Sosyal medya platformlarının hayatımızdaki yeri ve önemi giderek artarken, bu platformlarda işlenen suçlar da ceza hukuku düzenlemeleri kapsamında önemli bir tartışma konusu haline gelmiştir. Özellikle sosyal medyada nefret söylemi içeren paylaşımlar, hem bireylerin temel haklarını ihlal etmekte hem de toplumsal barışı tehdit edebilmektedir. Bu makalede, sosyal medyada nefret söyleminin ceza hukuku boyutu, Türk mevzuatı çerçevesinde incelenecek ve yargı kararları ışığında değerlendirilecektir.

Nefret Söylemi Kavramı ve Hukuki Dayanakları


Nefret söylemi, bir kişi veya grubu; ırk, etnik köken, din, dil, cinsiyet, cinsel yönelim, engellilik veya diğer kişisel özelliklerinden dolayı hedef alan, aşağılayan, tehdit eden, ayrımcılığa yol açan veya düşmanca bir ortam yaratan her türlü ifade biçimi olarak tanımlanabilir. Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) doğrudan "nefret söylemi" başlığı altında bir suç tanımı bulunmamakla birlikte, bu kapsamdaki fiiller, çeşitli maddeler altında cezalandırılmaktadır.
TCK'nın 216. maddesi "Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama" başlığını taşımakta olup, halkın bir kesimini, diğer bir kesimine karşı kin ve düşmanlığa tahrik eden veya kamu düzeni açısından tehlike yaratabilecek şekilde aşağılayan kişilerin cezalandırılmasını öngörmektedir. Bu madde, nefret söylemi içeren paylaşımların yargılandığı temel yasal dayanaklardan biridir. Ayrıca, TCK'nın 125. maddesinde düzenlenen "Hakaret" suçu da sosyal medya paylaşımlarında sıkça karşılaşılan bir suç tipidir. Hakaret suçu, bir kişiye onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek nitelikte sözler söylemek veya davranışlarda bulunmak suretiyle işlenir. Bunun yanı sıra, TCK'nın 318. maddesinde yer alan "Halkı Askerlikten Soğutma" suçu ve bazı özel kanunlarda düzenlenen suçlar da sosyal medya paylaşımları kapsamında değerlendirilebilmektedir. Örneğin, 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun'da belirtilen fiiller de sosyal medyada işlendiğinde cezai sorumluluk doğurabilir.

Sosyal Medya Platformlarının Hukuki Sorumluluğu


Sosyal medya platformlarının nefret söylemi içeren paylaşımlar karşısındaki hukuki sorumluluğu, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlardan Dolayı Sorumluluk Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Bu kanun kapsamında, içerik sağlayıcı, yer sağlayıcı ve erişim sağlayıcı olmak üzere üç farklı sorumluluk tipi tanımlanmaktadır.
Yargıtay kararlarında, sosyal medya platformlarının genellikle "yer sağlayıcı" statüsünde değerlendirildiği ve bu nedenle genel bir denetim yükümlülüğünün bulunmadığı kabul edilmektedir. Ancak, 5651 sayılı Kanun'un 9. maddesi uyarınca, hak ihlalinin bildirilmesi üzerine platformların içeriği kaldırma yükümlülüğü bulunmaktadır. Platformlar, ihlali bildirimden itibaren 24 saat içinde içeriği kaldırmazsa, hukuki sorumlulukları doğabilmektedir. Ayrıca, platformların, nefret söylemi içeren içerikleri tespit etmek ve bu içeriklere karşı önlem almak için gerekli teknik ve idari tedbirleri alması beklenmektedir. Bu yükümlülükler, platformların sorumluluklarını artırmakta ve nefret söylemi ile mücadelede önemli bir rol oynamaktadır.

İfade Özgürlüğü ve Nefret Söylemi Arasındaki Denge


Sosyal medyada nefret söylemi ile mücadelede en önemli konulardan biri, Anayasa'nın 26. maddesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile nefret söylemi arasındaki dengenin nasıl kurulacağıdır. İfade özgürlüğü, demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından biri olmakla birlikte, bu özgürlük sınırsız değildir. İfade özgürlüğü, başkalarının haklarının korunması, kamu düzeni, genel ahlak ve başkalarının şöhret ve haklarının korunması gibi nedenlerle sınırlandırılabilir.
Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarında, ifade özgürlüğü ile nefret söylemi arasındaki ayrımın, somut olayın özellikleri dikkate alınarak yapılması gerektiği vurgulanmaktadır. Bir ifadenin nefret söylemi kapsamında değerlendirilebilmesi için, hedef kitlede korku, endişe veya güvensizlik yaratma potansiyeli taşıması, toplumsal barışı tehdit eder nitelikte olması ve nefret, ayrımcılık veya düşmanlığa teşvik etmesi gerekmektedir. Bu değerlendirme yapılırken, ifadenin içeriği, bağlamı, üslubu ve hedef kitlesi gibi faktörler dikkate alınır.

Yargıtay Kararları Işığında Sosyal Medyada Nefret Söylemi


Yargıtay, sosyal medyada işlenen nefret söylemi suçlarına ilişkin önemli içtihatlar oluşturmaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararları, sosyal medya paylaşımlarının "aleniyet" şartını taşıyıp taşımadığına ve bu nedenle TCK'nın ilgili maddelerinin uygulanabilirliğine açıklık getirmektedir. Örneğin, Yargıtay, bir sosyal medya paylaşımının, paylaşımın yapıldığı platformun niteliği ve paylaşımın herkese açık olup olmadığı gibi faktörler dikkate alınarak aleniyetin gerçekleşip gerçekleşmediğini değerlendirmektedir. Bir başka kararda ise, sanığın sosyal medya hesabını herkese açık olarak kullanması durumunda, paylaşımlarının alenî sayılacağı belirtilmiştir.
Yargıtay, nefret söylemi ile eleştiri sınırlarının ayrımında ise, ifadenin üslubu, bağlamı ve hedef kitlesi gibi unsurları dikkate almaktadır. Siyasi eleştirilerin, nefret söylemine dönüşmeden ifade edilebileceği, ancak hedef gösteren, aşağılayan veya tehdit içeren ifadelerin cezai sorumluluk doğurabileceği yönünde kararlar bulunmaktadır. Yargıtay, ifade özgürlüğünün sınırlarını belirlerken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarını da dikkate almaktadır. AİHM, nefret söylemi ile ilgili olarak, nefret, ayrımcılık veya düşmanlığa teşvik eden ifadelerin ifade özgürlüğü kapsamında korunamayacağını belirtmektedir.

Sosyal Medya Hesaplarının Tespiti ve Delil Toplama


Sosyal medyada işlenen suçlarla mücadelede karşılaşılan en önemli güçlüklerden biri, failin gerçek kimliğinin tespitidir. Sahte hesaplar veya anonim kullanıcılar üzerinden yapılan paylaşımların soruşturulması, teknik ve hukuki açıdan özel uzmanlık gerektirmektedir.
Soruşturma aşamasında, Cumhuriyet savcıları tarafından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 134. maddesi uyarınca, sosyal medya platformlarından kullanıcı bilgilerinin talep edilmesi mümkündür. Bu madde, bilişim sistemlerinde veya banka veya kredi kartlarında arama, el koyma ve inceleme yetkisi vermektedir. Ayrıca, CMK'nın 135. maddesi, iletişim tespitini, dinlenmesini ve kayda alınmasını düzenlemektedir. Dijital delillerin toplanması ve muhafazasında, CMK'nın "Delillerin Toplanması" başlıklı bölümünde yer alan usul kurallarına uyulması büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda, delillerin hukuka uygun bir şekilde elde edilmesi, delillerin bütünlüğünün korunması ve delillerin mahkemeye sunulmak üzere saklanması gerekmektedir.

Uygulamada Karşılaşılan Güçlükler ve Çözüm Önerileri


Sosyal medyada nefret söylemi ile mücadelede, içeriklerin hızla yayılması, sınır ötesi boyut, platformların işbirliği konusundaki isteksizliği ve ifade özgürlüğü-nefret söylemi ayrımının zorluğu gibi çeşitli güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bu güçlüklerin aşılması için, kolluk kuvvetlerinin dijital suçlar konusundaki uzmanlık ve kapasitesinin artırılması, uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi ve sosyal medya okuryazarlığı eğitimlerinin yaygınlaştırılması önem arz etmektedir.
Ayrıca, sosyal medya platformlarının, nefret söylemi ile daha etkin mücadele edebilmek için iç denetim mekanizmalarını güçlendirmeleri ve kullanıcı şikayetlerine daha hızlı yanıt vermeleri gerekmektedir. Bu konuda, sivil toplum kuruluşlarının da platformlar üzerinde denetim mekanizması oluşturması ve platformlarla işbirliği yapması etkili bir çözüm yolu olabilir. Hükümetler, platformları nefret söylemi ile mücadele konusunda daha fazla sorumluluk almaya teşvik etmeli ve bu konuda yasal düzenlemeler yapmalıdır.

Sonuç ve Değerlendirme


Sosyal medyada nefret söylemi, günümüzde ceza hukukunun en önemli ve karmaşık konularından birini oluşturmaktadır. Demokratik toplum düzeninin korunması ve bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması açısından, nefret söylemi ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi gerekmektedir. Ancak bu mücadele, ifade özgürlüğünün demokratik toplumun vazgeçilmez bir unsuru olduğu gerçeğini göz ardı etmeden, hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde yürütülmelidir.
Türk hukuk mevzuatı, sosyal medyada işlenen nefret söylemi suçlarına karşı önemli düzenlemeler içermekle birlikte, uygulamada karşılaşılan güçlüklerin aşılması için mevzuatın etkin bir şekilde uygulanması ve yargısal denetimin titizlikle yürütülmesi büyük önem taşımaktadır. Bu konuda, kolluk kuvvetleri, savcılar, mahkemeler ve sosyal medya platformlarının koordineli bir şekilde çalışması, nefret söylemi ile mücadelede başarı şansını artıracaktır. Hukuki süreçlerde bireylerin haklarının korunması ve mevzuat çerçevesinde etkili çözümler üretilmesi için profesyonel hukuki danışmanlık hizmetlerinden yararlanılması önem arz etmektedir.