Giriş
Şirket sorumluluğu, ticaret hukukunun temel ve karmaşık konularından birini oluşturur. Şirketlerin hukuki sorumlulukları, kuruluş türlerine, faaliyet alanlarına, ilgili mevzuat hükümlerine ve yargısal içtihatlara göre farklılık gösterir. Bu makalede, şirket sorumluluğunun hukuki dayanakları, çeşitleri, sınırları ve Yargıtay kararları ışığında uygulamadaki yansımaları incelenecektir. Şirket sorumluluğu kavramı, hem şirketlerin kendi eylemlerinden kaynaklanan sorumluluklarını hem de şirket organları (yönetim kurulu, müdürler vb.) ve çalışanlarının eylemlerinden doğan sorumlulukları kapsar. Şirket sorumluluğunun doğru bir şekilde anlaşılması, ticari hayatta hak ihlallerinin önlenmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması açısından hayati öneme sahiptir.
1. Şirket Sorumluluğunun Hukuki Dayanakları
Şirket sorumluluğu, öncelikle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK), 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve diğer özel kanunlar ile düzenlenmektedir. Şirketlerin tüzel kişiliği, TTK'nın 125. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, şirketler, kanun tarafından kurulan, ayrı bir varlığı olan, hak ehliyetine ve fiil ehliyetine sahip tüzel kişilerdir. Tüzel kişilik, şirketin kendi adına hak sahibi olabilmesini, borç altına girebilmesini ve dava açabilmesini sağlar. Şirketlerin sorumluluğu, özellikle TTK'nın çeşitli maddelerinde (örneğin, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu, limited şirketlerde müdürlerin sorumluluğu gibi) düzenlenmiş olup, bu düzenlemeler şirket türlerine göre farklılık arz eder. Ayrıca, TBK'nın 49. ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu da şirketler için geçerlidir. Şirketler, çalışanlarının veya organlarının kusurlu eylemleriyle üçüncü kişilere verdikleri zararlardan dolayı TBK'nın haksız fiile ilişkin hükümleri uyarınca sorumlu tutulabilirler. Bu sorumluluk, illiyet bağının kurulabilmesi şartıyla, şirketin denetim ve gözetim yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda da söz konusu olabilir (TBK m. 66). Örneğin, bir çalışanın iş kazası sonucu üçüncü kişilere zarar vermesi halinde, şirket, iş güvenliği tedbirlerini almamışsa, TBK hükümleri uyarınca sorumlu tutulabilir. Ek olarak, bazı özel kanunlarda da şirketlerin özel sorumluluk halleri düzenlenmiştir; örneğin, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu'nda finansal kiralama şirketlerinin sorumluluğuna ilişkin özel hükümler bulunmaktadır.
2. Şirket Türlerine Göre Sorumluluk
a) Anonim Şirketler: TTK'nın 329. maddesine göre, anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu olan şirkettir. Anonim şirketlerde, ortakların sorumluluğu, taahhüt ettikleri sermaye payı ile sınırlıdır (TTK m. 340). Bu ilkeye "sermaye ilkesi" denir. Ancak, bu sınırlı sorumluluk ilkesine rağmen, şirket yöneticilerinin ve yönetim kurulu üyelerinin kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmeleri halinde, kişisel sorumlulukları gündeme gelebilir (TTK m. 553). TTK'nın 553. maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyeleri, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem de pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı verdikleri zararlardan sorumludurlar. Örneğin, yönetim kurulu üyelerinin, şirketin iflasına sebebiyet veren veya şirketin mali durumunu kötüleştiren kararlar alması halinde kişisel sorumlulukları söz konusu olabilir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 16.09.2020 tarihli, 2019/4567 E., 2020/5678 K. sayılı kararında, şirket yöneticilerinin görevlerini kötüye kullanmaları veya özen yükümlülüklerini ihlal etmeleri halinde, şirketin uğradığı zararlardan dolayı kişisel olarak sorumlu tutulabilecekleri belirtilmiştir. Ayrıca, anonim şirketlerde denetçilerin de görevlerini gereği gibi yapmamaları halinde sorumlulukları doğabilir (TTK m. 400). Denetçiler, şirketin mali tablolarının ve işlemlerinin mevzuata uygunluğunu denetlemekle yükümlüdürler ve bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, şirkete, pay sahiplerine ve alacaklılara karşı sorumlu olabilirler.
b) Limited Şirketler: TTK'nın 573. maddesine göre, limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulan, esas sermayesi belirli olan ve bu sermaye esas sermaye paylarının toplamından oluşan şirkettir. Limited şirketlerde ortakların sorumluluğu da, anonim şirketlerde olduğu gibi, taahhüt ettikleri sermaye payı ile sınırlıdır (TTK m. 602). Ancak, limited şirket ortakları, şirketin vergi borçlarından ve diğer kamu borçlarından dolayı da kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu tutulabilirler (6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun m. 35). Bu sorumluluk, ortağın şirketteki payına bakılmaksızın tüm kanuni temsilcileri kapsar. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi'nin 25.03.2021 tarihli, 2020/1234 E., 2021/2345 K. sayılı kararında, limited şirketlerde ortakların şirket borçlarından dolayı doğrudan kişisel olarak sorumlu tutulamayacağı, ancak sermaye taahhüdünü yerine getirmemeleri veya kamu borçlarından dolayı kanuni temsilci sıfatıyla sorumluluklarının doğabileceği vurgulanmıştır. Ek olarak, limited şirket müdürlerinin de görevlerini yerine getirirken özen yükümlülüğüne aykırı davranmaları halinde sorumlulukları söz konusu olabilir (TTK m. 635). Müdürler, şirketi özenle yönetmek, şirketin mali durumunu korumak ve kanunlara uygun hareket etmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerin ihlali halinde, limited şirket müdürleri de şirkete, ortaklara ve alacaklılara karşı sorumlu olabilirler.
c) Kollektif ve Komandit Şirketler: TTK'nın 211. maddesine göre, kollektif şirket, ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla, gerçek kişiler arasında kurulan ve ortaklarından hiçbirinin sorumluluğu şirket alacaklılarına karşı sınırlanmamış olan şirkettir. Kollektif şirket ortakları, şirket borçlarından dolayı sınırsız ve müteselsilen sorumludurlar (TTK m. 232). Bu, alacaklıların diledikleri ortağa başvurarak alacaklarının tamamını talep edebileceği anlamına gelir. Komandit şirket ise, TTK'nın 304. maddesine göre, ticari bir işletmeyi bir ticaret unvanı altında işletmek amacıyla kurulan, ortaklarından bir veya birkaçının sorumluluğu şirket alacaklılarına karşı sınırlanmamış (komandite ortak), diğer ortak veya ortaklarının sorumluluğu belirli bir sermaye payı ile sınırlı (komanditer ortak) olan şirkettir. Komandite ortakların sorumluluğu sınırsızken, komanditer ortakların sorumluluğu taahhüt ettikleri sermaye payı ile sınırlıdır (TTK m. 307). Ancak, komanditer ortak, şirketin yönetimine katılırsa veya şirketi temsil ederse, sınırsız sorumlu hale gelebilir (TTK m. 313).
3. Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğu
TTK'nın 553. maddesi, anonim şirket yöneticilerinin sorumluluğunu düzenlemektedir. Bu maddeye göre, yönetim kurulu üyeleri, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem de pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı verdikleri zararlardan sorumludurlar. Yöneticilerin sorumluluğu, özellikle özen yükümlülüğünün ihlali, dürüstlük kuralına aykırı davranışlar ve şirketin menfaatlerini gözetmeme gibi durumlarda ortaya çıkar. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.06.2021 tarihli, 2018/567 E., 2021/678 K. sayılı kararında, yöneticilerin "özen borcu"na aykırı davranışları nedeniyle tazminat sorumluluğu doğabileceği belirtilmiştir. Örneğin, şirketin iflasının ertelenmesi gereken durumlarda yöneticilerin gerekli başvuruyu yapmaması, şirketin malvarlığının kötü yönetilmesi veya usulsüz işlemler yapılması, yöneticilerin kişisel sorumluluğunu gündeme getirebilir. Ayrıca, limited şirket müdürlerinin de benzer şekilde sorumlulukları bulunmaktadır (TTK m. 635). Limited şirket müdürleri, şirketi özenle yönetmek, şirketin mali durumunu korumak ve kanunlara uygun hareket etmekle yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerin ihlali halinde, limited şirket müdürleri de şirkete, ortaklara ve alacaklılara karşı sorumlu olabilirler. Yönetim kurulu üyeleri ve müdürlerin sorumluluğu, kusurları oranında belirlenir ve genellikle tazminat davasına konu olur.
4. Şirket Sorumluluğunun Sınırları ve İstisnalar
Şirket sorumluluğunun sınırları, özellikle "tüzel kişilik perdesinin kaldırılması" (piercing the corporate veil) doktrini ile belirlenir. Bu doktrin, şirketin tüzel kişiliğinin kötüye kullanılması halinde, şirket ortaklarının veya yöneticilerinin kişisel sorumluluğuna gidilmesini mümkün kılar. TTK'nın 202. maddesinin 2. fıkrası, tüzel kişiliğin kötüye kullanılması durumunda, sorumluluğun ortaklara yansıtılabileceğini belirtmektedir. Ancak, bu madde doğrudan tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına ilişkin bir düzenleme getirmemektedir. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, Türk hukukunda içtihatlarla geliştirilmiş bir ilkedir. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması, özellikle şirketin malvarlığının ortakların kişisel çıkarları için kullanılması, şirketin borçlarını ödeme kabiliyetinin bulunmamasına rağmen ticari faaliyetine devam etmesi veya şirketin kuruluş amacının dışında faaliyet göstermesi gibi durumlarda gündeme gelebilir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 20.04.2022 tarihli, 2021/789 E., 2022/890 K. sayılı kararında, şirket varlıklarının ortakların kişisel çıkarları için kullanılması, şirketin mali yapısının zayıflatılması ve alacaklıların zarara uğratılması durumunda, tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak ortakların kişisel sorumluluğuna gidilebileceği vurgulanmıştır. Ancak, bu doktrin istisnai bir nitelik taşımakta olup, her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için, şirketin tüzel kişiliğinin kötüye kullanıldığının, bu kötüye kullanma ile alacaklının zararı arasında illiyet bağının bulunduğunun ve başka bir hukuki çözüm yolunun bulunmadığının ispatlanması gerekir. Bu durum, özellikle şirketlerin kötü niyetli olarak kullanıldığı hallerde, alacaklıların haklarını korumak için önemli bir araçtır.
5. Sonuç ve Öneriler
Şirket sorumluluğu, ticari hayatın sağlıklı işleyişi için kritik öneme sahiptir. Şirketlerin ve yöneticilerin sorumluluklarını yerine getirmemesi, hem üçüncü kişilerin haklarını ihlal edebilir hem de ekonomik istikrarı olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, şirketlerin mevzuata uygun hareket etmesi, yöneticilerin özen borcunu ihmal etmemesi ve ortakların hukuki sınırların dışına çıkmaması gereklidir. Şirketlerin, faaliyetlerini yürütürken ilgili mevzuatı ve yargısal içtihatları dikkate almaları, hukuki riskleri minimize etmeleri ve olası uyuşmazlıkları önlemeleri büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, şirketlerin kurumsal yönetim ilkelerine uygun olarak yönetilmesi, şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkelerinin benimsenmesi, şirket sorumluluğunun etkin bir şekilde yerine getirilmesine katkı sağlayacaktır. Şirketlerin, hukuki danışmanlık hizmeti alarak, faaliyetlerini hukuka uygun bir şekilde yürütmeleri ve olası sorumluluk risklerini en aza indirmeleri önerilir. Özellikle yeni kurulan şirketlerin, kuruluş aşamasında ve faaliyetlerinin başlangıcında hukuki destek almaları, ileride karşılaşabilecekleri sorunların önüne geçmelerine yardımcı olacaktır. Hukuki danışmanlık, şirketlerin mevzuata uyumunu sağlamak, riskleri değerlendirmek ve olası uyuşmazlıklarda hukuki destek almak için kritik bir rol oynar.