram 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un ("RKHK") 6. maddesinde düzenlenmiştir. Makalemizde, hakim durumun kötüye kullanılmasının ne olduğunu, somut örneklerle açıklayacak ve Rekabet Kurulu kararları ile yargı kararları ışığında hukuki çözüm yollarını ele alacağız.
Hakim Durumun Kötüye Kullanılması Nedir?
Hakim durum, 4054 sayılı Kanun'un 3. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (i) bendinde tanımlanmıştır. Buna göre hakim durum, "Belirli bir piyasadaki bir teşebbüsün, rakipleri, müşterileri ve tüketicilerinden önemli ölçüde bağımsız hareket edebilme yeteneğidir." Hakim durumun varlığı tek başına hukuka aykırı değildir. Ancak, bu durumun kötüye kullanılması rekabeti sınırlayıcı ve dolayısıyla hukuka aykırı sonuçlar doğurabilir. Kötüye kullanma, 4054 sayılı Kanun'un 6. maddesinde sayılan (ancak bunlarla sınırlı olmayan) davranışlarla ortaya çıkabilir. Bu davranışlar arasında aşırı veya düşük fiyat uygulama, üretimi kısıtlama, farklı müşterilere farklı şartlar uygulama, bağlama (tie-in) veya karma satış yapma ve rakipleri piyasadan dışlama gibi eylemler yer alır. Örneğin, bir şirketin ürünlerini rakiplerinden çok daha düşük fiyata (zararına satış yaparak) satarak piyasayı ele geçirmeye çalışması, tipik bir kötüye kullanım örneğidir. Bu durum, "yırtıcı fiyatlama" olarak da adlandırılır ve rekabeti ortadan kaldırmaya yönelik bir strateji olarak kabul edilir. Yırtıcı fiyatlama, genellikle hakim durumdaki teşebbüsün kısa vadeli zararı göze alarak rakiplerini piyasadan çıkarması ve sonrasında fiyatları artırarak zararlarını telafi etmesi şeklinde gerçekleşir.
Rekabet Kurulu Kararları ve Yargı Kararları Işığında Hakim Durumun Kötüye Kullanılması
Rekabet Kurulu ve yargı, hakim durumun kötüye kullanılmasına ilişkin birçok karar vermiştir. Bu kararlar, 4054 sayılı Kanun'un 6. maddesinin yorumlanması ve uygulanması açısından önemlidir. Örneğin, Rekabet Kurulu'nun D06.1-16 sayılı kararında (Türk Telekom kararı), bir telekomünikasyon şirketinin toptan genişbant erişim pazarındaki hakim durumunu kötüye kullanarak rakiplerini dışladığı tespit edilmiştir. Bu kararda, şirketin rakiplerine uyguladığı yüksek fiyatlar ve ayrımcı uygulamalar, hakim durumun kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiştir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 2016/18331 E., 2019/6147 K. sayılı kararında ise, bir akaryakıt dağıtım şirketinin bayilerine uyguladığı rekabeti sınırlayıcı uygulamalar (örneğin, münhasırlık anlaşmaları) hakim durumun kötüye kullanılması olarak değerlendirilmiştir. Bu kararda, şirketin pazar gücünü kullanarak bayilerini rekabet etmelerini engelleyecek şekilde bağlaması, hukuka aykırı bulunmuştur. Rekabet Kurulu'nun ve yargının bu tür kararları, hakim durumun kötüye kullanılmasına ilişkin hukuki çerçeveyi netleştirmektedir. Bir diğer örnek olarak, Rekabet Kurulu'nun Google kararları (örneğin, 20-49/678-305 sayılı karar) incelenebilir. Bu kararlarda, Google'ın arama motoru pazarındaki hakim durumunu kötüye kullanarak kendi ürünlerini (örneğin, Google Shopping) öne çıkardığı ve rakiplerini dezavantajlı duruma düşürdüğü tespit edilmiştir.
Hukuki Çözüm Yolları ve Rekabet Kurulu'nun Rolü
Hakim durumun kötüye kullanılması durumunda, 4054 sayılı Kanun çeşitli hukuki çözüm yolları öngörmektedir. Öncelikle, Rekabet Kurulu devreye girer. Kurul, şikayet üzerine veya kendi inisiyatifiyle (re'sen) soruşturma başlatabilir (RKHK m. 40 vd.). Soruşturma sonucunda, ihlal tespit edilirse, teşebbüse idari para cezası verilebilir (RKHK m. 16) veya piyasa düzenini sağlamak için çeşitli tedbirler alınabilir (RKHK m. 9). Bu tedbirler arasında, davranışsal tedbirler (örneğin, fiyat indirimine gitme, ayrımcı uygulamaları sona erdirme, rakiplere erişim sağlama) veya yapısal tedbirler (örneğin, varlık satışı, iştiraklerin elden çıkarılması) yer alabilir. Ayrıca, hakim durumun kötüye kullanılmasından zarar görenler, zararlarının tazmini için tazminat davası açabilirler (RKHK m. 57 vd.). Bu davalar, genel mahkemelerde (ticaret mahkemelerinde) görülür. Tazminat davalarında, zararın varlığı ve miktarı ispatlanmalıdır. Rekabet Kurulu'nun 2007 yılında verdiği bir kararda (örneğin, Çimsa kararı), bir çimento üreticisinin hakim durumunu kötüye kullanarak fiyatları manipüle ettiği gerekçesiyle yüksek miktarda para cezasına çarptırıldığı bilinmektedir. Bu karar, Rekabet Kurulu'nun hakim durumun kötüye kullanılmasıyla mücadeledeki kararlılığını göstermektedir. Rekabet Kurulu, ihlalin ağırlığına ve süresine göre ceza miktarını belirlerken, teşebbüsün cirosunu ve daha önce ihlal yapıp yapmadığını da dikkate alır.
Somut Örnekler ve Uygulamadaki Zorluklar
Uygulamada, hakim durumun kötüye kullanılmasını tespit etmek her zaman kolay değildir. Özellikle dijital pazarlarda, büyük şirketlerin algoritmalarını kullanarak fiyat manipülasyonu yapması, veri toplama ve kullanma yöntemleriyle rakiplerini dezavantajlı duruma düşürmesi gibi yeni nesil ihlaller ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bir dijital platformun kullanıcı verilerini kötüye kullanarak rakiplerinin reklamlarını engellemesi veya kendi ürünlerini öne çıkarması, son yıllarda sıkça karşılaşılan bir sorundur. Bu tür durumlarda, mevzuatın güncellenmesi, Rekabet Kurulu'nun teknik kapasitesinin artırılması ve özellikle algoritmaların şeffaflığının sağlanması gerekmektedir. Ayrıca, "veri hakimiyeti" kavramı da rekabet hukuku açısından önem kazanmaktadır. Bir şirketin büyük miktarda veriye sahip olması, ona rekabet avantajı sağlayabilir ve bu avantajı kötüye kullanması durumunda rekabet ihlalleri ortaya çıkabilir. Veri hakimiyetinin kötüye kullanılması, örneğin, rakiplerin veriye erişimini engelleme, veriyi ayrımcı bir şekilde kullanma veya veriyi rekabeti ortadan kaldıracak şekilde kullanma şeklinde olabilir. Bu nedenle, rekabet hukuku, veri ekonomisinin getirdiği yeni zorluklara adapte olmak zorundadır. Yapay zeka algoritmalarının fiyatlandırma, pazarlama ve diğer rekabetçi faaliyetlerde kullanılması, rekabet hukukunun yeni inceleme alanları oluşturmaktadır.
Sonuç ve Öneriler
Hakim durumun kötüye kullanılması, rekabet hukukunun en önemli ihlallerinden biridir ve piyasa etkinliğini ciddi şekilde zedeleyebilir. Bu tür ihlallerin önlenmesi için Rekabet Kurulu'nun etkin bir şekilde çalışması, bağımsızlığını koruması, yargı kararlarının tutarlı olması ve mevzuatın güncel tutulması gereklidir. Ayrıca, işletmelerin rekabet hukuku kurallarına uygun hareket etmesi, rekabet uyum programları oluşturması ve piyasa düzenini bozacak davranışlardan kaçınması büyük önem taşır. Rekabet uyum programları, şirketlerin rekabet hukuku risklerini belirlemesine, bu riskleri yönetmesine ve çalışanlarını rekabet hukuku konusunda eğitmesine yardımcı olur. Son olarak, dijitalleşmenin getirdiği yeni zorluklara karşı, rekabet hukukunun dinamik bir şekilde geliştirilmesi ve uygulanması, özellikle veri ekonomisi ve algoritmik rekabet gibi alanlarda yeni düzenlemeler yapılması şarttır. Bu sayede, adil ve etkin bir rekabet ortamı sağlanabilir ve tüketicilerin refahı korunabilir. Rekabet hukukunun etkin bir şekilde uygulanması, inovasyonu teşvik eder, verimliliği artırır ve tüketicilere daha geniş bir ürün ve hizmet yelpazesi sunulmasını sağlar.