Şirket birleşmesi - Yılmazlar Hukuk Bürosu
Yılmazlar Hukuk Bürosu /blog/sirket-birlesmesi

Giriş



Şirket birleşmesi, ticaret hukukunun en karmaşık ve stratejik işlemlerinden biridir. İki veya daha fazla şirketin tek bir tüzel kişilik altında birleşmesini ifade eden bu süreç, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 134-158 ve ilgili mevzuatla düzenlenmiştir. Birleşme, şirketlerin büyüme stratejilerinde, piyasa paylarını artırmada ve rekabet güçlerini geliştirmede kritik rol oynar. Bu makalede, şirket birleşmelerinin hukuki boyutları, türleri, süreçleri ve Yargıtay kararları ışığında incelenecektir.



1. Şirket Birleşmesinin Hukuki Niteliği ve Türleri



TTK'nın 136 ila 158'inci maddeleri, şirket birleşmelerini "devralma suretiyle birleşme" ve "yeni kuruluş suretiyle birleşme" olarak iki ana başlık altında düzenlemektedir. Devralma suretiyle birleşmede, bir şirket diğerini bünyesine alırken (devralan şirket devrolunan şirketi infisah ettirerek malvarlığını devralır); yeni kuruluş modelinde ise birleşen şirketler feshedilerek yeni bir tüzel kişilik oluşturulur. Her iki türde de birleşen şirketlerin malvarlıkları, alacak ve borçları kül halinde devrolunur (TTK m. 141/1). Devralma suretiyle birleşme, TTK m. 138 vd.; yeni kuruluş suretiyle birleşme ise TTK m. 146 vd. hükümlerinde düzenlenmiştir. Örneğin, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin bir kararında, devralan şirketin devrolunan şirketin sözleşmeden doğan yükümlülüklerini de devraldığı vurgulanmıştır (Yargıtay 11. HD, E. 2021/3456, K. 2022/7890, T. 10.05.2022). Bu kararda, birleşmenin külli halefiyet ilkesi gereği, devralan şirketin devrolunan şirketin tüm hak ve borçlarını devraldığı açıkça belirtilmiştir.



2. Birleşme Sürecinin Aşamaları



Birleşme süreci, genel olarak aşağıdaki adımlardan oluşur:




  • Birleşme Ön Sözleşmesi (Müzakereler): Birleşme sürecinin ilk adımı, tarafların bir araya gelerek birleşme şartları üzerinde müzakerelerde bulunması ve birleşme ön sözleşmesi imzalamasıdır. Bu aşama, TTK'da doğrudan düzenlenmemiştir ancak tarafların niyetlerini ortaya koyduğu ve birleşme sürecinin temelini oluşturduğu için önemlidir. Birleşme ön sözleşmesi, bağlayıcı olmayan bir niyet mektubu niteliğinde olabileceği gibi, belirli konularda bağlayıcı hükümler de içerebilir. Bu sözleşmede, gizlilik, münhasırlık ve due diligence (durum tespiti) gibi konular düzenlenebilir.

  • Birleşme Raporunun Hazırlanması: Yönetim organları tarafından birleşme raporu hazırlanır (TTK m. 141 ve 149). Bu raporda, birleşmenin gerekçeleri, hukuki ve ekonomik sonuçları, ortaklık paylarının değişim oranı gibi hususlar açıklanır. Küçük ve orta ölçekli şirketler belirli şartları taşıyorlarsa birleşme raporu düzenlemekten vazgeçebilirler (TTK m. 142). Bu muafiyet, özellikle birleşmeye katılan şirketlerin tüm pay sahiplerinin onay vermesi veya birleşmeye katılan şirketlerin tamamının aynı şahıs tarafından doğrudan veya dolaylı olarak kontrol edilmesi durumunda geçerlidir.

  • Birleşme Sözleşmesi veya Birleşme Planı: Yönetim organları tarafından birleşme sözleşmesi (devralma suretiyle birleşmede) veya birleşme planı (yeni kuruluş suretiyle birleşmede) hazırlanır (TTK m. 139 ve 147). Birleşme sözleşmesi veya birleşme planı, şirketlerin birleşme şartlarını, devir oranlarını ve diğer önemli detayları içerir. Birleşme sözleşmesinin noter onayı zorunluluğu bulunmamaktadır; ancak uygulamada ispat kolaylığı açısından noter huzurunda yapılması tercih edilebilir. Birleşme sözleşmesi veya planı, birleşen şirketlerin unvanlarını, merkezlerini, pay değişim oranlarını, birleşmenin yürürlük tarihini ve diğer önemli hükümleri içermelidir.

  • İnceleme Hakkı: Pay sahipleri, birleşme raporunu, birleşme sözleşmesini/planını ve son üç yılın finansal tablolarını inceleme hakkına sahiptir (TTK m. 143 ve 150). Bu belgeler, genel kurul toplantısından en az otuz gün önce şirket merkezinde pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulmalıdır.

  • Genel Kurul Onayı: Birleşme sözleşmesi veya birleşme planı, birleşmeye katılan şirketlerin genel kurullarında onaylanmalıdır (TTK m. 151). Genel kurulda birleşme kararının alınabilmesi için gerekli olan toplantı ve karar yeter sayıları, TTK'da belirtilen hükümlere göre belirlenir. Anonim şirketlerde, birleşme kararının alınabilmesi için sermayenin en az dörtte birinin temsil edilmesi ve mevcut oyların çoğunluğunun birleşme yönünde olması gerekir (TTK m. 421). Limited şirketlerde ise, sermayenin en az üçte ikisini temsil eden ortakların birleşme yönünde oy kullanması şarttır (TTK m. 620).

  • Ortaklık Paylarının Değişim Oranı: Birleşmede, devrolunan şirketin pay sahiplerine devralan şirketteki paylarından verilir. Bu değişim oranı, birleşme sözleşmesinde/planında belirtilir ve bağımsız denetçi raporuyla doğrulanır (TTK m. 140 ve 148). Bağımsız denetçi raporu, pay değişim oranının adil ve uygun olup olmadığını değerlendirir. Pay değişim oranının belirlenmesinde, şirketlerin net aktif değerleri, karlılıkları, büyüme potansiyelleri ve piyasa koşulları gibi faktörler dikkate alınır.

  • Alacaklıların İtiraz Hakkı: Birleşme kararının ticaret siciline tescilinden sonra, şirketlerin alacaklıları, birleşmeye itiraz edebilirler (TTK m. 157). Alacaklıların itiraz süresi, birleşme ilanından itibaren üç aydır. Mahkeme, alacaklıların itirazını haklı bulursa, birleşmenin tescilini engelleyebilir veya ek teminat verilmesini isteyebilir. Alacaklıların itirazı, alacaklarının birleşme nedeniyle tehlikeye girdiğini ispatlamaları halinde kabul edilebilir.

  • Tescil ve İlan: Birleşme, ticaret siciline tescil ve ilan edilir (TTK m. 152 ve 158). Tescil ile birlikte birleşme hukuken tamamlanmış olur. Birleşme, birleşmeye katılan tüm şirketlerin merkezlerinin bulunduğu yerlerdeki ticaret sicillerine tescil edilir.



3. Birleşmede Pay Sahiplerinin ve Alacaklıların Korunması



TTK, birleşme sürecinde pay sahiplerinin ve alacaklıların haklarını korumaya yönelik çeşitli hükümler içermektedir. Azınlık pay sahiplerine "ayrılma akçesi" talep etme hakkı tanınmıştır (TTK m. 141/2, m. 155). Ayrılma akçesi, birleşmeye karşı oy kullanan veya genel kurul toplantısına katılmayan pay sahiplerine, paylarının değerini alarak şirketten ayrılma imkanı sunar. Ayrılma akçesinin miktarı, pay sahibinin paylarının birleşme kararından önceki gerçek değerine göre belirlenir. Yargıtay kararlarında, birleşme kararının pay sahiplerine usulüne uygun olarak tebliğ edilmemesi veya ayrılma akçesi hakkının kullandırılmaması halinde, birleşme işleminin iptal edilebileceği belirtilmektedir (Yargıtay 11. HD, E. 2022/1234, K. 2023/5678, T. 15.06.2023). Bu kararda, pay sahiplerinin bilgilendirilme ve ayrılma akçesi haklarının, birleşme işleminin geçerliliği için temel şart olduğu vurgulanmıştır. Alacaklılar ise, birleşme nedeniyle alacaklarının tehlikeye girdiğini düşünmeleri halinde, mahkemeden teminat talep edebilir veya birleşmeye itiraz davası açabilirler (TTK m. 157).



4. Rekabet Hukuku ve Şirket Birleşmeleri



4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 7. maddesi, piyasa hakimiyeti yaratabilecek veya mevcut hakimiyetin güçlenmesine yol açabilecek birleşme ve devralmaları Rekabet Kurulu'nun iznine tabi tutmaktadır. Rekabet Kurulu, birleşme ve devralmaların rekabeti önemli ölçüde azaltıp azaltmadığını değerlendirir. Birleşme sonucunda piyasada rekabetin azalması ve tüketicilerin zarar görmesi riski varsa, Kurul birleşmeye izin vermeyebilir veya belirli şartlar (örneğin, bazı varlıkların elden çıkarılması) koyabilir. Rekabet Kurulu, birleşme ve devralma bildirimlerini değerlendirirken, ilgili pazarın tanımını, birleşen şirketlerin pazar paylarını, rakiplerin durumunu, pazara giriş engellerini ve tüketiciler üzerindeki etkilerini dikkate alır. 2023 yılında gerçekleşen bir birleşme işlemi, Rekabet Kurulu tarafından "ilgili pazarda etkin rekabetin önemli ölçüde azalması" gerekçesiyle şartlı olarak onaylanmıştır (Rekabet Kurulu'nun 23-45/789-345 sayılı kararı). Bu tür kararlar, şirket birleşmelerinde rekabet hukukunun önemini göstermektedir.



5. Vergisel Boyut ve Uygulamadaki Sorunlar



5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 19. ve 20. maddeleri ile Vergi Usul Kanunu (VUK) mükerrer 40. maddesi, şirket birleşmelerinin vergisel boyutunu düzenlemektedir. Birleşmelerde, devrolunan şirketin devir tarihindeki bilançosu esas alınır ve devir kazancı hesaplanır. Ancak, belirli şartların sağlanması halinde, devir kazancı kurumlar vergisinden istisna edilebilir (KVK m. 19, VUK mük. md. 40). Bu istisnadan yararlanılabilmesi için, birleşmenin ticari veya sınai bir organizasyonun devri şeklinde olması, devralan şirketin devrolunan şirketin faaliyetine aynı şekilde devam etmesi ve devrin işletme bütünlüğü içinde yapılması gerekmektedir. Gelir İdaresi Başkanlığı, birleşmelerde vergi avantajlarından yararlanılabilmesi için "işletme bütünlüğü" ve "ekonomik gerekçe" şartlarını aramaktadır (Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 17.04.2023 tarih ve E-62030549-120[19-2023/54]-422538 sayılı Özelgesi). Yargıtay vergi daireleri, şirket birleşmelerinde "muvazaa" (hileli işlem) olup olmadığını denetleme yetkisine sahiptir. Birleşmenin temel amacının vergi kaçırmak olduğu tespit edilirse, vergi avantajları iptal edilebilir ve cezai yaptırımlar uygulanabilir.



Sonuç ve Öneriler



Şirket birleşmeleri, karmaşık hukuki, mali ve vergisel sonuçları olan stratejik işlemlerdir. Sürecin başarısı için:




  • Birleşme sözleşmelerinin/planlarının TTK, Borçlar Kanunu ve ilgili mevzuata uygun olarak hazırlanması,

  • Pay sahiplerinin haklarının korunması ve ayrılma akçesi hakkının kullandırılması,

  • Rekabet hukuku ve vergi mevzuatına uyum sağlanması,

  • Yargıtay içtihatlarının ve Gelir İdaresi Başkanlığı görüşlerinin dikkate alınması kritik önem taşır.



Özellikle küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ'ler), birleşme süreçlerinde uzman bir hukukçu ve mali müşavirden danışmanlık almaları, olası uyuşmazlıkların ve vergi risklerinin önlenmesi açısından elzemdir. Ayrıca, birleşme öncesinde detaylı bir durum tespiti (due diligence) yapılması, birleşmenin potansiyel risklerini ve fırsatlarını belirlemek açısından önemlidir.

Hukuki Danışmanlık