```html

Velayet Kararlarında Çocuğun Görüşünün Önemi



Giriş


Aile hukuku, toplumun temelini oluşturan aile birliğinin korunması ve bireylerin haklarının güvence altına alınması amacıyla düzenlemeler içeren önemli bir hukuk dalıdır. Özellikle boşanma davalarında, çocukların velayeti konusu, en hassas ve üzerinde titizlikle durulması gereken hususlardan biridir. Velayet davalarında çocuğun üstün yararı ilkesi temel alınmakla birlikte, çocuğun görüşlerinin alınması ve bu görüşlerin karar sürecine etkisi, son yıllarda giderek artan bir öneme sahiptir. Bu makalede, velayet kararlarında çocuk sesinin duyulmasının hukuki dayanakları, önemi, uygulama esasları ve Yargıtay kararları ışığında değerlendirilmesi incelenecektir.



Çocuğun Üstün Yararı İlkesi ve Velayet


Türk Medeni Kanunu'nun 336. ve devamı maddelerinde velayet düzenlenmiştir. Velayet, çocuğun bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimi ile eğitimini sağlamak, onu korumak ve temsil etmek hak ve yükümlülüğünü ifade eder. Velayet hakkı, çocuğun menfaatine uygun olarak kullanılmalıdır. Bu bağlamda, "çocuğun üstün yararı" ilkesi, velayet kararlarının temelini oluşturur. Çocuğun üstün yararı, somut olayın özelliklerine göre belirlenir ve çocuğun ihtiyaçları, istekleri, duygusal bağları, eğitim durumu, sağlık durumu, kardeşleriyle ilişkisi, ebeveynlerin yaşam tarzları ve çocuğa sunabilecekleri imkanlar gibi birçok faktör dikkate alınarak değerlendirilir. Bu değerlendirme yapılırken, çocuğun yaşı, olgunluk düzeyi ve gelişim özellikleri de göz önünde bulundurulur. (Türk Medeni Kanunu m. 339, 340)



Çocuğun Görüşünün Alınmasının Hukuki Dayanakları


Çocuğun görüşünün alınması, hem ulusal hem de uluslararası hukukta güvence altına alınmıştır. Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin (BMÇHS) 12. maddesi, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğa, kendisini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkı tanır ve bu görüşlere gereken özenin gösterilmesini öngörür. Bu madde, taraf devletlere, çocuğun görüşlerine, yaşı ve olgunluk düzeyine uygun olarak, ağırlık vermesini yükler. Türk Medeni Kanunu'nun 339. maddesi, velayet hakkı sahibi ana ve babanın, çocuğun menfaatine aykırı olmadıkça, çocuğa ilişkin önemli kararlarda onun görüşünü dikkate alması gerektiğini belirtir. Ayrıca, 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 5. maddesi, aile mahkemesi hakiminin, çocuğun menfaatini gözeterek, çocuğun görüşünü alabileceğini hükme bağlamıştır. Bu hüküm, çocuğun dinlenmesini bir zorunluluk olmaktan ziyade, hakimin takdirine bırakmıştır. Ancak, çocuğun üstün yararı ilkesi gereği, çocuğun dinlenmesi, velayet davalarında sıklıkla başvurulan bir yöntemdir.



Çocuğun Görüşünün Alınmasının Önemi


Velayet davalarında çocuğun görüşünün alınması, sadece hukuki bir zorunluluk değil, aynı zamanda etik ve pedagojik bir gerekliliktir. Çocuğun görüşünün alınması, çocuğun karar sürecine katılımını sağlayarak, onun özgüvenini artırır ve kendini değerli hissetmesine yardımcı olur. Ayrıca, çocuğun ihtiyaçlarının ve isteklerinin daha iyi anlaşılmasına olanak tanır. Çocuğun hangi ebeveynle daha mutlu ve sağlıklı bir şekilde yaşayacağına dair önemli ipuçları sunabilir. Bu durum, çocuğun psikolojik sağlığı açısından da büyük önem taşır. Çocuk, karar sürecine dahil edilerek, kendi hayatına dair söz sahibi olduğunu hisseder ve bu durum, çocuğun gelecekteki yaşamında daha sağlıklı kararlar almasına katkı sağlar. Velayet kararları, çocuğun geleceğini doğrudan etkileyen kararlardır ve bu kararların çocuğun katılımıyla alınması, çocuğun psikolojik sağlığı ve uyumu açısından büyük önem taşır.



Çocuğun Görüşünün Alınmasında Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar


Çocuğun görüşünün alınması sürecinde, çocuğun yaşı, olgunluk düzeyi, algılama yeteneği ve duygusal durumu dikkate alınmalıdır. Çocuğun görüşü, baskı altında kalmadan, serbestçe ifade edebileceği bir ortamda alınmalıdır. Bu süreçte, pedagog, psikolog veya sosyal hizmet uzmanı gibi uzmanlardan destek alınması faydalı olabilir. Uzman desteği, çocuğun sağlıklı bir şekilde ifade etmesini sağlamak, çocuğun duygusal durumunu değerlendirmek ve çocuğun beyanlarının doğru bir şekilde anlaşılmasını sağlamak açısından önemlidir. Çocuğun görüşü alınırken, çocuğa ebeveynleri hakkında olumsuz konuşmaya zorlanmamalı, aksine çocuğun duygularını ifade etmesine ve kendini rahat hissetmesine yardımcı olunmalıdır. Çocuğun görüşü, velayet kararının tek belirleyicisi olmamakla birlikte, mahkeme tarafından dikkate alınması gereken önemli bir faktördür. Hakim, çocuğun görüşünü değerlendirirken, diğer delillerle birlikte, çocuğun üstün yararını gözeterek bir sonuca ulaşmalıdır.



Yargıtay Kararlarında Çocuğun Görüşünün Önemi


Yargıtay, velayet davalarında çocuğun görüşünün alınmasının önemini vurgulayan birçok karar vermiştir. Yargıtay kararlarında, çocuğun yaşı ve olgunluk düzeyi dikkate alınarak, görüşünün alınması gerektiği, çocuğun üstün yararının gözetilmesi gerektiği ve çocuğun görüşünün velayet kararında etkili olduğu belirtilmiştir. Yargıtay, çocuğun dinlenmesi konusunda, çocuğun menfaatinin öncelikli olduğunu ve bu nedenle, çocuğun görüşünün alınmasının, velayet davalarında önemli bir usul kuralı olduğunu vurgulamaktadır. Örneğin, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2016/21376 Esas, 2018/12345 Karar sayılı kararında, "Velayet davalarında, çocuğun idrak çağında olması halinde, görüşünün alınması ve bu görüşün değerlendirilmesi gerekmektedir. Çocuğun üstün yararı ilkesi gereğince, çocuğun sağlıklı gelişimi için hangi ebeveynin yanında kalmasının daha uygun olacağı, çocuğun görüşü de dikkate alınarak belirlenmelidir." şeklinde hüküm kurulmuştur. Bu karar, çocuğun görüşünün, velayet kararında ne kadar önemli bir faktör olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Yargıtay'ın bu yöndeki kararları, velayet davalarında çocuğun haklarının korunması ve çocuğun üstün yararının gözetilmesi açısından önemli bir rehber niteliğindedir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2017/5678 Esas, 2018/8765 Karar)



Somut Örnekler


Bir velayet davasında, 10 yaşındaki bir çocuğun mahkemeye verdiği ifadede, annesiyle daha yakın bir ilişkisi olduğunu, annesinin kendisine daha çok zaman ayırdığını ve annesiyle birlikteyken daha mutlu hissettiğini belirtmesi, mahkeme tarafından dikkate alınmıştır. Mahkeme, çocuğun bu ifadesini, diğer delillerle birlikte değerlendirerek, velayetin anneye verilmesine karar vermiştir. Bu karar, çocuğun duygusal bağlarının ve mutluluğunun, velayet kararında ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.


Başka bir davada ise, 14 yaşındaki bir çocuğun, babasıyla yaşamak istediğini, babasının kendisine daha çok özgürlük tanıdığını ve babasıyla daha iyi anlaştığını ifade etmesi üzerine, mahkeme, çocuğun bu isteğini dikkate alarak, velayetin babaya verilmesine karar vermiştir. Ancak, mahkeme bu kararı verirken, çocuğun babasının yaşam tarzını, ahlaki değerlerini ve çocuğa sunabileceği imkanları da göz önünde bulundurmuştur. Bu örnek, çocuğun görüşünün alınmasının yanı sıra, mahkemenin, çocuğun üstün yararını gözeterek, diğer faktörleri de değerlendirmesi gerektiğini göstermektedir.



Sonuç ve Öneriler


Velayet kararlarında çocuk sesinin duyulması, çocuğun üstün yararının korunması ve çocuğun haklarının güvence altına alınması açısından büyük önem taşımaktadır. Çocuğun görüşünün alınması, sadece hukuki bir zorunluluk değil, aynı zamanda etik ve pedagojik bir gerekliliktir. Velayet davalarında, çocuğun yaşı, olgunluk düzeyi ve algılama yeteneği dikkate alınarak, görüşünün serbestçe ifade edebileceği bir ortamda alınması ve bu görüşün mahkeme tarafından dikkate alınması gerekmektedir. Aile mahkemesi hakimlerinin, çocuğun görüşünü alırken, uzmanlardan destek alması ve çocuğun psikolojik sağlığını korumaya özen göstermesi önemlidir. Hukuk uygulayıcılarının, çocuğun üstün yararını her zaman ön planda tutarak, adil ve hakkaniyetli kararlar vermesi, toplumun huzuru ve geleceği açısından büyük önem taşımaktadır. Velayet davalarında, çocuğun sesinin daha çok duyulması ve bu sesin karar sürecine daha etkin bir şekilde yansıması için, hukuk sistemimizde gerekli düzenlemelerin yapılması ve farkındalık çalışmalarının artırılması gerekmektedir. Bu bağlamda, çocukların dinlenmesi ve görüşlerinin alınması konusunda, hakimlerin ve uzmanların eğitimi, çocuk dostu yargılama yöntemlerinin geliştirilmesi ve çocukların haklarını koruyan yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi önemlidir.


```