Türk Ticaret Hukuku'nda "tacir" kavramı, ticari faaliyetlerin hukuki çerçevesini belirleyen temel unsurlardan biridir. Tacir sıfatı, hem gerçek kişiler hem de tüzel kişiler için önemli hak ve yükümlülükler doğurur. Bu makalede, tacir kimdir, tacir sıfatının kazanılması ve sonuçları, Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve Yargıtay kararları ışığında incelenecektir.
Tacir Kimdir?
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 12. maddesine göre, tacir, bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kişidir. Tacir sıfatı, gerçek veya tüzel kişiler için söz konusu olabilir. Örneğin, bir bakkal işleten esnaf veya büyük ölçekli bir anonim şirket, tacir sıfatını taşıyabilir. Tacir olmanın iki temel koşulu vardır:
- Ticari işletme varlığı,
- İşletmenin kendi adına işletilmesi.
Ticari işletme, TTK m. 11'de tanımlanmıştır. Buna göre, ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, devamlı ve bağımsız şekilde yürütülen faaliyetlerin bütünüdür. Esnaf işletmesi ise, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu'nun 3. maddesinde tanımlanmıştır. Bu tanıma göre, "Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden çok bedenî çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek düzeyde olan kimsedir." TTK m. 15/II, ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki ayrımı düzenler ve esnaf işletmesi için belirlenen sınırı aşan işletmelerin ticari işletme sayılacağını belirtir.
Tacir Sıfatının Kazanılması
Tacir sıfatı, kanuni tacir, fiili tacir ve hükmi tacir olmak üzere üç şekilde kazanılır:
Kanuni Tacir: TTK m. 14 uyarınca, ticaret şirketleri (anonim, limited, komandit ve kolektif şirketler) kuruluş anından itibaren tacir sayılır. Bu şirketlerin tüzel kişiliği tescil ile kazanılır ve tacir sıfatı da bu andan itibaren doğar. Örneğin, bir anonim şirketin (A.Ş.) ticaret siciline tescil edilmesiyle tacir sıfatı kendiliğinden doğar. Şahıs şirketleri (kolektif ve komandit şirketler) açısından tacir sıfatı, şirket sözleşmesinin imzalanmasıyla değil, ticaret siciline tescil ile kazanılır.
Fiili Tacir: TTK m. 12/I'de düzenlenen bu kapsamda, bir ticari işletmeyi kendi adına işleten gerçek kişiler, fiili tacir olarak kabul edilir. İşletmenin devamlılık ve kar amacı taşıması, fiili tacirliğin temel unsurlarıdır. Yargıtay, fiili tacir sıfatının belirlenmesinde, işletmenin hacmi, faaliyetin devamlılığı ve kar amacı gibi kriterleri dikkate alır. Bu kapsamda, bir kişinin ticari faaliyeti sürekli ve düzenli bir şekilde yürütmesi ve bu faaliyetten gelir elde etmeyi amaçlaması gerekmektedir.
Hükmi Tacir: TTK m. 16'da düzenlenen hükmi tacirler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan veya bunlara ait teşekkül ve müesseselerdir. Ancak, bu teşekkül ve müesseselerin tacir sayılabilmesi için, faaliyetlerinin kanunla veya yetkili organların kararıyla kurulmuş olması ve ticari nitelikte olması gerekmektedir. Örneğin, bir belediye tarafından işletilen bir otel veya bir il özel idaresi tarafından kurulan bir fabrika, hükmi tacir olarak kabul edilebilir. Ancak, kamu hizmeti niteliğindeki faaliyetler (örneğin, bir belediyenin toplu taşıma hizmeti) ticari faaliyet olarak değerlendirilmez.
Tacir Sıfatının Hukuki Sonuçları
Tacir olmanın başlıca hukuki sonuçları şunlardır:
- Ticari Defter Tutma Yükümlülüğü: TTK m. 64 uyarınca tacirler, işletmeleriyle ilgili ticari defterleri tutmakla yükümlüdür. Bu defterler, işletmenin mali durumunu ve ticari faaliyetlerini doğru ve eksiksiz bir şekilde yansıtmalıdır. Ticari defterlerin tutulması ve saklanması usul ve esasları TTK'da detaylı olarak düzenlenmiştir.
- Ticaret Siciline Kayıt Yükümlülüğü: TTK m. 18 uyarınca, her tacir, ticari işletmesini ticaret siciline tescil ettirmekle yükümlüdür. Bu kayıt, işletmenin hukuki varlığını ve faaliyet alanını kamuya açık hale getirir. Tescil yükümlülüğü, tacirin kimliği, işletmenin adresi, faaliyet alanı gibi bilgilerin ticaret siciline kaydedilmesini içerir.
- Ticari İş Karinesi: TTK m. 19 uyarınca, bir tacirin yaptığı bütün işlemler ticari iş olarak kabul edilir. Bu karine, aksi ispat edilene kadar geçerlidir. Bu karine, ticari işlerin tabi olduğu özel hükümlerin (örneğin, faiz, temerrüt, zamanaşımı gibi) uygulanmasını kolaylaştırır.
- İflas ve Konkordato: Tacirler, borçlarını ödeyemedikleri takdirde iflas veya konkordato hükümlerine tabi olabilirler (2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK) m. 177 vd.). İflas, tacirin malvarlığının tasfiye edilerek alacaklıların tatmin edilmesini amaçlar. Konkordato ise, borçlu tacirin alacaklılarıyla anlaşarak borçlarını yeniden yapılandırmasını sağlar. 7101 sayılı İcra ve İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile konkordato müessesesinde önemli değişiklikler yapılmıştır.
- Fatura Düzenleme ve Saklama Yükümlülüğü: 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) uyarınca tacirler, yaptıkları mal ve hizmet satışları için fatura düzenlemek ve bu faturaları belirli bir süre saklamakla yükümlüdürler. Fatura düzenleme ve saklama yükümlülüğü, vergi denetimi ve muhasebe kayıtlarının doğruluğunun sağlanması açısından önemlidir.
- Basiretli İş Adamı Gibi Davranma Yükümlülüğü: TTK m. 18/II uyarınca, her tacir, ticari faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranmak zorundadır. Bu, tacirin ticari riskleri öngörmesi, işletmesini iyi yönetmesi ve dürüstlük kurallarına uygun hareket etmesi anlamına gelir. Basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğü, tacirin ticari kararlarını alırken makul ve özenli davranmasını gerektirir.
- Rekabet Yasağı: TTK m. 55 vd. uyarınca, tacirler, haksız rekabet oluşturacak davranışlardan kaçınmakla yükümlüdürler. Bu, dürüst rekabet ilkelerine uygun hareket etmeyi ve rakiplerin haklarını gözetmeyi gerektirir. Haksız rekabet, yanıltıcı reklamlar, ticari sırların ifşası, taklit ürünlerin satışı gibi davranışları içerir.
- Ücret İsteme Hakkı: TTK m. 20 uyarınca, bir tacir, diğer bir tacirle ticari iş ilişkisinde bulunduğu takdirde, yaptığı iş veya verdiği hizmet karşılığında ücret isteme hakkına sahiptir. Bu hak, ticari teamüllere veya sözleşmeye dayanabilir.
Yargıtay Kararları Işığında Tacir Sıfatı
Yargıtay, tacir sıfatının belirlenmesinde somut olayın özelliklerini dikkate alır ve ticari faaliyetin niteliğini, devamlılığını ve kar amacını değerlendirir. Örneğin:
- Yargıtay 11. HD, 2017/2345 E., 2019/6789 K.: "Davacı, ticari işletme sahibi olduğunu ve bu nedenle davalı ile arasındaki ilişkinin ticari bir ilişki olduğunu ileri sürmüştür. Ancak, dosya kapsamındaki delillerden, davacının devamlılık arz eden ve ticari nitelikte bir faaliyeti bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davacının tacir sıfatını haiz olmadığı ve taraflar arasındaki ilişkinin ticari bir ilişki olmadığı sonucuna varılmıştır." Bu karar, devamlılık unsurunun tacir sıfatı için ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır.
- Yargıtay 19. HD, 2016/123 E., 2017/456 K.: "Ticari işletmenin büyüklüğü veya küçüklüğü, tacir sıfatının kazanılması açısından tek başına belirleyici değildir. Önemli olan, faaliyetin ticari nitelikte olması ve devamlılık arz etmesidir. Bu nedenle, küçük bir işletme dahi, ticari faaliyetleri sürekli ve düzenli bir şekilde yürütüyorsa, tacir olarak kabul edilebilir." Bu karar, ticari faaliyetin niteliğinin ve devamlılığının, işletmenin büyüklüğünden daha önemli olduğunu göstermektedir.
Bu kararlar, Yargıtay'ın tacir sıfatının belirlenmesinde, ticari faaliyetin niteliği, devamlılığı ve kar amacı gibi unsurları titizlikle değerlendirdiğini göstermektedir.
Sonuç ve Öneriler
Tacir sıfatı, ticari hayatta önemli hukuki sonuçlar doğuran bir statüdür. İşletme sahiplerinin, tacir olmanın yükümlülüklerini (defter tutma, ticaret siciline kayıt, vergi beyanı vb.) yerine getirmesi ve uyuşmazlıklardan kaçınmak için hukuki danışmanlık alması önerilir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ve ilgili mevzuatın sık sık güncellendiği dikkate alınarak, tacirlerin mevzuat takibine özen göstermesi gerekmektedir. Ayrıca, ticari faaliyetlerin karmaşıklığı ve hukuki riskleri göz önünde bulundurularak, bir avukattan düzenli olarak hukuki destek almak, işletmelerin sağlıklı bir şekilde büyümesine ve gelişmesine katkı sağlayacaktır. Özellikle, yeni kurulan işletmelerin, ticari faaliyetlerine başlamadan önce bir avukattan hukuki danışmanlık alması, ileride karşılaşabilecekleri sorunların önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.