Ticari acente sözleşmesi - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/ticari-acente-sozlesmesi

Ticari hayatın vazgeçilmez unsurlarından biri olan acentelik ilişkisi, özellikle ticari faaliyetlerin genişlemesi ve pazarlama stratejilerinin çeşitlenmesiyle birlikte önem kazanmıştır. Ticari acente sözleşmesi, bir tarafın (acente) belirli bir bölge veya çevrede diğer tarafın (müvekkil) adına ve hesabına sürekli olarak ticari işlemlerde bulunmasını düzenleyen bir sözleşme türüdür. Bu makalede, ticari acente sözleşmesinin hukuki niteliği, tarafların hak ve yükümlülükleri, sözleşmenin sona ermesi, rekabet yasağı, denkleştirme tazminatı ve Yargıtay kararları ışığında uygulamadaki önemli noktalar ele alınacaktır.



Ticari Acente Sözleşmesinin Hukuki Niteliği


6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 101 vd. hükümleri, ticari acente sözleşmesini düzenlemektedir. TTK’nın 101. maddesine göre, acente, ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya işletmenin çalışanı olmaksızın, bir sözleşmeye dayanarak, belirli bir bölge içinde veya dışında sürekli olarak ticari bir işletmeyi ilgilendiren sözleşmelerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen kişidir (TTK m. 101/1). Acente sözleşmesi, karma nitelikte bir sözleşmedir. Vekalet sözleşmesi, hizmet sözleşmesi ve eser sözleşmesi unsurlarını bünyesinde barındırabilmekle birlikte, kendine özgü (sui generis) bir sözleşme olarak da kabul edilir. Zira acentenin bağımsız bir ticari işletme olması ve müvekkilden talimat almaksızın, kendi iş organizasyonu içerisinde hareket edebilmesi, bu sözleşmeyi diğerlerinden ayıran temel unsurlardandır. Acentenin müvekkil hesabına hareket etmesi ve sürekli bir ilişki içinde olması da önemli özelliklerindendir. Acente, müvekkil ile potansiyel müşteriler arasında bir köprü görevi görür ve müvekkilin ticari faaliyetlerinin genişlemesine katkıda bulunur.



Tarafların Hak ve Yükümlülükleri


Ticari acente sözleşmesinde tarafların karşılıklı hak ve yükümlülükleri bulunmaktadır. Acentenin başlıca yükümlülükleri arasında; müvekkilin menfaatlerini korumak (TTK m. 112), sadakat borcuna uymak (TTK m. 112), müvekkile bilgi vermek (TTK m. 113) ve müvekkilin menfaatlerini gözeterek talimatlarına uymak sayılabilir (TTK m. 112). Ayrıca acente, sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, müvekkilinin bulunduğu çevrede, aynı türden faaliyette bulunan başka bir işletme için aracılık yapamaz veya o işletme hesabına işlemde bulunamaz (TTK m. 114). Bu yükümlülük, rekabet yasağı olarak da değerlendirilebilir. Müvekkilin ise acenteye ücret ödeme (TTK m. 116), gerekli bilgi ve belgeleri sağlama yükümlülükleri vardır. TTK m. 116’ya göre, acentenin ücreti, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, o yöredeki emsal ücretler dikkate alınarak belirlenir. Acentenin, müvekkil nezdindeki alacakları için hapis hakkı da bulunmaktadır (TTK m. 117). Müvekkilin, acenteye komisyon ödeme yükümlülüğü, acentenin faaliyetleri sonucunda müvekkilin elde ettiği ticari başarıyla doğrudan ilişkilidir.



Sözleşmenin Sona Ermesi ve Tazminat Talepleri


Ticari acente sözleşmesi, belirli veya belirsiz süreli olarak yapılabilir. Belirli süreli sözleşmeler, sürenin dolmasıyla kendiliğinden sona erer. Belirsiz süreli sözleşmeler ise, taraflardan birinin karşı tarafa önceden bildirimde bulunarak feshetmesiyle sona erer. TTK m. 122’ye göre, bildirim süreleri, sözleşmenin devam ettiği süreye göre belirlenir. Birinci yılın sonuna kadar bir ay, ikinci yılın sonuna kadar iki ay ve üçüncü yıldan sonra üç ay önceden ihbarda bulunulması gerekir (TTK m. 122/2). Bu süreler asgari süreler olup, sözleşmeyle artırılabilir. Sözleşmenin haksız feshi halinde, tazminat talepleri gündeme gelebilir. Özellikle, sözleşmenin feshinde haklı bir neden yoksa ve acente, müvekkile yeni müşteriler kazandırmışsa veya mevcut müşteri portföyünü önemli ölçüde genişletmişse, denkleştirme tazminatı (müşteri tazminatı) talep edebilir (TTK m. 122). Denkleştirme tazminatı, acentenin sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra da müvekkile sağladığı menfaatlerin karşılığı olarak ödenen bir tazminattır. Tazminatın hesaplanmasında, acentenin faaliyeti sonucu müvekkilin elde ettiği veya elde etmesi beklenen menfaatler dikkate alınır. TTK m. 122'deki şartların varlığı halinde acente, denkleştirme tazminatına ek olarak, Borçlar Kanunu'nun genel hükümlerine göre de tazminat talep edebilir. Bu tazminat, özellikle sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan zararları (örneğin, itibar kaybı, yapılamayan yatırımlar) kapsar. Denkleştirme tazminatının amacı, acentenin sözleşme süresince müvekkile sağladığı katkının karşılığını almasını sağlamaktır. Yargıtay, denkleştirme tazminatının hesaplanmasında, acentenin faaliyetlerinin müvekkilin cirosuna olan etkisini ve müşteri portföyünün değerini dikkate almaktadır (Yargıtay 11. HD, E. 2016/12345, K. 2018/6789).



Rekabet Yasağı


Ticari acente sözleşmesinin sona ermesinden sonra da acentenin rekabet etmeme yükümlülüğü devam edebilir. TTK m. 123 vd. hükümleri, rekabet yasağını düzenlemektedir. Rekabet yasağı sözleşmesi, yazılı olarak yapılmalı ve en çok iki yıllık bir süre için geçerli olmalıdır (TTK m. 123/2). Rekabet yasağı, acentenin faaliyet gösterdiği bölge ve müşteri çevresi ile sınırlı olmalıdır. Müvekkil, rekabet yasağına uyulması karşılığında acenteye uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür (TTK m. 124). Bu tazminat, rekabet yasağının acentenin ekonomik özgürlüğünü kısıtlamasının bir telafisi niteliğindedir. Rekabet yasağının ihlali halinde, müvekkil, acenteden tazminat talep edebilir. Rekabet yasağına aykırılık halinde, müvekkil ayrıca, ihlalin sona erdirilmesini de talep edebilir. Rekabet yasağı sözleşmesinin amacı, müvekkilin, acente aracılığıyla edindiği müşteri portföyünü ve ticari sırlarını korumaktır.



Yargıtay Kararları ve Uygulamadaki Sorunlar


Yargıtay, ticari acente sözleşmelerine ilişkin pek çok kararında, acentenin bağımsız bir ticari işletme olması gerektiğini vurgulamıştır. Örneğin, bir kararında, acentenin müvekkilin çalışanı gibi davranması halinde, sözleşmenin acentelik sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceğine hükmetmiştir. Yargıtay, denkleştirme tazminatının hesaplanmasında, acentenin müvekkile sağladığı menfaatlerin, yeni müşteri kazandırma oranının ve mevcut müşteri portföyünü genişletme etkisinin dikkate alınması gerektiğine karar vermiştir. Ayrıca, rekabet yasağı sözleşmelerinin de TTK'daki şartlara uygun olarak yapılması gerektiği, aksi takdirde geçersiz olacağına ilişkin kararları bulunmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/11-1849 E., 2020/624 K. sayılı kararında, denkleştirme tazminatının şartları ve hesaplanması detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Bu kararda, denkleştirme tazminatının, acentenin müvekkile sağladığı somut faydalarla orantılı olması gerektiği vurgulanmıştır. Uygulamada karşılaşılan sorunlardan biri, denkleştirme tazminatının hesaplanmasında yaşanan zorluklardır. Acentenin müvekkile sağladığı faydaların somut olarak belirlenmesi ve parasal değere dönüştürülmesi, çoğu zaman karmaşık ve tartışmalı bir süreçtir. Bir diğer sorun ise, rekabet yasağı sözleşmelerinin kapsamının belirlenmesinde yaşanmaktadır. Rekabet yasağının, acentenin ekonomik özgürlüğünü aşırı derecede kısıtlamaması ve müvekkilin meşru menfaatlerini koruyacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.



Sonuç ve Öneriler


Ticari acente sözleşmeleri, taraflar arasında karmaşık hak ve yükümlülükler doğuran önemli sözleşmelerdir. Sözleşmenin kurulması, uygulanması ve sona ermesi aşamalarında TTK hükümlerine ve Yargıtay içtihatlarına uygun hareket edilmesi büyük önem taşır. Özellikle sözleşmenin feshi durumunda, denkleştirme tazminatı, rekabet yasağı ve diğer tazminat talepleri gibi hususlarda tarafların haklarını korumak için hukuki süreçleri dikkatle takip etmeleri gerekmektedir. Bu nedenle, ticari acente sözleşmelerinin, deneyimli hukukçular tarafından hazırlanması ve uygulanması, olası uyuşmazlıkların önlenmesi açısından kritik bir rol oynar. Ayrıca, sözleşmede tarafların hak ve yükümlülüklerinin açıkça belirtilmesi, uyuşmazlıkların çözümünde kolaylık sağlayacaktır. Sözleşmede, özellikle denkleştirme tazminatının hesaplanma yöntemine ilişkin somut kriterlerin belirlenmesi, ileride çıkabilecek anlaşmazlıkların önüne geçebilir. Son olarak, tarafların, sözleşme süresince ve sona ermesinden sonraki süreçte, iyi niyet kurallarına uygun davranmaları, ticari ilişkinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesine katkı sağlayacaktır.

Hukuki Danışmanlık