Anonim şirketler, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) düzenlediği ve sermayesi belirli paylara bölünmüş olan, ortakların sorumluluğunun sadece taahhüt ettikleri sermaye payı ile sınırlı olduğu sermaye şirketidir (TTK m. 329). Bu şirketlerde yönetim kurulu, şirketin sevk ve idaresinden, temsilinden ve kanunlara uygun olarak yönetilmesinden sorumlu olan kişilerden oluşur (TTK m. 365 vd.). Ancak, bu görev ve yetkiler beraberinde önemli hukuki yükümlülükleri de getirir. Bu makalede, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğu, güncel mahkeme kararları ve uygulamada karşılaşılan sorunlar ele alınacaktır.
Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğunun Dayanağı
Yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğunun temel dayanağı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 553. maddesinde düzenlenen sorumluluk halleridir. Buna göre, yönetim kurulu üyeleri ve yönetimde görevli kişiler, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem de pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı verdikleri zararlardan sorumludur (TTK m. 553/1). Bu sorumluluk, kusura dayalı bir sorumluluktur. Ancak, kusurun varlığı karine olarak kabul edilebilir ve yönetim kurulu üyesi kusursuzluğunu ispatla yükümlüdür. TTK m. 553/2 uyarınca, bir kimse, zararın meydana gelmesinde kusuru olmadığını veya kendisine düşen özeni gösterdiğini ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Özen yükümlülüğü, TTK m. 369'da ayrıca düzenlenmiş olup, yönetim kurulu üyelerinin, aynı durumda bulunan basiretli bir yöneticinin göstermesi gereken özeni göstermesi gerekmektedir. Bu özen borcuna aykırı davranışlar, şirketin zarara uğramasına neden olursa, üyeler bu zarardan kişisel olarak sorumlu tutulabilir. Ayrıca, TTK'nın 553. maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyeleri, şirket alacaklılarına karşı da doğrudan sorumlu olabilirler. Bu sorumluluk, özellikle şirketin iflası veya borca batık durumda olması halinde gündeme gelir. Bu durumda, alacaklılar, şirket malvarlığından alacaklarını tamamen veya kısmen tahsil edemezlerse, yönetim kurulu üyelerine karşı dava açabilirler (TTK m. 553/3).
Güncel Mahkeme Kararları ve Yargıtay'ın Yaklaşımı
Yargıtay, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin birçok karar vermiştir. Yargıtay'ın bu konudaki yaklaşımı, yönetim kurulu üyelerinin şirket menfaatlerini gözetme yükümlülüğünü ve basiretli bir yönetici gibi davranma zorunluluğunu vurgulamaktadır. Örneğin, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin güncel kararlarında, yönetim kurulu üyesinin şirketin finansal durumunu takip etmemesi, gerekli önlemleri almaması ve bu nedenle şirketin zarara uğraması halinde sorumlu tutulabileceği belirtilmiştir. Benzer şekilde, üyenin şirket varlıklarını kötüye kullanması, zimmetine geçirmesi veya usulsüz işlemler yapması durumunda hem hukuki hem de cezai sorumluluğunun gündeme gelebileceği vurgulanmıştır. Yargıtay, kararlarında ayrıca yönetim kurulu üyelerinin bilgi alma ve inceleme haklarını kullanmalarının önemine de dikkat çekmektedir. Yönetim kurulu üyelerinin, şirket işleyişi hakkında yeterli bilgiye sahip olmaması ve gerekli denetimleri yapmaması durumunda, özen yükümlülüğünü ihlal ettiği kabul edilebilir. Yargıtay'ın bu konudaki yaklaşımı, yönetim kurulu üyelerinin sadece şekli olarak değil, fiilen de şirketin yönetiminde aktif rol alması gerektiğini göstermektedir. (Örnek Yargıtay kararları için bkz. Yargıtay 11. HD, 2017/1234 E., 2018/5678 K.; Yargıtay 11. HD, 2021/5678 E., 2022/9101 K.) [Bu kararlar örnek olup, güncel ve somut olayla ilgili kararların taranması gerekmektedir].
Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar
Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin uygulamada bazı sorunlar yaşanmaktadır. Bunlardan biri, üyelerin özen borcunun kapsamının net olmaması ve somut olaya göre değerlendirilmesinin gerekliliğidir. Özellikle, şirketin iflası durumunda, alacaklıların yönetim kurulu üyelerine karşı açtığı davalarda, mahkemelerin özen borcunu nasıl yorumlayacağı ve kusurun varlığını nasıl değerlendireceği tartışma konusudur. Ayrıca, çok sayıda üyenin bulunduğu şirketlerde, sorumluluğun paylaştırılması ve her bir üyenin kusurunun belirlenmesi de pratikte zorluklara yol açabilmektedir. Bu durumlarda, yönetim kurulu üyelerinin görev dağılımı, iç yönerge ve komitelerin oluşturulması gibi mekanizmaların önemi artmaktadır. TTK m. 375, yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkilerini düzenlerken, diğer görevlerin devri mümkündür. Ancak, devredilen görevlerde dahi, yönetim kurulu üyelerinin gözetim ve denetim yükümlülüğü devam etmektedir. Bir diğer sorun ise, yönetim kurulu üyelerinin şirket adına yaptıkları işlemlerin ticari risk içerdiği ve her başarısızlığın sorumluluk doğurmaması gerektiği ilkesinin dengeli bir şekilde uygulanmasıdır. Zira, aşırı katı bir sorumluluk anlayışı, yönetim kurulu üyelerinin risk almaktan kaçınmasına ve şirketin büyüme potansiyelinin engellenmesine neden olabilir. Bu nedenle, mahkemelerin, yönetim kurulu üyelerinin kararlarını değerlendirirken, o dönemdeki piyasa koşullarını, şirketin genel durumunu ve ticari teamülleri dikkate alması gerekmektedir. "Business Judgment Rule" olarak bilinen iş hayatı kararı ilkesi de bu noktada önem kazanmaktadır. Bu ilkeye göre, yönetim kurulu üyelerinin, yeterli bilgiye sahip olarak ve şirket menfaatlerini gözeterek aldıkları ticari kararlar, sonradan başarısız olsa dahi, sorumluluk doğurmamalıdır. Ancak, bu ilkenin uygulanabilmesi için, kararın dürüstlük kuralına uygun olması ve yönetim kurulu üyesinin kişisel çıkarı olmaması gerekmektedir.
Sonuç ve Öneriler
Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğu, hem TTK hem de Yargıtay kararlarıyla detaylı şekilde düzenlenmiştir. Ancak, uygulamada yaşanan belirsizliklerin giderilmesi ve hukuki güvenliğin sağlanması için mevzuatta daha açık hükümlere ve yargı kararlarında daha tutarlı bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle, özen borcunun kapsamının, sorumluluğun paylaştırılmasına ilişkin kuralların ve ticari riskin sınırlarının netleştirilmesi, hem üyeler hem de şirketler açısından faydalı olacaktır. Ayrıca, yönetim kurulu üyelerinin, görevlerini yerine getirirken hukuki danışmanlık almaları, iç denetim mekanizmalarını etkin bir şekilde kullanmaları ve şirket işleyişini şeffaf bir şekilde yürütmeleri, olası riskleri minimize etmek adına önemli bir adımdır. Yönetim kurulu üyelerinin, şirket menfaatlerini her zaman ön planda tutarak, basiretli bir şekilde hareket etmeleri ve kanunlara uygun davranmaları, hem kendi sorumluluklarını azaltacak hem de şirketin başarısına katkı sağlayacaktır. Bu bağlamda, yönetim kurulu üyelerinin, şirket yönetimi konusunda düzenli olarak eğitim almaları ve güncel mevzuatı takip etmeleri de büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, şirketlerin, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarını sigorta yoluyla güvence altına almaları da düşünülebilir. Yönetim kurulu sorumluluk sigortası (D&O insurance), yönetim kurulu üyelerinin görevlerini yerine getirirken yaptıkları hatalardan kaynaklanan zararları karşılayarak, hem üyeleri korur hem de şirketin itibarını zedelenmesini engeller.