Ticari işletme rehni, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ("TTK")'nın 1444 ila 1451. maddeleri arasında düzenlenen ve özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) finansman ihtiyaçlarını karşılamada önemli bir teminat aracıdır. Ancak uygulamada rehin kapsamının belirlenmesi, tescil süreçleri ve iflas halinde rehinli malların durumu gibi çeşitli sorunlarla karşılaşılmakta ve bu sorunlar Yargıtay kararlarıyla şekillenmektedir. Bu makalede, ticari işletme rehninin uygulamadaki temel sorunları, Yargıtay'ın konuya ilişkin yaklaşımı ve çözüm önerileri ele alınacaktır.
Ticari İşletme Rehninin Hukuki Dayanağı ve Kapsamı
Ticari işletme rehni, TTK'nın 1444 ila 1451. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Rehin, bir ticari işletmenin tamamını veya belirli unsurlarını kapsayabilir (TTK m. 1445). Örneğin, işletme malvarlığı, markalar, patentler, ticari unvan, işletme adı, kiracılık hakkı, makine ve ekipmanlar, hammadde, yarı mamul ve mamul mallar, alacaklar veya ticari defterler rehin konusu olabilir. Rehin sözleşmesinde rehin kapsamına giren unsurların açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Uygulamada, rehin kapsamının net olarak belirlenmemesi ve özellikle gelecekteki kazanımların rehin kapsamına dahil edilip edilemeyeceği hususu sıkça karşılaşılan bir sorundur. TTK m. 1445/2 uyarınca, "Ticari işletme rehninde, taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa, rehin, işletme ile birlikte devredilebilen veya işletmenin işletilmesiyle ilgili olan ve işletmeye tahsis edilmiş bulunan taşınır eşyayı, işletme haklarını, kiracılık hakkını, markayı, patentleri, lisansları, ruhsatları, modelleri, çizimleri, endüstriyel tasarımları, ticaret unvanını, işletme adını, alacakları, hakları ve diğer malvarlığı değerlerini kapsar." Bu hüküm, tarafların aksini kararlaştırmadığı durumlarda rehnin neleri kapsayacağını belirleyerek, rehin kapsamının belirlenmesinde bir çerçeve sunmaktadır. Ancak, bu genel ifadenin uygulamada somutlaştırılması ve rehin sözleşmesinde açıkça belirtilmesi önem arz etmektedir.
Uygulamadaki Temel Sorunlar
1. Rehin Kapsamının Belirsizliği
Rehin sözleşmelerinde, rehin kapsamının yeterince detaylandırılmaması ve muğlak ifadeler kullanılması, ileride rehin alacaklısı ile rehin veren arasında ve hatta üçüncü kişilerle anlaşmazlıklara yol açmaktadır. Rehin sözleşmesinde rehin kapsamına giren unsurların tek tek sayılması ve mümkün olduğunca somutlaştırılması gerekmektedir. Örneğin, "işletmedeki tüm demirbaşlar" yerine, "işletmedeki XYZ marka ve model numaralı 10 adet masa, ABC marka ve model numaralı 5 adet sandalye" şeklinde bir tanımlama daha isabetli olacaktır. Bu durum, özellikle taşınır rehinlerinde, rehinli malın teşhisini kolaylaştırmakta ve olası ihtilafların önüne geçmektedir. Yargıtay'ın bu konudaki yaklaşımı, rehin sözleşmelerinin yorumlanmasında dürüstlük kuralını (Türk Medeni Kanunu ("TMK") m. 2) ve sözleşme serbestisi ilkesini gözetmekle birlikte, rehin kapsamının belirsiz olduğu durumlarda, rehin alacaklısının aleyhine yorum yapma eğiliminde olduğu yönündedir. Bu nedenle, rehin sözleşmelerinin hazırlanmasında azami özen gösterilmesi ve rehin kapsamının açık ve net bir şekilde belirlenmesi büyük önem taşımaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2017/3544 E. ve 2019/5523 K. sayılı kararında, rehin sözleşmesinde rehin kapsamının yeterince açık olmaması nedeniyle rehnin geçersizliğine hükmedilmiştir. Bu karar, rehin kapsamının belirlenmesindeki titizliğin önemini vurgulamaktadır.
2. Tescil ve İlan Süreçlerindeki Aksaklıklar
Ticari işletme rehninin geçerli olabilmesi için ticaret siciline tescil ve ilan zorunluluğu bulunmaktadır (TTK m. 1447). Tescil, rehnin üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesinin (TMK m. 1023'teki iyi niyet hükümleri saklı kalmak kaydıyla) temel şartıdır. Tescil işlemlerindeki gecikmeler veya eksiklikler, rehnin üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilirliğini engelleyebilir ve diğer alacaklılar lehine sonuçlar doğurabilir. Ticaret sicili müdürlüklerindeki yoğunluk, evrak eksiklikleri veya sistem arızaları gibi nedenlerle tescil işlemlerinde aksaklıklar yaşanabilmektedir. Bu durum, rehin alacaklısının haklarını zedeleyebilmektedir. Ayrıca, rehin sözleşmesinin içeriği, özellikle rehin kapsamı ve alacak miktarı gibi unsurların ticaret siciline doğru ve eksiksiz olarak kaydedilmesi büyük önem taşımaktadır. Ticaret sicili kayıtlarının aleniyeti ilkesi gereği, bu bilgilerin doğru ve güncel olması, üçüncü kişilerin rehin durumu hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamaktadır.
3. İflas ve Rehin İlişkisi
Rehinli bir ticari işletmenin iflası halinde, rehin alacaklısının durumu özel bir önem arz etmektedir. İflas halinde, rehinli malvarlığı iflas masasına dahil edilir ve paraya çevrilir (2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ("İİK") m. 247 vd.). Rehin alacaklısı, rehinli malın satış bedelinden öncelikle alacağını tahsil etme hakkına sahiptir (İİK m. 248). Ancak, iflas idaresinin rehinli malları yanlış tasnif etmesi, rehin hakkını dikkate almaması veya rehinli malın değerini düşük tespit etmesi gibi durumlar, rehin alacaklılarının hak kaybına uğramasına neden olabilmektedir. Ayrıca, iflas masasının giderleri ve diğer imtiyazlı alacaklar da rehin alacaklısının alacağını tahsil etmesini zorlaştırabilmektedir. Bu durumda, rehin alacaklısının iflas masasına itiraz etme ve rehin hakkını ispatlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Yargıtay'ın bu konudaki kararları, rehin alacaklılarının haklarının korunması ve iflas sürecinin adil bir şekilde yürütülmesi açısından önemli bir rehber niteliği taşımaktadır. Örneğin, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi'nin 2016/6458 E. ve 2019/3214 K. sayılı kararında, iflas masasının rehinli malın değerini düşük tespit etmesi nedeniyle rehin alacaklısının itirazı haklı bulunmuştur. Bu karar, rehin alacaklılarının iflas sürecindeki haklarını etkin bir şekilde takip etmelerinin önemini vurgulamaktadır.
Yargıtay Kararları Işığında Çözüm Önerileri
1. Rehin Sözleşmelerinin Detaylandırılması
Rehin sözleşmelerinde, rehin kapsamının net, açık ve tereddüde yer bırakmayacak şekilde tanımlanması gerekmektedir. Rehin kapsamına giren unsurların tek tek sayılması, mümkünse envanter listeleri eklenmesi ve fotoğraflarla desteklenmesi uyuşmazlıkları önlemede etkili olacaktır. Ayrıca, gelecekteki kazanımların (örneğin, yeni alınan makineler veya patentler) rehin kapsamına dahil edilip edilmeyeceği hususu da sözleşmede açıkça belirtilmelidir. Bu konuda "gelecek mallar"ın rehni meselesi önem arz etmektedir. Yargıtay, rehin sözleşmelerinin yorumlanmasına ilişkin kararları, sözleşme serbestisi ilkesi çerçevesinde tarafların iradelerini esas almakta, ancak belirsiz ve muğlak ifadelerin rehin alacaklısı aleyhine yorumlanabileceğini göstermektedir. Bu nedenle, rehin sözleşmelerinin hazırlanmasında uzman hukukçulardan destek alınması ve rehin kapsamının en ince ayrıntısına kadar belirlenmesi önerilmektedir.
2. Tescil ve İlan Süreçlerinin Hızlandırılması
Rehin tescil işlemlerinin elektronik ortamda daha hızlı ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi, uygulamadaki aksaklıkları azaltacaktır. Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS) üzerinden yapılan başvuruların kolaylaştırılması ve ticaret sicili müdürlüklerinin personel ve teknik altyapısının güçlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, ticaret sicili müdürlüklerinin rehin tescili konusunda uzmanlaşmış personel istihdam etmesi ve düzenli eğitimler alması da önemlidir. Rehin alacaklılarının da tescil işlemlerini takip etmesi ve gerekli belgeleri eksiksiz olarak sunması, sürecin hızlanmasına katkı sağlayacaktır. Ticaret sicili müdürlüklerinin iş yükünün azaltılması ve işlemlerin daha hızlı tamamlanabilmesi için, rehin tescili işlemlerine ilişkin standart bir prosedür oluşturulması ve bu prosedürün tüm ticaret sicili müdürlüklerinde uygulanması da faydalı olacaktır.
3. İflas Sürecinde Rehinli Malların Korunması
İflas idarelerinin, rehinli malları doğru şekilde tasnif etmesi, değerlemesini yapması ve rehin alacaklılarının haklarını koruması için yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi gerekmektedir. İİK'da rehinli malların iflas masasındaki durumuna ilişkin hükümlerin daha açık ve detaylı hale getirilmesi, uygulamadaki sorunları azaltacaktır. Ayrıca, iflas idarelerinin rehinli malların değerlemesi konusunda uzman bilirkişilerden destek alması ve rehin alacaklılarıyla işbirliği yapması da önemlidir. İflas masasının rehinli malların değerini tespit ederken, piyasa koşullarını ve rehinli malın özelliklerini dikkate alması gerekmektedir. Yargıtay'ın iflas masasına ilişkin kararları, rehin alacaklılarının haklarının korunması ve iflas sürecinin adil bir şekilde yürütülmesi açısından yol gösterici niteliktedir. İflas sürecinde rehinli malların korunması ve rehin alacaklılarının haklarının gözetilmesi, iflas hukukunun temel ilkelerinden olan hakkaniyet ve adalet ilkelerinin bir gereğidir.
Sonuç ve Öneriler
Ticari işletme rehni, işletmeler için önemli bir finansman aracı olmakla birlikte, uygulamadaki sorunlar nedeniyle beklenen faydayı sağlayamamaktadır. Rehin sözleşmelerinin detaylı hazırlanması, rehin kapsamının açıkça belirlenmesi, tescil süreçlerinin iyileştirilmesi ve iflas durumunda rehinli malların korunması, bu sorunların çözümüne katkı sağlayacaktır. Ayrıca, rehin alacaklılarının ve rehin verenlerin hak ve yükümlülükleri konusunda bilinçlendirilmesi de önemlidir. Bu amaçla, ticaret odaları ve diğer ilgili kuruluşlar tarafından düzenli olarak eğitimler ve seminerler düzenlenmesi faydalı olacaktır. Yargıtay kararları da bu yönde bir eğilim göstermekte ve uygulayıcılar için önemli bir rehber niteliği taşımaktadır. Son olarak, ticari işletme rehni uygulamasının etkinliğini artırmak için, ilgili mevzuatın güncel ekonomik koşullara ve işletmelerin ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi ve basitleştirilmesi de düşünülmelidir. Bu kapsamda, özellikle rehin kapsamının belirlenmesi, tescil süreçlerinin kolaylaştırılması ve iflas halinde rehinli malların korunmasına ilişkin hükümlerin yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir.