İcra Takibinde Vergi Borcu
Giriş
Vergi, devletin kamu hizmetlerini finanse etmek amacıyla kişilerden ve kurumlardan kanun yoluyla aldığı parasal yükümlülüktür. Vergi borçları, zamanında ödenmediği takdirde devlet tarafından cebri icra yoluyla tahsil edilebilir. Bu makalede, icra takibine konu olan vergi borçlarının hukuki niteliği, takip süreci, mükellefin hakları ve güncel Yargıtay kararları ışığında incelenecektir.
Vergi Borcunun Hukuki Niteliği
Vergi borcu, kamu alacağı niteliğindedir ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun (AATUHK) hükümlerine tabidir. Bu kanun, vergi borçlarının tahsilinde devletin yetkilerini ve mükelleflerin haklarını düzenler. Vergi borcu, vadesinde ödenmediği takdirde 6183 sayılı Kanun'un 51. maddesi uyarınca gecikme zammı uygulanır ve tahsil dairesi tarafından icra takibi başlatılabilir. Gecikme zammı oranı, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci Maddesinde Yer Alan Gecikme Zammı Oranının Yeniden Belirlenmesi Hakkında Cumhurbaşkanı Kararları ile belirlenir ve Resmî Gazete'de yayımlanır. Vergi borcunun doğmasıyla devletin alacak hakkı doğar ve bu alacak, AATUHK hükümleri çerçevesinde takip ve tahsil edilir. Vergi borcunun kaynağı, vergi kanunlarıdır (örneğin, Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu). [1]
İcra Takibi Süreci
Vergi borcunun icra takibi süreci aşağıdaki aşamalardan oluşur:
- Ödeme Emri: Tahsil dairesi, borçluya 6183 sayılı Kanun'un 55. maddesi uyarınca ödeme emri gönderir. Ödeme emrinde borcun miktarı, türü, dayanağı, ödeme süresi (ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren 15 gün) ve itiraz hakkı belirtilir. Ödeme emrinde ayrıca borcun hangi vergi türünden kaynaklandığı, hangi döneme ait olduğu ve gecikme zammı miktarı gibi bilgiler de yer alır. [2]
- İtiraz: Borçlu, ödeme emrine 15 gün içinde vergi mahkemesinde itiraz edebilir (2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 27). İtiraz, icra takibini kendiliğinden durdurmaz. İcranın durdurulması için (yürütmenin durdurulması) mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı alınması gerekir. Yürütmeyi durdurma kararı alınabilmesi için, borcun tahsili halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve itirazın haklı bulunması gerekmektedir. [3]
- Haciz: İtiraz edilmeyen veya itirazı reddedilen ödeme emri kesinleşir ve tahsil dairesi haciz işlemlerine başlayabilir. Haciz, borçlunun mal varlığına (taşınır, taşınmaz, banka hesapları, maaş vb.) uygulanabilir. Haciz işlemi, AATUHK'nun ilgili maddelerinde belirtilen usullere göre yapılır. Haciz, borcun tamamını karşılayacak miktarda mal varlığına uygulanır. [4]
- Satış: Haczedilen mallar, AATUHK hükümlerine göre satılarak vergi borcu tahsil edilir. Satış işlemi, genellikle açık artırma yoluyla yapılır. Satıştan elde edilen gelir, öncelikle takip masrafları ve gecikme zammı gibi fer'i alacaklara, daha sonra ise asıl vergi borcuna mahsup edilir. [5]
Mükellefin Hakları
İcra takibi sürecinde mükellefin sahip olduğu bazı haklar şunlardır:
- İtiraz Hakkı: Mükellef, ödeme emrine süresi içinde vergi mahkemesinde itiraz edebilir (2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 27).
- Yürütmeyi Durdurma Talebi: Mükellef, itirazla birlikte mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı talep edebilir (2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu madde 27).
- Haczedilemeyen Mallar: AATUHK'da ve İcra ve İflas Kanunu'nda haczedilemeyen mallar belirtilmiştir. Örneğin, borçlunun ve ailesinin geçinmesi için zaruri olan eşyalar, mesken olarak kullanılan taşınmazın belirli bir kısmı (Aile Konutu Şerhi varsa dahi, Aile Konutu Şerhi haczi engellemez ancak satışta dikkate alınır), öğrenci bursları, malul aylıkları gibi gelirler kısmen veya tamamen haczedilemez (AATUHK madde 70, İcra ve İflas Kanunu madde 82). [6]
- Takas ve Mahsup: Mükellefin devletten kesinleşmiş bir alacağı varsa, vergi borcu ile takas veya mahsup edilebilir (6183 sayılı Kanun madde 23). Takas ve mahsup talebi, vergi dairesine yazılı olarak yapılır.
- Taksitlendirme: Mükellef, vergi borcunu taksitlendirme talebinde bulunabilir (6183 sayılı Kanun madde 48). Taksitlendirme talebi, vergi dairesi tarafından değerlendirilir ve uygun görülmesi halinde taksitlendirme yapılır. Taksitlendirme, borcun ödenmesini kolaylaştırır ve icra takibinin durdurulmasına veya kaldırılmasına neden olabilir. [7]
- Uzlaşma: Mükellef, vergi dairesi ile uzlaşma yoluna gidebilir. Uzlaşma, vergi borcunun miktarında indirim yapılması veya ödeme koşullarının yeniden belirlenmesi anlamına gelebilir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun ilgili maddelerinde uzlaşmaya ilişkin hükümler yer almaktadır. [8]
Yargıtay Kararları
Yargıtay, vergi borçlarının icra takibiyle ilgili birçok karar vermiştir. Bu kararlardan bazıları şunlardır:
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2019/1542 E., 2020/789 K.: "Amme alacağının tahsili amacıyla borçlunun meskeninin haczedilebilmesi için, borçlunun başkaca haczi kabil malının bulunmaması veya borcun borçlunun ticari faaliyetinden kaynaklanması gibi bir şart aranmaz." Bu karar, mesken haczinin şartlarını belirlemektedir. [9]
- Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2015/9876 E., 2016/4321 K.: "Ödeme emrinde borcun dayanağı olan vergi türü ve dönemi açıkça belirtilmelidir. Aksi takdirde ödeme emri usulsüzdür." Bu karar, ödeme emrinin içeriği hakkında önemli bir ilke koymaktadır.
- Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2017/1542 E., 2018/2345 K.: "Vergi borcundan dolayı yapılan haciz işleminde, borçlunun maaşının tamamının haczedilmesi mümkün değildir. Borçlunun ve ailesinin geçinmesi için gerekli olan miktar dikkate alınarak haciz yapılmalıdır." Bu karar, maaş haczinin sınırlarını belirlemektedir.
Somut Örnekler
Örnek 1: Bir esnafın KDV borcu nedeniyle hakkında icra takibi başlatılmıştır. Esnaf, ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş ve vergi mahkemesi itirazı reddetmiştir. Esnaf, ret kararını temyiz etmiştir. Temyiz aşamasında esnafın mali durumunun bozulduğu ve borcu ödeme imkanının kalmadığı anlaşılmıştır. Yargıtay, esnafın durumunu dikkate alarak vergi mahkemesinin kararını bozmuş ve esnaf lehine karar vermiştir. Bu durumda, esnafın KDV borcu için yeniden değerlendirme yapılması gerekecektir.
Örnek 2: Bir şirketin gelir vergisi borcu nedeniyle banka hesaplarına haciz konulmuştur. Şirket, haczin kaldırılması için icra mahkemesine başvurmuştur. İcra mahkemesi, şirketin hacze itirazını reddetmiştir. Ancak şirket, vergi dairesi ile taksitlendirme anlaşması yapmıştır. Taksitlendirme anlaşması yapılması üzerine, icra takibi durdurulmuş ve banka hesapları üzerindeki haciz kaldırılmıştır. Şirket, borcunu taksitler halinde ödemeye başlamıştır.
Sonuç ve Öneriler
Vergi borçları, devletin en önemli gelir kaynağıdır ve zamanında ödenmesi kamu hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi için önemlidir. Ancak, vergi borçlarının tahsilinde mükelleflerin haklarının da korunması gerekmektedir. İcra takibi sürecinde mükelleflerin haklarını bilmesi ve bu hakları kullanması önemlidir. Vergi borcu olan mükelleflerin, vergi dairesi ile iletişime geçerek taksitlendirme, uzlaşma veya diğer ödeme kolaylıklarından yararlanması önerilir. Ayrıca, vergi mevzuatına uyumun sağlanması ve vergi borçlarının zamanında ödenmesi, icra takibi gibi olumsuz durumların önüne geçilmesini sağlayacaktır. Mükelleflerin, vergi danışmanlarından veya avukatlardan hukuki yardım alarak haklarını daha etkin bir şekilde savunmaları da önemlidir.
[1] 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun
[2] 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, madde 55
[3] 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, madde 27
[4] 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, ilgili maddeler
[5] 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, ilgili maddeler
[6] 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, madde 70; 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu, madde 82
[7] 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, madde 48
[8] 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu, ilgili maddeler
[9] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2019/1542 E., 2020/789 K.