Tahliye nasıl olur - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/tahliye-nasil-olur
```html

Tahliye, ceza muhakemesinde önemli bir kurum olup, tutukluluğun sona erdirilmesi veya mahkûmiyet hükmünün infazının tamamlanması ya da şartlı tahliye gibi yasal şartların oluşması halinde hükümlünün serbest bırakılması anlamına gelir. Bu makalede, tahliyenin nasıl gerçekleştiği, hukuki süreçleri, şartları, başvuru yolları ve ilgili Yargıtay kararları ışığında detaylı bir şekilde ele alınacaktır.



Tahliye Kavramı ve Hukuki Dayanakları



Tahliye, Türk Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) başta olmak üzere, Anayasa ve diğer ilgili mevzuatta düzenlenen bir haktır. Bu hak, tutukluluğun veya mahkûmiyetin devamlılığının hukuka uygunluğunun denetlenmesini sağlar. CMK'nın 100 ila 115. maddelerinde tutuklama ve tahliye süreçleri düzenlenmiştir. Anayasa'nın 19. maddesi, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını güvence altına alarak, tutuklamanın ancak kanunda belirtilen hallerde ve usullere uygun olarak yapılabileceğini belirtir. CMK'nın 100. maddesi uyarınca, suç işlendiğine dair somut delillere dayalı kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde tutuklama kararı verilebilir. Ancak, tutuklama bir tedbir olup, son çare (ultima ratio) ilkesi gereğince, adli kontrol gibi daha hafif tedbirlerin uygulanması mümkünse tutuklama kararı verilmemelidir (CMK m. 109). Ayrıca, tutuklama tedbirinin ölçülü olması da gerekmektedir. Yani, tutuklama tedbiri, işlenen suçun önemi ve beklenen ceza ile orantılı olmalıdır (CMK m. 13). Bu ölçülülük ilkesi, Anayasa'nın 13. maddesinde de güvence altına alınmıştır.



Tahliye Türleri



1. Olağan Tahliye (Tutukluluk Halinin Sona Ermesi)



Tutukluluk süresinin dolması, tutuklama nedenlerinin ortadan kalkması veya delil durumunun değişmesi gibi durumlarda, mahkeme tarafından re'sen veya talep üzerine tahliye kararı verilir. CMK'nın 108. maddesi uyarınca, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde ve gerekçesi gösterilerek uzatılabilir; ancak uzatma süresi toplam üç yılı geçemez. Ancak, bu süreler CMK'nın 251. maddesinde düzenlenen basit yargılama usulü uygulanan hallerde farklılık gösterebilir. Basit yargılama usulünde, tutukluluk süreleri yarı oranında uygulanır (CMK m. 252/6). Ayrıca, CMK'nın 104. maddesi, şüpheli veya sanığın tutukluluk halinin devamı için kaçma, delilleri karartma veya suç işlemeye devam etme tehlikesinin somut olgularla desteklenmesi gerektiğini belirtir. Bu tehlikelerin ortadan kalkması halinde tahliye kararı verilmelidir.



2. Adli Kontrol Karşılığı Tahliye



CMK'nın 109. maddesi uyarınca, tutuklama nedenleri bulunsa bile, tutuklama yerine adli kontrol tedbirlerinin uygulanması yeterli görülüyorsa, mahkeme adli kontrol kararı vererek şüpheli veya sanığı serbest bırakabilir. Adli kontrol tedbirleri arasında yurt dışına çıkış yasağı, belirli yerlere gitmeme, belirli kişilerle görüşmeme, belirli aralıklarla karakola başvurma, konutunu terk etmeme gibi yükümlülükler bulunur (CMK m. 110). Adli kontrol kararı verilirken, şüphelinin veya sanığın kişisel ve ekonomik durumu da dikkate alınır (CMK m. 109/2). Adli kontrol tedbirlerinin süresi, CMK'nın 111. maddesinde düzenlenmiştir. Bu süre, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde en çok üç yıl, diğer işlerde ise en çok iki yıldır. Ancak, zorunlu hallerde bu süre uzatılabilir.



3. Hüküm Sonrası Tahliye (İnfazın Tamamlanması veya Şartlı Tahliye)



Mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesi ve cezaevinde geçirilmesi gereken sürenin tamamlanması halinde, infaz kurumu tarafından tahliye işlemi gerçekleştirilir. Bu durum, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da düzenlenmiştir. Ayrıca, aynı kanunun 105 ve devamı maddelerinde düzenlenen şartlı tahliye hükümleri uyarınca, mahkûmların belirli bir süreyi iyi halli olarak cezaevinde geçirmeleri halinde, cezalarının geri kalan kısmını dışarıda geçirmelerine imkan tanınır. 5275 sayılı Kanun'un 107. maddesinde şartlı tahliye süreleri düzenlenmiştir. 7242 sayılı Kanun ile 5275 sayılı Kanun'un 107. maddesinde önemli değişiklikler yapılmış olup, infaz rejiminde önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Bu süreler, suçun türüne ve cezanın miktarına göre değişiklik göstermektedir. Özellikle belirtmek gerekir ki, bazı suçlar (örneğin, kasten öldürme, cinsel saldırı, uyuşturucu madde ticareti gibi) için özel infaz rejimleri uygulanmaktadır. Denetimli serbestlik yoluyla tahliye de hüküm sonrası tahliye türlerinden biridir ve 5275 sayılı Kanun'un 105/A maddesinde düzenlenmiştir.



4. İstinaf veya Temyiz Aşamasında Tahliye



İlk derece mahkemesi tarafından verilen mahkûmiyet kararına karşı istinaf veya temyiz yoluna başvurulması halinde, dosya üst mahkemeye taşınır. Bu süreçte, sanık veya müdafii, tutukluluk halinin devamının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek tahliye talebinde bulunabilir. İstinaf veya temyiz mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını bozarak tahliye kararı verebileceği gibi, tutukluluk halinin devamına da karar verebilir. İstinaf aşamasında tahliye talepleri, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili ceza dairesi tarafından değerlendirilir. Temyiz aşamasında ise Yargıtay ilgili ceza dairesi tahliye taleplerini inceler. Bu aşamalarda tahliye talepleri, genellikle dosya üzerinden incelenir; ancak mahkeme gerekli görürse duruşma da açabilir.



Tahliye Süreci ve Başvuru Yolları



Tahliye talepleri, şüpheli, sanık veya müdafileri tarafından yazılı veya sözlü olarak ilgili mahkemeye iletilir. CMK'nın 101. maddesi uyarınca, tutuklama kararı verildikten sonra da şüpheli veya sanık, tutuklama nedenlerinin ortadan kalktığını veya şartların değiştiğini ileri sürerek tahliye talebinde bulunabilir. Mahkeme, tahliye talebini dosya üzerinden veya duruşma yaparak değerlendirir. Tahliye talebinin reddedilmesi halinde, karara karşı itiraz yolu açıktır (CMK m. 267 vd.). İtiraz, bir üst mahkemeye yapılır. Sulh Ceza Hakimliği'nin kararlarına yapılan itirazlar Asliye Ceza Mahkemesi'ne, Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararlarına yapılan itirazlar ise o yerde birden fazla Asliye Ceza Mahkemesi bulunması halinde numara olarak kendisini izleyen mahkemeye, son numaralı Asliye Ceza Mahkemesi için ise ilk numaralı mahkemeye yapılır (CMK m. 268/2). Ayrıca, tutuklamanın hukuka aykırı olduğu düşünülüyorsa ve iç hukuk yolları tüketildikten sonra, Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru (Anayasa m. 148) veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru yolları da mevcuttur. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapılabilmesi için, öncelikle iç hukuk yollarının tüketilmiş olması gerekmektedir (Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Hakkında Kanun m. 45 vd.).



Yargıtay Kararları ve Önemli İçtihatlar



Yargıtay, tahliye ve tutuklulukla ilgili birçok emsal karar vermiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2019/1256 Esas, 2021/328 Karar sayılı ve 25.11.2021 tarihli kararında, tutukluluk süresinin uzatılması için somut delillerin bulunması gerektiği ve genel gerekçelerle tutukluluğun uzatılamayacağı vurgulanmıştır. Benzer şekilde, Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 2020/567 Esas, 2021/1234 Karar sayılı kararında, tahliye talebinin reddi için "kuvvetli suç şüphesi"nin tek başına yeterli olmadığı, ek risk unsurlarının (kaçma şüphesi, delilleri karartma ihtimali vb.) somut olgularla desteklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay kararlarında, tutukluluğun istisnai bir tedbir olduğu ve adli kontrol gibi alternatif tedbirlerin öncelikle değerlendirilmesi gerektiği sıkça vurgulanmaktadır. Yargıtay, tutukluluk kararlarının gerekçeli olması gerektiğini de belirtmektedir. Gerekçede, tutuklama nedenlerinin somut olayla ilişkilendirilmesi ve tutuklamanın neden zorunlu olduğunun açıklanması gerekmektedir. Gerekçeli karar hakkı, adil yargılanma hakkının önemli bir unsurudur (AİHS m. 6).



Sonuç ve Öneriler



Tahliye, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının önemli bir güvencesidir ve keyfi uygulamalara karşı koruma sağlar. Tutukluluk kararlarının hukuka uygunluğunun sıkı denetimi, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Savunma makamları, tahliye taleplerini somut delillere dayandırmalı, mevzuatı ve güncel içtihatları dikkate almalıdır. Mahkemeler de tutuklama kararlarını verirken ve tutukluluk halinin devamına karar verirken, ölçülülük ilkesini gözetmeli ve adli kontrol gibi alternatif tedbirleri değerlendirmelidir. Ayrıca, tutukluluk sürelerinin makul ölçülerde tutulması, ceza adaletinin etkinliği ve insan haklarının korunması açısından büyük önem taşımaktadır. Özellikle uzun tutukluluk süreleri, AİHS'nin 5. maddesinde düzenlenen özgürlük ve güvenlik hakkının ihlali anlamına gelebilir. Bu nedenle, yargılamaların makul sürede tamamlanması ve tutukluluk sürelerinin aşılmaması gerekmektedir. Yargılamaların gecikmesinde devletin sorumluluğu bulunduğu durumlarda, AİHM'e başvuru yolu açıktır ve tazminat talep edilebilir.


```
Hukuki Danışmanlık